gri şehrin yeşil aşkı

entry8 galeri0
    1.
  1. dur okuyan sözüm sana önce linki tıkla

    --spoiler--

    (vid:#26035)

    --spoiler--

    kadın ”cevap ver” dediginde adam sigarasını yakıyordu.

    döndü kadına baktı; öyle boş, öyle anlamsızdı ki ”gözlerine mi kapıldım ben bu adamın” diye düşündü kadın. bi an , bu soguk adamla nasıl olamadıklarını, nasıl yapamadıklarını, nasıl aşklı aşksız olduklarını, nasıl tutkulu sevişip sabah bambaşka insanlara uyandıklarını farketti...

    önce bir geri sayalım...

    günlerden salıydı.

    hava kasvetli, kadın kasvetli. zaten hep böyleydi ruhu, hemen etkilenirdi en ufak karamsarlıktan. belliydi işte bugünde saçma sapan bitecekti. mutfakta kahvesini yaparken masallarda ki karakterlere özendi, var olsam, yok olsam diye düşündü, canım istediğinde kuş olsam.

    sigara yaktı, kahvesinden bir yudum aldı, kallaviydi. işe gitmek istemiyordu aslında ama ne yapmak istediğini de bilmiyordu. gene oturmuştu işte içine yaşanmışlıklardan doğmus isimsiz evlatları.

    dinlemek istemiyordu onları, kendi içinden gelen o tiz sesleri susturmak için kaç gece sabaha teslim etmişti kendine göz yaşlarını sığınak ederek. halbuki dün akşamı geceye katıp uyuyakalmıştı erken vakit. sabaha kadar ne kurmuştu. bilinç altında havanın da etkisiyle bu durumu neydi simdi? zaten neyi anlamlıydı ki, neyine anlam verebiliyordu ki bu hale bi sıfat bulsun.

    kalk dedi kendine, kalk giyin ofise hadi.. evden çıkar çıkmaz derin bi iç çekti, olmadı. hevesi yoktu nefes almaya bile.

    kardeşi gene koltuğunun ayarını bozmustu, düzeltirken kendini aynada gördü. bakamadı bir daha. kontağı çevirdi gözleri dolu dolu...

    ofise girdiğinde ”günaydın” diyecek hali de yoktu ama biliyordu arkasından söylenenleri ”kibirli” olmadıgına emindi ama kimselere de yavşak yavşak sırıtmazdı. odasına doğru yürürken, göz göze geldigğ herkese gülümsedi. emindi o an dünyanın en yapmacık surat ifadesi şu an onun suratındaydı.

    kapıyı kapattı, masasına oturdu. ”niye geldim ki” diye düşündü bir an. telefonunun çaldığını farkettiğinde sabahtan beri hiç konusmadığını anımsadı. ”alo” dediğinde sesini garipsedi, boğazını temizledi;

    -canım günaydın

    +günaydın

    -sesinin hali ne, yeni mi uyandın?

    +yok simdi geldim ofise, halsizim biraz.

    -akşama kadar kendine gel, yemeğe çıkacağız hayır deme uzatmayı kapatıyorum öptüm.

    +ama!!

    derken telefonu kapatmıştı can arkadaşı, şimdi geri arayıp gelmeyeceğım dese ofise gelirdi mesai bitimine yakın. en iyisi dedi, toplantı çıktı derim bir şeyler uydururum gitmem. bugun kimseye tahammulu yoktu, kendine bile..

    saatlerce yerinden kalkmadı,işlere gömülürse bu ruh halinden de kurtulacagına dair kendini telkin etti. kac sigara söndürdü, kac kahve karıstırdı damarlarına bilmiyordu bile..

    saat beşi geciyordu, ceketini giydi, gözlükleri cıkardı.

    köprü sıkışıktır gene diye düşündü sahile ineyim feribotla geçeyim, radyoda ”bir cocuk sevdim” çalıyordu yonca lodi’den, sezen’den dinlemek lazım dedi sesli sesli tek başına arabanın içinde ama farkında olmadan yakmıştı gene sigarasını. içine çekti, yonca sezen’in sözlerini okuyordu,

