yıllar sonra çıkmış akabinde mutluluk bindirmiş hoş grizu albümü. yıllarca beklet beklet ne o öyle. yakışan oldu grup 2. albümünü yaptı.13 yıl sonra çıkan leziz grubun gri şarkıları :
01- sen uyurken(ilk klip-albümden aylar önce)
02- kocacam
03- tek rüya
04- o gitti
05- çalar saat
06- yabancı
07- gri
08- üşümez misin?
09- sebep
10- kötü de olsa
11- bira ve kahve (akustik çalışma olarak)(ilk albümde de mevcuttu)
edit:özellikle kocacam diyoruz kendimizi durduramıyoruz.
belki renkleri en asili veya karizmatiği değil ama kesinlikle en şıkı.. mat da olsa, metalik de olsa ayrı bir şıklık barındırıyor heybesinin altında.. her sahip olduğum üründe mutlaka herhangi bir tonunu aradığım olmazsa olmazım..
grizu'nun ikinci stüdyo albümü ve tekrar tekrar dinledikçe güzelliği daha iyi anlaşılıyor. özellikle tek rüya, kocacam, çalar saat şarkıları favorilerim ama tüm şarkılar ayrı güzel tabiki. çok güzel bir dönüş yaptılar bu albümle, umarım tekrardan bu kadar uzun süre beklemek zorunda kalmayız yeni albüm için.
en sevdiğim renk gridir. çünkü gri diğer renkler gibi herhangi bir nesneye yada duyguya ithaf edilmemiştir. kırmızı gibi aşkı yada siyah gibi ölümü simgelemez. beyaz da değildir, siyah da. ikisinin arasındadır , her ikisini de barındırır içinde. ne karanlıktır insanı hüzne boğan, ne de aydınlıktır yeni başlangıçları anlatan. gölgenin rengidir. beyaz gibi iyiliği de anlatmaz siyah gibi kötülüğü de. kısaca insanı anlatır gri. arada kalmışlığı, kararsızlığı, belki de tarafsızlığı. siyah beyaz fotoğraflardaki tondur. nostaljidir bir bakıma gri. geçmişi anlatır hep. gözü yormaz, dinlendiricidir ama enerji de vermez insana. yine ortadadır işte. hep ortada, ikilemde. gri gridir işte.
bir renktir.
aynı zamanda bundan seneler evvel antalya'da bir kayıt stüdyosu açmış fakat tutunamamış üç adamdan oluşan ve çok güzel müzik yapmışlığı olan bir müzik grubuydu.
"Kendi atmosferini ve okyanuslarını oluşturmadan önce, dünya, uzayda dönen gri bir topa benziyor olmalıydı. tıpkı bugün Ay'ın olduğu gibi; oraya güneş'in saçtığı mor ötesi ışınlar süzülmeden ulaşıyorlar, bu yüzden de renkler yok oluyor. işte bu nedenle ay yüzeyindeki kayalar yeryüzündekiler gibi renkli olmayıp, ölü ve tekdüze bir gri renkteler. Dünya çok renkli bir görünüme sahipse, o öldürücü ışığı süzen atmosfer yüzündendir bu.
Biraz tekdüze, -diye onayladı ofwfq- ama dinlendirici. Binlerce, binlerce adımlık yolu, havanın engellemesi olmadığı için müthiş bir hızla alıyordum ve gri üzerine griden başka bir şey görmüyordum. Belirgin karşıtlıklar da yoktu: beyaz, tam bir beyaz, eğer vardıysa, güneşin göbeğindeki ve oraya gözlerini çeviremiyordun bile; kara, tam bir kara gecenin karanlığında bile yoktu çünkü, görünürde hep pek çok sayıda yıldız vardı. önümde açılan ufuklar, zincirleme dağ sıralarınca kesilmiyordu, gri taş düzlüklerin çevrelerinde gri, hafif yükseltiler vardı; anakaralar ve anakaralar aşsam da asla bir kıyıya ulaşamıyordum, çünkü okyanuslar, güller, ırmaklar, toprağın altında kimbilir nerelerde yatıyordu."
(bkz: kozmokomik öyküler)
Tanım: ölü ve tekdüze olmayandır, yaşamın özünün dokunduğu noktalardır. Aslında yaşamın en basit tanımıdır bile denebilir. Karşıtlığın bileşimi, daha ne olsun.