risk oyununda tüm ülkeleri kaybedip, monoply de hiç arsa alamayıp kira ödemekten iflahı kesilmiş ve bin parçalık puzzle'yi yalan etmiş yazar.. bir de utanmadan sağa sola küfürler yağdırıyor terbiyesiz...
şahane tavuklu pilav yapan, jean christophe grange' nin kızıl nehirler eserindeki niemans' ı kendisinden esinlenerek oluşturduğunu itiraf ettiği, balinalarla dolu bir havuza sahip karizmatik yazar.
ahbapliğim taaa kanuni devrine dayanan bir türlü jazz,latin, flamenko, funky hadi bilemedin blues tarzı müziği benimsetememe sevdiğim saydığım baki kişilik. burdan kendisine pink martini'den bir şarkı ithaf ediyorum;
hal ve hareketlerinden hazzetmediğim yazar. bazı konularda kullandığı dil hiç hoş değil.
not: daha önce yazmış olduğum entryde de bundan bahsediyordum ama malesef yanlış anlaşıldım. mystery e bu yanlış anlaşılmayı belirttiği için teşekkür ederim.
anlatmak istediğim buydu..
gothic evil ve dostlarından sonsuz kere özür dilerim.
gothiklik cizgisinden odun vermeden gezdigini sanan yazar. yalan valla, külliyen yalan hem de.*
sahsına full sebnem ferah sarkılarından olusan bir yayın yaptırmış insan olarak soyluyorum ki, inanmayın abicim buna kekliyor sizi gotiklik ayagına.
oeeaam iş bu entryden sonra corpsebride kişisine gelmiş ya da gelmesi muhtemel tüm hasarlardan gothic evil sorumludur, ilgililerin dikkatine.*
sözlüğü ilk açtığınıza rastgele çıkan yazılarda ismini görmemle dikkatimi çeken yazar.
sonra ismini tıkladım ve dedim ki acep nasıl biriymiş...
sonra bir baktım 7 sayfa yazı*... yuh dedim amma seveni varmış... sonra da son sayfayı açtım. bir baktım, tee 11 şubat 2008'de yazmışlar... hocam seni seven çok gibi görünüyo aman yalan yalan.* bunlar doğum günü dostları...**
ben/sen güzel olursak ağlamaklı oluruz ve birbirimizle uğraşırız, susarız, bunalıma gireriz her moda uyarız.. çünkü benim/senin ağlamaklı olacak yaşanmışlıklarımız var.. çeyrek asır, düzgün bir beden ve insanlar var.. film gibi.. her hayat film gibidir zaten yeter ki güzel bir şekilde yazılıp pazarlanabilisin..
sevmediğimiz düzen içerisindeyiz.. hoş zaten kimse memnun değil hiçbir şeyden.. hiçbir şeyi kaybetmeden memnunsuz bir halimiz var ya onları da kaybedersek? farkına varamadıklarımız da alınırsa elimizden? işte o zaman hayata seyirci kalmaz mıyız?
değiştiremediğimiz şeyler için üzülmemek, hayıflanmamak gerekir.. hayat onların eksikliğini yüzümüze belirli aralıklarsa çarpsa da yapabileceğimiz ne var ki?
hiçbir şekilde kolay değil.. doyumsuzluk ve tatminsizlik en büyük etki hayatımıza.. aç gözlülük yani..
kaybedilince değeri anlaşılan bir sürü şeye sahibiz.. önemli olan bunların ne olduğunu anlayabilmek ve kaybetmemek için çırpınmak.. kazandıklarımız yanimıza kar kalır..
şükretmesini bilmek gerekir sanırım değiştirdiğimiz ve değiştiremediğimiz her şey için..
ne yapalım bazıları da seyirci kalıyor işte.. seyirci kalmaya direniyor ya da..
doğum günün kutlu olsun.. dünden daha iyi bir yarın yaşaman dileğiyle.. sevgiyle kal.. zira sevgisizlik en büyük yalnızlıktır..
doğum günü kutlu, kendisi mutlu olsun dedikten sonra...
utanıyorum arayıp kutlamaya, unuttum çünkü.
solda görünce fark ettim, freedeanin de etkisi yok değil.
unuttum ama bu hiçbir şeyi ölçmez ki, ben zaten insanlar değerlerini doğum günü hatırlamayla ölçmeye başladığından beri unutmaya başladım o günleri.
sen benden zaten her türlü *şeyi* beklediğin için şaşırmazsın diğmi?
bi sulu bira ısmarlarım affedersin mi?
ben şimdi mesaj atıcam sana, sonuna da utanan adam ikonu eklicem.
bayık günümdeyim, baydım. *