yönetmenliğini Paul Greengrass ın yağtığı matt damon filmi. abimiz bu filmde kitle imha silahları konusunda çalışan bir CIA ajanını canlandırıyor. bourne serisinden sonra bir tat bir doku daha. senaryo Rajiv Chandrasekaran'ın kitabından uyarlama.
amerikan propagandası yapıldığı açıkca belli olan film. sözde bush yönetimine bok atılıyor. ırak'a girme nedeni yanlış istihbaratmış aslında amerika ırak'ın gerçekten özgürlüğünü istiyormuş falan fıstık bunlardan bahsediyor. hiç katliamlardan bahsedilmiyor ? sivillerin öldürülmesinden bahsedilmiyor ? çok yumuşak davranıyor aksine askerler filmde. ayrıca bu tamamen obama yönetiminin günah çıkarma filmidir de diyebiliriz.
film genel itibariyle başarılı. saf aksiyon bekleyenleri pek memnun etmeyecek bir film olsa da aksiyon sahneleri gerçekçi. film insana sanki orada olanları kendisi izliyormuş hissini verecek kadarda başarılı çekimlere sahip.
hikayeye gelecek olursak derinleştirilmeye çalışılmış ancak sonunda insanın içinde bir boşluk bırakıyor ve duygusal olarak sarsmıyor, şaşırtmıyor.
paul greengrass'ın filmlerini seven birisi olarak filmi ortalamanın üzerinde buldum.
hoş film ve sanırım filmde vermek istenen düşünce matt damon(şef miller)'ın tercümanlığını yapan aynı zamanda ırak ordusu subaylarından bir "vale"yi gammazlayan freddy(ferit)'in ağzından söyleniyor.
bir yandan kitle imha silahlarının varlığı -tekrar- sorgulanıp elimiz boş dönerken; asla savaşın başlama nedenine tam olarak ve açık şekilde ulaşamıyoruz filmde, ki bu da bize savaşın yaşandığı günlerde ve hatta daha öncesinde bile tüm dünyanın bildiği "petrol savaşı" gerçeğinden bi-haber saf (iyi niyetli anlamında saf değil düpedüz mal) amerikan askerlerinin varlığını göstererek "ah be aslında iyi niyetlilermiş" düşüncesi yaratmaya çalışırken bir yandan da şef miller'ın savaşa bahane bulan beyzadeye attığı nutukta ( şef miller malum yerde yakasına yapışıyor beyzadenin ve ya bize gerçekten ihtiyaçları olsaydı diyor) amerikanın tüm dünyanın koruyucusu ve güvenliğini sağlamak için elinden gelen tüm çabayı iyi yönde harcadığına dair bir bilinç oluşturmak istiyor. *
ha bir yandan da kurtlar vadisi ırak'ta bariz şekilde hissettirilen "ırakta iyi amerikalı yoktur!" düşüncesine dayandırılan -bence- ırkçı, anti-amerikan propagandasının tam tersi yapılıyor ki bunu yaparken az evvel de söylediğim gibi zeka olarak kıt karakterler yaratılmış ve bunlara erdem duygusu yüklenmiş.
green zone: matt damon'ın ırakta bir subay olarak amerikayı vaftiz etme çabası...
--spoiler--
başrolünde matt damon'ın oynadığı 2010 amerikan yapımı, ırak savaşı konulu vasatüstü bir film. roy miller (matt damon) kitle imha silahlarını bulmak ile görevlendirilen bir askerdir. her gittiği yerden eli boş dönmektedir. bu da onun kafasını kurcalar ve bu işi daha derinlere inerek araştırmaya karar verir. şans eseri karşısına çıkan bir ıraklı sayesinde eline bir çok önemli bilgi geçer. tabi bunlar aslında çoğumuzun zaten bildiği aslında kitle imha silahlarının olmadığı, amerikanın içerisindeki bir kısım (gerçek hayatta bir kıssım mı hepsi mi bilemem) kimselerin bunu kullanarak ırağı işgal ettiği gibi çeşitli şeyleri öğrenir bu süreçte. birkaç kişiye hömkürür ve film biter.
film belki bilmediğimiz şeyleri söylemiyor. amerikaya ve orduya karşı ağır eleştiriler de yapmıyor ama bence buna da şükretmeliyiz. bu gözler ne propaganda filmleri (black hawk down, the hurt locker, rambo ....) gördü. onlarla karşılaştırıldığında film'Deki iyi niyetli, ırak halkına iyi davranan asker profili gibi gerçek dışı şeyleri es geçebiliriz bence. sonuçta ucundan da olsa kendilerine eleştiri yapıyorlar.
çatışma sahneleri gece değil de gündüz çekilseydi daha iyi olurdu hem film hem de gözlerim açısından. ama yine de vasatın altına düşmeyen bir aksiyon var filmde. tam da matt abimize göre!
bir de şu havuz sahnesinde amerikalıların sürdüğü sefa, keyif içimi acıttı. yani dışarı da "su su" diye kıvranan insanlar varken, onların kurtarıcıları eli bir taraflarında sefa sürüyorlar. dünyanın heryerinde bu böyle gerçi.
