bir erkeği, yeşilden ve doğadan soğutan elim vak'adır.
17 yaşlarındaydım, şehrim olan ankara'nın parmakla gösterilen basketbolcularından biriyim, o dönem şehirde kime sorsan beni geleceğin michael jordan'ı olarak görüyordu. bilen bilir, ankara karanfil sokak'ta dost kitabevinin önünde greenpeace gönüllüsü kızlar vardır, bunlar size bir şekilde sırnaşır, ve kart numaranızı alarak dergi abonesi yapıverirler.
neyse o kara günde, takım antremanından çıkmış, metroya doğru aheste aheste yol almaktaydım. bir anda karşıma bu greenpeaceci kız ünzile çıkıverdi, ünzile kızıl saçlı, orta boylarda karadenizli alımlı mı alımlı bir kızdı dizinin iki parmak üzerinde bir eteği vardı, yanılmıyorsam, siyah üzerine beyaz puanların olduğu bir etekti.
ü: beyefendi, anlaşılan spordan geliyorsunuz? hiç doğayı düşündünüz mü?
r: aa evet spordan geliyorum, doğa konusunda çok hassasım, diğer takım arkadaşlarım gibi, maç esnasında yere tükürmem.
ü: işte aradığımız erkek, şeey pardon çevre gönüllüsü, bize bağışta bulunmak ister misiniz? kredi kartı numaranızı vermeniz kafi.
r: ama hanımefendi, ben öğrenciyim 18 yaşından küçüğüm ve bir kredi kartım yok.
ü: dert ettiğin şeye bak, kiminin parası, kiminin duası
bu diyaloğun ardından ünzile beni dost kitabevinin içine çağırdı, anladığım kadarıyla orada onlar için kitap taşımak gibi bir yardımda bulunacaktım, daha doğrusu aklıma gelebilen tek şey buydu. fakat ünzile gittikçe adımlarını sıklaştırmaya, aşağı kata doğru yol almaya başlamıştı.
r: ünzile, nereye götürüyorsun beni?
ü: sus ve takip et!
aşağı kata gelmiştik, ilginçtir katta kimsecikler yoktu, ünzile ağzındaki sakızı çıkarıp güvenlik kamerasına yapıştırdı, aman allahım yoksa beni öldürecek miydi? tamam çevreyi seviyordum, ama çevre için ölebileceğimi hiç düşünmemiştim. ünzile cebinden sallama dediğimiz bıçağını çıkardı, beni hukuk kitaplarının olduğu yere çekti (bıçağının zoruyla) bağırmak istiyordum, ama korkudan sesim çıkmıyordu, ünzile pantolonumu indirdi, ve penisimi yalamaya başladı, ben hem utanıyordum, hem de ağlıyordum. ben bunları yaparken o bir yandan yalıyor, bir yandan da sütyenini ve külodunu çıkarıyordu. üç dakika boyunca bir hayvan gibi kullanmıştı beni.
işini bitirdiğinde, bir geçici koyun dövmesini penisime yapıştırmıştı ve döndü bana dedi ki: "bu eşsiz doğa hepimizin, lütfen onu koruyalım!" doğa korunurdu korunmasına ama, benim hayallerim korunamamış ve bir meşe palamudu gibi toprağın derinliklerine doğru yol almıştı.
hikayede geçen ünzile, geçen yıl kolon kanserinden vefat etmiş, hayatımı mahvetmesine rağmen, bugün bir basketbolcu olamamama rağmen, seni affediyorum ünzile, rahat uyu.