    `bir çocuk gördüm uzaklarda
    gözleri kederli hatta korkulu `

    eve girdiğinde telefonu ısrarlar çalmaya devam ediyordu, baktı beş cevapsız iki mesaj. can arkadaşı muhtemelen biraz sonra küfür içerikli mesajları ile tacize devam edecekti. aramaya karar verdi,

    telefon kulağında çalarken içinden bir ses git dedi kadına,

    -nerdesin sen haa nerdesin?

    +şimdi girdim eve çok yorgunum, araba kullanıyordum duymadım.

    -bana maval okuma, hadi çık gel her zaman ki yerdeyiz. kapadım.

    bu sefer cebelleşmedi, biliyordu, kapatacaktı telefonu onu dinlemeden.

    mekanın kapısından içeri girdiginde kalbinin yerinden fırlamak üzere olduğunu farketti. ama kendini sorgulayamadan adam elini uzattı ;

    -merhaba

    konuşamadı kadın, adamın gözlerinde kendini gördü.

    konuşmadı kadın, zaman durdu.

    konuşmadı kadın, nefes almayı unuttu.

    eli avuçlarının içindeydi, hayatında binince kez bir insanla tokalaşıyordu ama bu kalbindeki titreme neyin nesiydi?

    ve susamadı..

    bir bütün gece konuştu kadın, adam dinledi. kendine her kelime de şaşırdı, daha bu sabah uyandığında bezmiş olan depresif kadın bu muydu ? bu adamın gözlerinde ne vardı, orada ki hikaye nasıl okunurdu ?

    eve geldiginde midesinde tırtıllar oldugunu farketti cocuk gibi. sinirlenmek istedi kendine, yapamadı. gülümsedi, hüngür hüngür. sırılsıklam yanaklarla yastıkla bulustu.

    sabah..

    bambaska bir sabah.

    istanbul baska.

    …….işte şimdi başlıyordu kadının içine düştüğü ölüm öncesi iyilik hali……

    bu arada bulutlar oradan bakınca da koyuna benziyor mu?

    istanbul başkaydı bu sabah gri değildi sanki yedi renk iç içe geçmiş gibiydi ve kadın uzun zamandır tebessümle uyanmadığını farketmişti, yüzündeki anlamsız sırıtışı görünce.
    gözlerimde gülüyor galiba dedi, aynadaki kendine.
    ''korku mu bu içimdeki? ''

    hazırlanıp çıkması yarım saatini almamıştı kadının.
    şehrin gürültüsü, ofisin gürültüsü, hayatın gürültüsü, kalbindeki sesi bastırmıştı bir kaç saatliğine.
    işlerini bitirmiş, son e mailini atmış arkasına yaslanmıştı ki, telefonu çaldı.

    adamın sesini duyduğunda ''acaba'' dedi, ''acaba kalbimin yerinden çıkmak için tenini iteklediğini duyar mıydı telefonun bir ucundan''..

    -sesini duymak istedim ve tabii telefonunu malum kişiden aldım, kızma

    dedi adam.. kızmak mı diye düşündü kadın sadece;

    -yok kızmadım

    diyebildi.

    telefonu kapattıklarında ne ara adamın ''şarap içelim'' teklifine evet dediğini düşündü.
    sanki içinden başka bir kadın çıkmıştı ve sanki o artık kuklaydı diğer kadının elinde..

    aşık mı oldum diye düşünüyordu duştan çıktığında, gülümsedi.
    kendine cevap vermemek tuhaftı, kimden neyi saklıyordu ki..
    saate baktı, çıkması lazımdı.

    işte tam karşısındaydı, gözleri konuşan adam.
    elini sıktı gene ve yine elleri titredi kalbine eşlik ederek kadının.