--spoiler--
bence vasat üstü bir matt damon filmi. izlememiş olmayın! ama netten indirin de amerikalılara daha fazla para kaptırmayalım!
evde oturup bir miktar action tadı yakalanmak isteniyorsa izlenilebilir bir film. biraz da politiğe değinilmiş ama öyle aman aman bir film değil. amerikan ın ırak a haksız saldırısına, matt damon ın action filmlerine kattığı havayla bir bakış atıyor.
gökhan ünal ı gördüm ben bu filmde. son zamanlarda taktım kafaya böyle şeylere. a.ına koyim, gökhan ünal ın işi ne filmde;
kameramanlarından birkaçının parkinson hastası olması muhtemel film. bu nedenle izlemekten vazgeçecekler sabrederlerse, film ilerledikçe rahata kavuşabilirler. filmin başında kazanılan bu baş dönmesiyle mi bilinmez bana başarılı bir çalışma gibi geldi.
konusu amerikan filmlerinin alışılagelen kendini haklı çıkarma geleneğine ters bir tutum sergilemesinden dolayı ve matt damon'ın bourne serisinden kendini alamayanlar için izlenmesi gereken bir film.
beklentisiz olarak gittiğim bir filmdi; lakin, filmde verilmek istenen mesaj ya da amerikan propagandası diyeyim ben resmen gözümüze sokulacak cinstendi. bunun için, iyi ki beklentisiz olarak izlemişim filmi demiştim.
bourne serisinin ağzımızda bıraktığı lezzet ile greengrass ve matt damon ikilisini görünce büyük bir heyecanla izledik. kendi halinde sağlam politik bir film.
ırak işgalinin kamuoyunda legalleştirilmesi kapsamında abd hükümetinin ve medyasının kitle imha silahlarıyla ilgili ortaya attığı iddialar ve işgalin üzerinden haftalar-aylar geçmesine rağmen bir türlü bulunamayan kitle imha silahlarıyla ilgili çarpıcı bir senaryo. başçavuş miller insan hayatına değer veren, ırak'ta bulunma sebebi varlığına inandığı kitle imha silahlarını bulmak olan idealist bir asker. miller çok geçmeden bahsi geçen silahlarla ilgili asılsız ihbarlara itibar etmek yerine olayın gerçekliğini sorgulamaya başlar ve abd'ye milyonlarca dolara, ıraklılara ise yüzbinlerce ölü-yaralıya mal olan savaşın altındaki gerçeğin peşine düşer. bu uğurda abd'nin kirli bürokratlarıyla karşı karşıya gelmesi gerekse bile.
öncelikle tanım: bu, ağır amerikan propogandası içeren bir filmdir.
amerikan'ın kendi kendi yaptığı bir özeleştiri görünümündeki film, aslında benzerlerinden daha fazla amerikancılık propogandası yapmaktadır.
şöyle ki; koskoca amerika birleşik devletleri'nin ırak'a saldırmasının temel nedeni; üst düzey bir bürokratın, uydurma isbihbaratla, ırak'ta kitle imha silahları olduğunu iddia etmesiymiş. hükümette zaten saddam rejimini devirmek istiyormuşta bunu bahane ederek ırak'a girmişmiş.
aslında amerika'nın amacı, ırak'ı işgal etmek, orada katliam yapmak, petrol rezervlerini ele geçirmek, orta doğuda kendine bir üs edinmek değilmişte, ırak'a demokrasi ve özgürlük getirmekmiş. işgal sırasında bile, kitle imha silahlarının gerçek olmadığını öğrenen bazı amerikalılar, ırak'tan çekilmeye taraftarmışmış... aslında tüm suç, bir tane üst düzey bürokratın ve bush yönetimininmiş.
yani diyor ki, bush yönetimi bitipte obama başa geçince zaten amerika ırak'tan çekildi. tüm suç onlarındı. böylelikle, amerikanın ırak'ta yaptığı katliamın sorumluluğu, asla sorgulanamayacak ve yargılanamayacak bir kesimin üzerine bırakılıp, amerika'nın dünya üzerindeki imajı yeniden temize çıkarılıyor.
lan arkadaş bıkmadılar insanları salak yerine koymaktan. gerçi neden bıksınlar, bu filmi izleyipte, "bak hacı adamlar ne film çekmişler, amerikan yapımı ama nasıl kötülüyor amerikayı, görüyon mu, adamlar kendilerini nasıl eleştiriyorlar" tarzı yorumlarda bulunan milyon tane sığ fikirli insan var.
uzun lafın kısası, tamam üç beş aksiyon sahnesi, çatışma sahneleri falan çok gerçekçi, ama verilmek istenen mesaj çok aşşalayıcı. adamlar açık açık diyor ki, biz sizin ülkenize geliriz, yakarız, yıkarız, katlederiz, böleriz, herşeyiniz alırız, ama suçu başkasına atıp kendimizi temize çıkarırız. sonrada yeniden bize güvenmenizi isteriz.
black hawk down ve the hurt locker benzeri bir filmi. sinema değeri olmasa da aksiyon var, hareket var izleyeni de sıkmıyor savaş filmi sevenler için ideal bir seçim.
ırak'ta daha önce yaşamış biri olarak söyleyebilirimki film kesinlikle çok gerçekçi olmuş, heleki o bağdat havalimanı ve green zone denilen yeşil bölge gerçeği ile birebir aynı, filmin konusuna gelince, kesinlikle sadece bush ve hükümetini hedef alan bir film, amerikan karşıtı değil.
black hawk down'dan sonra en iyi asker filmlerinden biridir. ilk 10 askeri filmlere rahatça girer. konusu ve karakterleri de çok iyi yapılmıştır ayrıca.
Paul Greengrass'ın yönettiği, Matt Damon abimizin yıldızlaştığı action-war filmi. paul greengrass shaky cam olayını çok seviyor galiba bu filmde de sıkça kullanmış. Sevmeyeni çok olsa da seviyorum bu olayı. the hurt locker gibi rezil, propaganda, yalan, dolu bir film yerine ırak işgalini bu filmle izlemek daha mantıklı. Bize bilmediğimiz bir şeyler anlatmıyor, propaganda yapmıyor, duygu sömürüsü yapmıyor, güzel aksiyon sahneleriyle göz dolduruyor izlenesi.