bir dizi nasil olur da hicbir cekicilige,hicbir yaraticiliga sahip olmaz da bu kadar cok izlenebilir sorusunu sorduran dizidir.bu tip romantik genclik dizilerinin tek artisi guzel kizlarin ve yakisikli erkeklerin oynamasidir.ama bunda o bile yoktur.icinde ask olursa insanlarin her seyi izleyebileceginin gostergesidir.
para saadet getirmiyor olayının her çerçeveden göstermek için çekilmiş dedirten ama bir o kadarda izlemek için yanıp tutuştuğum ve cnbc-e yayınını ilk bölümünden itirabaren izlediğim dizi. içinde klasik Amerika filmlerinde olduğu gibi katıntılar var bir kıskanç kız,bir iyi niyetli kız,bunların erkek versionları, bir zengin çocuk, bir fakir çocuk bunların kız versionları, birde olmassa olmazlardan Gay bir tip bunların üzerine dönen klasik Amerikan gençlik dizilerinin teknolojinin doruk noktasında kullanıldığı hali.Ah şununda altını çiziyim Türkiyenin gençlik dizilerine göre harika çünkü Türkiyedekiler taklit ve her taklitte olduğu gibi orjinaliyle kıyaslanamama olayını taşıyor Türkiyedeki gençlik dizileri... >)
2.ci sezon finalini yapmış dizidir. son bölümde gossip girl yine yapmıştır yapacağını, herkesin ne kadar bomba dedikodusu varsa mezuniyet öncesi dökmüştür ortalığa.
ama dizinin aklımda kalan sahnelerinden biri chuck'ın serenaya söylediği repliktir.
- because i love her but i cant make her happy.
diğeri hearts a mess eşliğinde biten sondan önceki bölümdür. ayrıca tombul yanaklı sam witmore'u (hatırlayan bilir bizde hayat ağacı diye yayınlanan bir dizi vardı orjinal adı generations idi) incecik bir kadın şeklinde görmüşüzdür. ama güzelliğinden bir şey kaybetmemiş bu hatun. vakti zamanında ülkemizde çok izlenen bu dizi yüzünden kendisi türkiye'ye gelmişti. çeşmede spikerlik yapmıştı (kelly rutherford). hamileliği nedeniyle sezon boyu bol pardesüler ve koca çantalarla belden yukarı vesikalık mod izlesekte tanrı kraliçeyi korusun.
zekamı sorgulamama sebebiyet vermiş dizi. söyleki ; normalde zap arasında gördüğüm dizilerin konularını az cok çıkartabilirim. hatta battlestar galactica'nin tenekeler, organik cylonlar, organik savaş gemileri, hibritler, 'all happened before and..' meselesini ve bir sürü aşk meşk bizans oyunu içeren konusunu üç beş zap arasında çıkartmış ve hayranı olmustum. ama maalesef bu dizininkini çıkartmak mümkün olamadı. bir sarı hatun var, birde kumral daha güzel hatun; ben ne zaman denk gelsem bunlar birbirine laf sokuyor arada sırada garnitur niyetine sünepe kılıklı adamlar görüyorum ama konuyu çözmeye muvaffak olamadım henüz.
dizi setindeki herkesin birbiriyle beraber olduğu dizidir. şöyle ki gerçek hayatta chuck* vanessa'yla*, jenny* nate'le*, serena* dan'le*, blair* de carter'la* beraber. bunun dışında da dizide bilimum kombinasyonlarla beraber olmaktadırlar.
sürekli ağzı tükürükle dolan, 20'li yaşlarda olmasına rağmen 35 yaşındaki teyzemden yaşlı görünen, ses tonunu duyunca kendimi kesmek istediğim bir kızın ve artık nası büyük bi torpille o esas oğlan rolünü kaptığına anlam veremediğim dan denen, kabus ötesi silik bir tipin başrollerinde oynadığı dizi. blair serena'dan 4987973 kat daha güzel bir kızdır zannımca. hele o dan rolünde oynayan ve adını araştırmaya bile gerek duymadığım tip kabuslarıma giriyor. bu iki korkunç tip gerçek hayatta da birlikte imişler.
her neyse... nereye geleceğim? hayatımda sanırım ilk kez esas oğlan ve esas kızın sahnelerini "allam kuscam galiba, bitsin bitsin." diyerek izlememe sebep olan dizi.
Kimin kim ile olduğu ile alakalı saçma bir dizi olmasına rağmen nedense dizi kendisini izlettirebilme özelliğine de sahiptir. Bunun filmdeki güzel * insanlara da bağlayabiliriz.
uzakdoğu ülkelerinde fanatiklik derecesinde takip edilen dizi. ben de görünce şaşırdım, facebook'da sayfasına baktım hep uzak doğulu gavurlar yazmış, sonra uzak doğulu gavur arkadaşlarıma sordum, manyağıyız dediler, amerikan kültürünün belki de yozlaşmış denebilecek, ciddiyetten tamamen uzak, para derdi olmayan, geçim derdi olmayan, siyasi dertleri olmayan insanların hayatlarının anlatılıdığı dizide uzakdoğulu insanlar, kendilerinde olmayan rahatı buldular herhalde.
hayatımı senaryosunda yaşamak istediğim dizidir. bu dizide The OC'deki gibi her karakter birbiriyle yatmıyor ama birbirine lise çağında kabul edilemeyecek kazıklar atıyorlar. ve yine lise çağında kendilerinden beklenmeyecek olgunlukta davranıp arkadaşlıklarına hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorlar. ben geçen gün sarhoş oldum da 20 liralık hesabı ödemeyi unuttum diye 2 kişi beni hayatından sildi lan hahaha. 20 lira için insanlar bu ülkede adam harcıyor. yemişim gossip girlü
arka fonda can dostumdan bir ezgi çalıyor... mercan dede, eski istanbul desin.
garip bir kavga mı desem; yoksa tahrik unsuru bir gerginlik mi? ama bu kadar kısa sürede benden bir tane daha oldugunu görmek garibime gitti dogrusu. kabarık saçların, burnun hep gölgesinde kalacak siluetle muhteşem uyumu mu yoksa arada kafayı kaldırmanın önemi mi bilinmez. güzeldi be portakal...
kimin haklı değil de neyin dogru olduğu üzerine, yaratılışından gelen bir gücün varlığını, samimi saflıgın ile hissetmek güzeldi.
nasıl derler; şu * günlük dünya'da, insanları doğru olana yönlendirmek için gönderilmiş bir elçi edasında tanıdım seni... hele ki hiç tanımadıgım zamanlarda yaptıklarımın uzerine... utandım, ne yalan diyim. ama gerekçelerim vardi. biliyorsun!
garipti... uzun suredir bir msn ekranına böylesine manasızca bakmamıştım. matrix'in ne oldugu hakkında en ufak bir şüphem kalmadı sayende. sağ ol. sustugu zamanlar bu kadar geveze olabilen ve aklımın içinde surekli konuşan bir insanı tanımak hem tedirginlik verici hem de anlatılmayacak kadar lezizdi. ve ben bu tadında bırakıştan o kadar mutluyum ki anlatamam.
yok yok, gözüme toz kaçtı... onun için bir satır boşluk...
şu 3 günlük dunyada, azgıma bir parmak da olsa "insanlık" balından çaldıgın için nefes aldıgım surece seni unutmayacagım...
hatıra defterimden dostlarım için çok klişe ama senin ilk kez duyacagın bir replik ile sonlandırayım günü...
" saçların rüzgara her bırakışında, yüreginden bir parçayı da özgür kıl... unutma yaşam seni seviyorum "