    adam konustu anlattı, işini gücünü okulunu ailesini arkadaşlarını tuttuğu takımı hayata dair konuştu bütün gece kadını kendine her kelimede hayran bıraktı..
    attığı kahkahalara kendi bile inanamıyordu, ben ne zaman böyle kahkaha atmayı öğrendim diyordu ama içindeki bi ses sanki küçük bir kadın "devam et" diyordu," bırak kendini devam et"

    gece adamın terine teri karıstıgında da sadece kendi sesini duydu ama bu sefer davetkar ve tutkuluydu dış sesi ''devam et'' derken..

    gün bedenlerine tan ışıgını yansıtırken iki başka insan saatlerce birbirlerinin içinde kalmıştı ve saatlerce birbirlerine karışmışlardı.

    mutlu uyanmak.

    nasıl hasretmiş kadın buna, nasıl ödünçmüş uykuları şimdiye dek.
    gözünü actığında bunu farketti, bu sefer gülümsedi ve hissetti kadın tam çocuk kalbinden çıkmış bir tebessümdü bu.

    demişlerdi o'na ''aşk acıtır, kanatır ama gene pansumanı o yapsın istersin''.
    yol boyunca bunu düşündü ve otopark da arabasından inip, ofise doğru yürürken ''aşık oldun kadın'' dedi.

    aradı kadın, o gece aradı..
    ertesi sabah..
    ertesi gece..
    sonra ki geceler, günler..
    aradı kadın adamı..

    can arkadaşına sordu kendinden nefret ederek nerede diye, aldıgı cevabı duymadı sadece arkadaşının gözlerindeki cümle yetti ona..

    aradı kadın..
    `gözleri sis, gözleri kör, gözleri sus.
    damarında kırmızı ama şarap haliyle..`

    ve bir gün açıldı telefon.
    o muydu gerçekten, bu ses günlerce, gecelerce kulağından gitmeyen ''o'' adamın sesi miydi?
    soğuk, donuk, bakımsız kelimelerle konusan adama,
    ''seni görmem lazım'' dedi son bir takatı kalmış onursuzluğuyla.
    ''tamam'' dedi adam, yer & saat soyledı sanki resmi bir goruşme için hazırlanan tacir gibi.

    ve...

    kadın ”cevap ver” dediginde adam sigarasını yakıyordu.

    döndü kadına baktı. öyle boş öyle anlamsızdı ki ”gözlerine mi kapıldım ben bu adamın” diye düşündü kadın. bi an , bu soğuk adamla nasıl olamadıklarını, nasıl yapamadıklarını, nasıl aşklı aşksız olduklarını, nasıl tutkulu sevişip sabah bambaşka insanlara uyandıklarını farketti..

    ''ben böyleyim'' dedi adam en metropol soğuk insan cümleleri ile ''baglanma korkum var, ben böyleyim''..

    ve ayağa kalktı adam, cığlık cığlıga bağıran koşuşturan çocukların arasından hayatına doğru ilerledi.

    kadın ''gözleri susan adam''ın arkasından baktı, kaldı.

    bir çocuk o sırada salıncakla bulutlara ulaşıyordu tüm masumluğuyla çocuk parkında..

    .. yeşil nerede demeyin, kadının gözleri bir zamanlar yeşildi ”aşktan önce”..
    23 ...
  2. 2.
  3. ankara'da ota çimene aşık olmaktır.
    2 ...
  4. 3.
  5. rengi solmuş, gri bakışların yeşile olan aşkıdır, yeşil gözlere...
    2 ...
  6. 4.
  7. kış sabahları kordon boyunda meydana gelen olay. özlemekle alakalı bir durumdur.
    0 ...
  8. 5.
  9. beton kentin * ormana, doğaya olan aşkıdır.
    1 ...
  10. 6.
  11. 7.
  12. sadece bir masala konu olabilecek aşktır. gri kapatır yeşili, kendine benzetir.
    1 ...
  13. 8.
© 2025 uludağ sözlük