2006 altın ayı ödüllü. bosna hersek-almanya-avusturya ortak yapımı. sinemaların en küçük ve dandik salonlarında birkaç kişiyle beraber film izlemekten uslanmayan türk izleyicisi için "esma'nın sırrı" diye bir çeviri yapılmış ayrıca; öylesine sığ gözüksün, onlar da bu filmden vazgeçip 300 izlemeye koşsun diye herhalde.
grbavica: saraybosna'da bir mahalle. malum savaşın sonrası. savaş sonrası insanları. acılar, yokluklar, yoksunluklar, yalnızlıklar, yalnızlıklar, yalnızlıklar...
bosna ne zaman aklıma gelse, gözleri bir yere dikili kalmış, dalgın, hiçbir şey konuşmamak için sanki ilahi bir buyruk almış, dünyanın en zarif insanları, dünyanın en güzel kadınları, dünyanın en yakışıklı erkekleri gelir gözlerimin önüne.
grbavica sadece bunu anlatıyor. beni de, bosna'nın kalbindeki annelerimi de anlatmış sanki yönetmen.
şu an bu satırları yazarken boğazıma saplanan yumruyu düşünüyorum, esma annemin son kurşunuyla beni nasıl infaz ettiğini düşünüyorum; onun hıçkırıkları, onun sesi, onun duası... her birinin uğruna bir değil, bin can feda olsun.
bu olağanüstü film, şu aralar istanbul'da iki salonda gösterimde sanırım.
bilhassa kalbi olanlar ve hala gözyaşına inananların görmeleri gereken bir asalet senfonisi, zarafet resti.
bosna daki savaş sırasında tecavüze uğrayıp daha sonra o çocuğa annelik yapan esma nın hikayesini anlatan ve dün akşam tekrar televizyonda yayınlanan film.
filmi izleyince dünyada bunlar olurken biz neredeydik,neler yapıyorduk,engel olamazmıydık düşüncesi insanın beynini kemiriyor.
oysaki sadece üzülmek acımak elimizden geldi.tıpkı filmdeki esma nın anlattığı gibi.
esma dün akşam televizyonda brezilya ile ilgili belgesel izlediğini,adamın çok fakir olduğunu ve ölünce cenazesine kimsenin gelmediğini anlatıp,buna çok üzüldüğünü ,adama acıdığını anlatıyordu.meğer ne tuhafmış,insanın acıyıp üzüldüğü birinin başka birine acıması...
bu filmi anlatabilmek için kocaman bir ah çekmeli başta. ah sarajevo, kanayan yaramız. annelerimiz, ablalarımız, kadınlarımız oradaydı, biz sıcak yataklarımızdaydık ve onlar her gün bir mezar daha kazıyorlardı. avrupanın gözleri önündeydiler, avrupanın tam ortasındaydılar ve öyle güzeldiler ki...
işte bu film sizi kurşun seslerinin hala yankılandığı bosna sokaklarına götürüyor ve onun küçük bir semti grbavica'ya; ama nice semt var böyle bosna'da. yaraları henüz dinmemiş. insan yüreğine öyle zarif öyle hassas dokunuyor ki bu film, ağlasanız ağlayamıyorsunuz, lanetler yağdıramıyorsunuz, çivilenip kalıyorsunuz yerinizde. tam anlamıyla bir başyapıt olmaya aday, kimseye zararı yok, kimseyle mücadelesi yok. öyle sessiz ve sakin, kendi halinde bir film; ama kimsenin dokunamadığına dokunuyor ve sizi derinden yaralıyor.
esma gibi nice kadınımız vardı, onları incittiler ve bunları hatıralarımızdan silemediler. sarajevo hala kanayan yaramız, annemiz.
(vid:#42030)
grbavica bosna hersek sarejova'da bir yer. her yerde olan savaştan etkilenen kentlerden biri işte. belki başka yerde burda olanın on katı olmuştur ama burayı anlamlı kılan grbavica anlamı 'kambur kadın'dır. savaş erkek işidir. cepheye giderler savaşırlar, ölürler veya öldürürler peki ya o savaşın kadınların üstüne bindirdiği yük. belki bu film sadece kadınlardan gidiyor ama esma'nın kızı onun hissettikleri. aslında savaş sadece barış anlaşmalarıyla bitmiyor onun bıraktığı psikolojik ve fizyolojik etkiyi daha uzun süre beyninde, iliklerinde hissediyorsunuz. jasmila zbanic çok iyi yerden yakalamış savaşı belki yirmi yıl evvel orada olan olayın; yanı başımızda ırak'ta, belki doksan sene evvel bizim verdiğimiz savaştan hiç farkı yok sadece o savaşlarda yitip giden veya gidemeyip ölene kadar o acıyı hissedenler her savaş aslında aynı. esma aslında sadece bir sembol. savaşın yükünü ölene kadar sırtında taşımak zorunda kalan bir kadın.
film sadece bir kesit sunuyor sizlere ve sonuna kadar izlettiriyor. ilginç olan filmin başlarında 'bu ne ya, bu mu kadının dramı?' diyorsunuz ama sonuna kadar da izliyorsunuz. aslında basit ama bir o kadar da acı bir film grbavica.
belki esma ağlıyordur peki ya kızı hep bir milliyetçi olarak yetişen babasıyla gurur duyan şehit kızı. onun dünyası buydu belki biraz isyankar biraz gururlu ama belki en çok onun için ağlardı seyirciler babası şehit de olsa kendisi piç de olsa.
bosna türk insanı için hep ayrı bir yerdedir. avrupa'da ziyaret ettiğimizde sevgiyle, hürmetle karşılandığımız tek ülkedir bosna hersek. boşnaklar şu öksüz kaldığımız dünyada azeriler ile birlikte yakınlık hissedebildiğimiz nadir milletlerden.
grbavica saraybosna'da bir semt adı. grbavica'nin kelime anlamı "kambur kadın" demekmiş ne kadar manidar.
film 1990'lı yıllarda 2. dünya savaşı'ndaki vahşetin üzerinden 45 yıl geçmişken üstelik avrupa'nın orta yerinde çetniklerin katliamına, vahşetine maruz kalan güzel boşnaklardan bir kesit sadece.
film sırasında insan en çok bu vahşet yaşanırken medeni avrupa veya dünyanın jandarması abd neredeydi? diye sormadan edemiyor hadi onlar çıkarlarına göre hareket eder türkler olarak biz neredeydik? biz ne yaptık üzülmekten başka?
boğazınızda bir yumru bırakıyor film ama yaşanan acıları zerre abartmadan yapıyor bunu.
bosna katliamı sırasında tecavüze uğrayan esma doğurduğu kızını(sara) başta istemeyerek sonradan severek büyütür. kızına babasıyla ilgili şehit olduğuna dair yalan söyler. bir gün okul gezisinin masraflarını ödememek için şehit sertifikası istenen sara annesinden bu kağıdı alamayınca acı gerçeği öğrenir ve annesinin saçların babana benziyor yalanından yola çıkarak saçlarını keser.