en iyi yalan söyleyen insan, söylediğine inanan insandır, önermesinden yola çıkılarak yapılan eylemdir. lise yıllarımda evdekilere hikaye anlatırken yapardım.
En güzel örneğini deniz baykal'da gördüğümüz durum.
Ben deniz baykal'ın hitabetini çok beğeniyorum adam müthiş ya. adamda öyle vatandaşla karşılıklı orta oyunu oynar gibi bak gördün mü yine engellediler bizi yav falan tarzı konuşma yok. müthiş fikir çileleri sonucunda varılmış çok önemli hakikatleri açıklar gibi tavırlar, ve bu hakikatin verdiği ağırlığın altında ezilircesine suratın buruşması, inanılmaz bir gayret sarfediş... ama biliyorum ki kendi de inanmadığı için bu haller, yoksa var ya inan olsun öyle inanmış öyle dertli ıstıraplı adamın peşinden gitmezsem neyim..
yok efendim 367 hukuki bir gereklilikmiş (mahkeme de işte baykalın o mustarip halinden etkilendi var ya, kesin bak unutmayın bu dediğimi... ) yok efendim başörtüsünü bilerek siyasi rant için çözmüyorlarmış (çözüm üretilmesi gündeme gelince o inzivalara çekilip çekilip binbir kriz entellektüel içersinde ulaşılmış bu yalçın hakikatten anından çark ediş) imam ebu yusufa göre başın belirli bir kısmı açılabilirmiş de (kadının evinde namaz kılarken saçının ne kadarı açılırsa namaz bozulur-bozulmaz gibi son derece teferruata dair bir bilgiyi tutup ülke gündemine alın bakın size baş açmaya cevaz diye taşıdı ya hey ya rabbim... ama biliyorum adam işte önce kendi inanıyor, bu bilgiyi ilk bi heyecanla tam anlayamadan okuyunca nasıl takımı gol atmış tribün heyecanları yaşadı allah bilir )
ah ulan gerçekten doğrulara inanacaktı ki, devlet adamı dediğin böyle olur diyecektik.
vakt-i zamanında yaşadığım mahallede başıma gelen olay. edgar davids ölmüş lan diye takılmıştım bi arkadaşıma bir hafta sonra da yeminlerle bütün mahalle beni inandırmıştı.. nostalji oldum bir an be sözlük..