bir modern zaman western tipi kahramanı barındıran film. clint eastwood bu filmi sadece kendi için çekmiş 'bu adamda hala iş var' dedirtmiştir.
9\10
--spoiler--
-Oh, I've got one. A Mexican, a Jew, and a colored guy go into a bar. The bartender looks up and says, "Get the fuck out of here."
--spoiler--
siyahi elemanlar kızı sıkıştırdığında, clint abimizin elini cebine atıp sonra eliyle tabanca yaptığı sahne varya. heh işte o sahne bugüne kadar izlediğim en güzel sahnelerden birisi.
--spoiler--
çünkü şimdiye kadar hep kahramanımız filmin sonunda işi kotarırdı fakat bu kez seyirciyi rutin giden çatışmalı filmin kapışma sahnesinde şaşırtıp ilk kez bir filminde "kendini öldürmüştür", yine başka insanların refahı için...
yaşlılığın ona ne kadar ağır geldiğini filmde görmemiz mümkün, hayatı boyunca hep heyecan ve aksiyon yaşamış başarılı bir insan nasıl dayanabilir emekliliğe? clint eastwood un amerika ya bakışını görüyoruz bir nevi, tam olarak film deki aksi ihtiyar diyemeyiz evet; ama film bir bütün olarak clint eastwood un kendisidir diyebilirim - ki eminim bu herifte orjinal bir 1972 ford gran torino vardır...*
muhteşem bir film, başka hiç bir filmiyle ya da başka hiç bir sinema ürünüyle karşılaştırılamayacak kadar özgün, buram buram clint eastwood kokan bir film; konu her ne kadar klişe gibi görünse de...
--spoiler--
filmin son sahnesinde "my gran torino" adlı parçayı kendisi seslendirmiş; insanın gözlerini yaşartan bir son...
--spoiler--
clint eastwood un son filmi... huzur içinde yatsın...
--spoiler--
walt'la thao ve sue'nun ilişkilerinin gelişmesini çok güzel anlatmışlardı, ben isterdim ki olay bu eksende devam etsin ama ille araya action sokucaklar ya, yok çeteydi bilmemneydi derken işin tadı biraz kaçtı kanımca. bi kere çetenin thao'ya bu kadar hınç besleyecek bir motivasyonu yoktu sonuçta. neymiş, thao çeteye girmemiş. madem çete olayını soktunuz araya doğru dürüst bir de olay örgüsü yazın ki, çıkan faciaların bir manası olsun. bu yüzden eksi not verdim filme. beğenmediğim bir diğer nokta ise thao kişisini oynayan arkadaşın yeteneksizliğiydi. clint eastwood'un filminde oynaması için çok daha yetenekli birilerini bulabilirlerdi bence. bunun dışında uzakdoğuların kendilerine ait geleneklerini, heyecanlı konuşmalarını izleme fırsatı buluyoruz bol bol, uzakdoğu filmlerini sevenlerin hoşuna gidecek diye düşünüyorum. clint eastwood aynı million dollar babydeki gibi çarpıcı bir son hazırlamış, insanın yüreği burkuluyor. ama en azından walt ölüp huzura kavuştuğu için mutlu olabiliriz sanıyorum.
--spoiler--
clint eastwood'un oyunculuğu haricinde pek de birşey olmayan film. yardımcı oyuncuların hepsi sıradan. hikaye sıradan, çarpıcı hiçbir şey yok. tek düze bir 2 saat geçirmek için birebir. sıkılmadan, duygulanmadan izleyebilirsiniz, kısacası düz bir film.
bu kadar popüler olmasının tek bir sebebi var o da clint eastwood. hakkını vermek lazım oyunculuğunun. ancak olmamış güzel abim. daha yaratıcı bir senaryo beklerdim senden.
bir film izledim hayatım değişti tarzı bir etki yaratan film. önyargıları kırmak konusunda ise ayrı bir şaheser. karakterlere gelince asyalı kızımız sue'nun olduğu her sahne cıvıl cıvıl, ayrı bir tatlıdır. böyle şeker bir asyalı görmeyeli epey olmuştu filmlerde.
efsanevi otomobil 'gran torino' nun çevresinde şekillenen olayları anlatan film. clint eastwood'un hem yönetmen koltuğuna oturduğu hem de kamera karşısına geçtiği film, bir kore gazisi'nin amerika'da ağırlıklı olarak çekik gözlülerin (hmong kabilesi) ikamet ettiği bir mahallede yaşaması gibi bir yaman çelişki üzerine kurulu.
efsanevi otomobil 'gran torino' nun çevresinde şekillenecek görüntüsü veren, ama gran torino ile alakalı 2-3 sahnenin olduğu, tırışkadan bir konunun etrafında dönen, sosyal mesaj katsayısı kararınca tutulmuş, klişeleri bolca olan bir filim .. beğenmedim açıkcası..clint eastwood'un önceki yapımlarını izleyince insan cidden kızıyor böyle bir filim yapılmasına .. hani bu filmi mahsun kırmızıgül yapsa idi, on numara olmuş derdim .. ama işte clint eastwood .. beklentisi oluyor insanın iwo jimaya mektuplar, milyon dolarlık bebek vs vs ..izleyince
clint eastwood'un hayatının oyununu sergilediğini de düşünebileceğimiz 2008 yapımı film aşırı ırkçı ve faşist de sayılabilecek bir kore gazisinin karısının ölümünden sonraki yaşamını anlatmakta..
filme adını veren ise bir araba 1972 model bir gran torino, filmin asıl başlangıcı da gran torino'nun çalınmaya çalışılması ile oluyor; yeni taşınan, walt kowalski'nin deyimiyle "çekik"; koreli çocuğun, kuzeninin de gaz vermesiyle giriştiği bu hırsızlık olayı komşusunu doğal olarak sinirlendiriyor ama bu durum beklenenin aksine iki evin arasındaki ilişkiyi kuvvetlendiriyor, özellikle de çocuğun ablasını sokak serserilerinden kurtaran walt, istemeden de olsa komşularıyla iyi bir ilişki kurmuş oluyor..
gran torino, beklenmeyen sonuyla - ki cidden öyle, filmdeki rahip bile böyle bir son beklemiyordu -, klasik olma riski olan bir senaryonun usta işlenişiyle, insanı sarıp sarmalayan oyunculuklarla - bilhassa eastwood'un performansı - hoş zaman geçirmek için ideal bir film! ancak çocuklara uygun değil, zira neredeyse gora'daki kadar küfür var ama bu küfürler filmde göze batmıyor zira konunun gidişatına ve edildikleri yerlere göre "ancak bu söz söylenebilirdi zaten.." dedirten cinsten..
ve kowalski'nin günah çıkarttığı, gran torino'nun ilk kez görüldüğü - tam anlamıyla ilk kez, brandasız bir halde -, mong çetesinin evi kurşun yağmuruna tuttuğu sahneler fazlasıyla dikkat edilmesi gereken sahneler; filmde en çok dikkati toplayacak olan sahnelerdir ancak bütün olarak tam anlamıyla eksiksiz, bitiminde de yüzde engellenemeyecek bir gülümseme bırakan gran torino; ayakta alkışlanacak bir yapım..