oluşumun düşünüldüğü zamansızlıklardır. kabası tuvalette sıvazlanarak atılır, ardından yumuşak dokunuşlar ve tahrişi alacak bir krem. ufak ve kayganlaştırıcı jel misali organımızdan gelen sıvılar. fırın gibi yanıyorsun, artık patlama noktasına gelmişsin, kafan zonkluyor ve şişmiş, bir elinde mendil diğer elinde ise tarhana çorbası ve sümüklerin kaseye damlıyor. yaşamın ağzına sıçan şu grip ne kadar güzel tasvir ediliyor.
soğuklar başlamadan aşısının yapılması gereken illet. soğuk hava karşısında ince giyinmek de bu hastalığa sebep olabilir. ne olursa olsun önlemi alınmalı, pastırma yazlarında çekilmemelidir.
şuan yaşadığım pis hastalık sözlükte komik entryler okurken bile ağlamama sebeb olmuştur. evde kimse yanıma yaklaşmıyor odama geldiklerinde pis biriymişim gibi bakıyorlar benim içtiğim bardaktan içmiyor benimle yemek yemiyorlar. ühüühüüühüü
grip ilaç kullanırsan bir haftada kullanmassan yedi günde geçer. bakın ne diyorum! ilaç alırsan bir hafta, almazsan yedi günde geçer... çaktınız mı? çok basit matematik. bir hafta eşittir yedi gün değil mi?
her allahın kışı gelmez, ya baharda ya da yazın gelip insanın yakasına yapışan sinirleri zıplatan hastalık. kimse tel.de sesinizi bile tanıyamaz , ses transeksüel gibi çıkar. salya-sümüt makinesi gibi dolaştırır ortalıkta.
en güzel yanı ise uyku. grip iken özel ilaçlar kullanmasanız da uyumanız çok kolay. adeta vücudunuz influenza ile bir olup, "hepimiz doğanın varlığıyız" diye düşünerek, "evladım sen hiç dinlenmiyor, sürekli ayakta duruyordun; işte sana dinlenme fırsatı, bundan sonra uykunu aksatma, sürekli dışarlarda dolaşma" demeye getiriyor.
şaka değil 24 saatin 18 saati uyumak, hem de çok uyumuşluğun sıkıntılarını yaşamadan. enfes bişi.
her uyandığınızda biraz daha iyi, daha rahat, daha istekli...
hele bir hapşuruyorsunuz ya, a böyle sağ omzunuzdan sol omuzunuza, o aradaki kemik yapıları var ya, hah, bir de kollarınızı dirseklerinize kadar tüm kemiklerinizi düşünün... ahanda işte. hepiciği inliyor. yok böyle bir inleme, yok böyle bir işkence!
grip virüsünden kaynaklanan hastalık. grip virüsü insanın içinde her zaman olduğu için, yazın vücut vitaminsiz kaldığında veyahut halsiz düştüğünde, bu virüs hortlayabilir. bu virüsü hortlatmamanın en temiz ve sağlıklı iki yolu vardır;
koni cicegi; yani ekinezya çayıdır. lipton'un poşet çay olarak sattığı ekinezya çaylarından bir kutu alıp, kaynattıktan sonra içerek bağışıklılık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. özellikle soğuk havalar da, çok iyi korur. kırmızı veyahut yeşil biber zaten c vitamini deposudur. portakaldan, mandalinadan daha çok c vitamini bulunur biberde. yaz kış demeyip, yiyiniz.
allahın cezası hastalıktır. öldürmez süründürür. ne balı kaldı, limonu, ne ıhlamuru, ne tarhanası ne de kimyevi ilaçları. bütünleştik haliyle bunca zamandır.
insanı her seferinde ölmekten beter yapan, "ölsem daha iyi" diye düşündüren, ama öldürmeyen süründüren, grip mikrobunu ilk çağlarda kim vücuunda ürettiyse onun ruhuna rahmet okutturturan, yatak-döşek yatıran, günlük hayattan koparan, ama yoğun c vitamini ve ilaç takviyesi sonucunda yavaş yavaş geçmeye başlayan, geçtikten sonra da insana "zafer kazanmış komutan" gibi his veren hastalık.
hakikaten de grip sonrası insan kendini zafer kazanmış gibi hissediyor. Bir süre inanılmaz şekilde sağlıklı hissediyorsunuz kendinizi, ama dikkat edilmezse bir süre sonra tekrar aynı şeyler yaşanılabilir.
niye mi yazdım sabah sabah bunları, işte şu an zafer kazanmış komutan gibi hissediyorum kendimi, daha 2 gün evvel ne haldeydim şimdi ne haldeyim, rüyamda grip yapan influenza virüsü ile vedalaşıyorum, bana "yine gelicem" dedi, ben de "beklerim" dedim, vay anasını...
gözlerin yanması, burnun sürekli olarak geğizden tıkalı olması, ağzınız açık semender gibi nefes almak, boğazınızı sürekli bir şey sıkıyormuş gibi olmak, birileriyle konuşurken sürekli yüzüne mesafeli durmak*, yanıyormuş gibi hissetmek ve daha niceleri gibi dünyadan soğumanıza faydalı olan etkileri barındıran hastalıktır.
kış aylarında görülen ve influenza virüsünün yol açtığı hastalık. hastanın grip sayılması için, influenza virüsünün neden olması gerekir, aksi halde adı "soğuk algınlığı" olur. soğuk algınlığının gripten farkı, ateş yapmaması ve daha hafif seyretmesidir.
grip, ağır ve yüksek ateşle seyreden bir hastalık. öksürük, halsizlik, yaygın kas ağrıları ve 38 C derece üzeri ateşle, kişiyi yatağa düşürür. istatistikler her sene 36 bin kişinin sadece abd'de grip yüzünden öldüğünü söylüyor. gribin yol açtığı zatürre, ölüme yol açan hastalıklar arasında 6. sırada.
büyük oranda grip, sonbahar'ın sonlarından, ilkbahar'ın başlarına kadar görülüyor. bunun sebebi insanların bu aylarda kapalı ve kalabalık ortamlarda daha çok bulunması. influenza böyle ortamlarda hızlı yayılır. soğuk havanın, üst solunum yollarındaki hücrelerdeki "cilia" denen çıkıntıların hareketini azaltması virüsün hücrelere tutunmasını kolaylaştırıyor. grip özellikle, çocuklarda, hamilelerde ve yaşlılarda öldürücü oluyor, çünkü onların bağışıklık sistemi daha hassas. şeker, kalp, böbrek hastalarında ve çok miktarda alkol ve sigara tüketenlerde grip etkisini daha çok gösterip öldürücü olabiliyor.
gripten korunmanın en önemli yolu kişisel hijyendir. ellerin sık yıkanması ve kapalı-kalabalık ortamlarda çok bulunmamak, sigara ve alkolü az kullanmak bununu yolları.
"insana bu yapılır mı manyak virüs?" diyerek günlerdir küfürler yağdırdığım hastalık.
lakin geçmiyor geçmiyor, bir türlü bitmiyor. işin gücün arasında, evde dinlenme imkanı yokken nerden geldin yapıştın yakama alçak grip? bari tatil günü bulaşsaydın.
ne sigarada tat bıraktın ne yemekte ne içkide. seks hayatımı bile baltaladın. doymadın. bitmedin. gitmedin.*
her sene kendini yenileyen bir virüs olduğu için tedavisi yenilenmesi gereken ve bağışıklık sistemi virüsün yeni halini tanımadığı için savunmasızca ağlarına düştüğü illet bir hastalıktır.