süresi uzun olmasına rağmen once upon a time in america yahut godfather serilerindeki sıkıcı uzun diyaloglardan uzak son derece keyifli bir mafya filmi.
aldığı 6 oscar ı haketmediğini düşündüren filmdir. sıkıcıdır. sadece imdb top 250 listesinde neden bu kadar üst sırada olduğunu merak ettiğim için izlediğimdir. godfather serisinin yanından bile geçemeyecek olandır.
6/10
nizamıcedit: anladım dostum, hiç film zevkin yokmuş. devam et.
izlediğim en gerçekçi mafya filmidir. öyle afra tafralar, racon kesmeler falan olmaz herşeyi -olması gerektiği gibi-çok sinsice uygularlar. tıpkı gerçekte olduğu gibi.
bana godfather'ın havasını hatırlatan en az onun kadar heyececanlı ve güzel olan, bir nefeste izlenilip biten harika ötesi film... puan vermek adettendir deyip 9/10 verdik gitti.
dikkatle izlenmesi gereken aksi halde tekrar tekrar başa sardırmayı gerektirecek güzel filmdir. filmden sonra akılda kalan ne tommydir ne robert de niro nun kestiği rol. benim aklımda kalan bobby vinton un sahnede roses are redi seslendirmesi ve bi kaç saniyeliğinede olsa görünmesi. tatlı bir tebessüm ve vay be dedirtir o an, filmi izlemeye başlandığında o nu görmek heleki o tarihlerde çekilmiş filmde aklın ucundan kıyısından geçmeyecek olaydır. lakin lakin; sonradan öğrenilirki 1990 yapımı bu filmde bobby vinton'ı oğlu robbie vinton oynamıştır. olsun denir, o da yeter bize.
içine bir türlü giremediğim film. aslında felaket bir senaryo var. oyunculuklar gayet başarılı. sürükleyicilik desen hakeza. ama hala içinde bir eksiklik barındırıyor. hemde büyük bir eksilik. daha da güzel olabilirdi.
henry hill karakteri gerçek hayatta yaşamıştır. muhbirlikle geçen bir ömür sonucu en son 2007'de yine uyuşturucuya bulaşmış kendileri. godfather'a oranla daha gerçekçi sahnelere sahiptir.
scorsese nin yine alegorik bir öyküyü anlattığı 90 yapımı filmi. de niro nun yanında yine joe pesci var ve ikisinin performansları filmin en iyi kısmını oluşturuyor. klasik bir mafya filminin yanında pisliğin içinde sadakat arayışı gibi mesnetsiz bir argümana sahip film klasik scorsese üslubunda çizgisel bir kurgu ve kronolojik zaman algısı ile ilerliyor. yükseldikçe kirlenen ve batan bir grubun sahte zaferleri ve tarantino stili (yoksa bande a part mı demeli?) olayları groteskleştiren kara mizah unsurları ile teenage eşlikçileri ile b movie seven bünyelere desperado benzeri bir şahika bahşediyor.
tabi bununla birlikte filmin semiyolojik olarak, yahut yan/alt anlamsal zemin anlamında bir tutanağı olmayıp, mafya baronlarına dair katastrofik bir hikayeyi güzel soundtrack ve marinera soslu görüntülerle sunan, godfather pt.iii ile parmak güreşine tutuşan bir gişe manevrası olduğunu; buna mukabil bara giriş sahnesinde harika bir plan sekans örneği içerdiğini de belirtmek gerekir.
efsane funny how sahnesi ilginç bir hikaye sahip. joe pesci gençliğinde bir restoranda çalışırken bir gangstere çok komik olduğunu söylemiş ve oldukça sert bir tepkiyle karşılaşmış. joe pesci bu sahne için scorsese ile görüşmüş ve scorsese bu sahneyi canlandırmaları için joe pesci ve ray liotta'ya izin vermiş. ayrıca çok ilginç başka bir nokta da; doğal tepkiyi yakalamak için çekim öncesinde casttaki diğer oyunculara sahneyle ilgili hiçbir bilgi verilmemiş.
yer altı dünyasının pek de alışık olunmayan taraflarını kadrajına sığdırabilmiş, aslında amerikan mafyasını en iyi anlatan filmdir.
klişeleşmiş sahneleri ile taramalı nejdetler ararsanız goodfellas tan umduğunuzu bulamazsınız.
godfather serisinin ardından dünyada çekilmiş en iyi 2. mafya temalı filmdir. en beklenmedik anda birileri ölür, en eğlenceli sahnelerde ortam birden gerilir. mafya nedir, nelerden oluşur sorusuna verilecek en samimi cevaptır.
146 dakikalık vakit kaybı. ilk sıkılmaya başladığım yerde keşke kapatsaydım dediğim filmdir.
edit:ne çok kör hayranı olduğunu gördüğüm filmdir. bu kadar sıkıcı gelmesinin sebebi ''iyi kötü çirkin'' in ardından izlemem ve onun yanında çok sönük kalması olabilir herhalde ama bu film imdb de bu kadar üst sıralarda olmamalıydı.
işte bir kült efsanesi daha. 2.5 saat sürmesine rağmen hiç sıkmayan bir film oldu.. bunda hikayenin gerçek hayattan alınması ve scorsese'nin olayı anlatış biçimi de çok önemliydi. mafyanın içinde ne türlü şeyler döndüğü dramatize etmeden, abartmadan gayet olağan ve akıcı bir biçimde anlatılmış. beni filme çeken etkenlerden biri de robert de niro'nun varlığı olsa gerek.. ray liotta'yı ne kadar itici buluyorsam robert amcamızı da o kadar yakın görüyorum kendime.
filmin şaheser olmasının sebebi sadece konusu ve oyuncuları mı? hayır. sahneleri ve teknik olarak bakıldığında da gerçekten müthiş bir emek var ortada. her saniyeyi yudum yudum içmek geliyor insanın içinden. dolly-zoom, reverse tracking shot, push/pull ve daha nice kamera hareketi kullanarak dillere destan olmuş. bu ufak detaylar seyirciyi her saniye kendine daha da bağlıyor. henry hill jr. ise 12 haziran 2012'de 69 yaşında vefat etmiş. kendisine ispiyoncu olduğu için teşekkür eder, böyle bir şaheser de parmağı olduğu için saygılarımı sunarım.
- f*ck kelimesi tamıma tamına 296 defa kullanılmış. yani ortalama da dakika da 2.04 kere söyleniyor. bunların yarısı da şaşırılmayacak şekilde joe pesci tarafından söylenmiş. *
- jimmy conway, 2004 yılında şartlı tahliye için uygun görülüyormuş. ancak hala hapiste iken 1996 yılında akciğer kanserinden öldü.
- henry'nin gençlik yıllarını oynayan christopher serrone'nin gözleri normalde kahverengi imiş. ancak ray liotta'ya benzemesi için mavi lens kullanılmış.
- yönetmen martin scorsese'nin annesi catherine scorsese, tommy'nin annesini canlandırıyor.