r. williams ın delikanlıya dere kenarında yaptığı konuşma inanılmazdı. kendini dünyanın merkezi sanan her şeyi bildiğini zanneden süper zeka ilk defa o denli dumur olmuştu. zaten o konuşmadan sonra yakınlaşmışlardı.
"
--spoiler--
sana aşkı sorsam sonelerden alıntı yapacaksın. ama bir kadının karşısında tamamen savunmasız kalmadın. sana gözleriyle hükmedecek birini görmedin. tanrı'nın seni cehennemden kurtarması için indirdiği melek olduğunu düşünmedin. onun meleği olmak nasıl bir şey bunu da bilmiyorsun. bir aşkı sonsuza dek paylaşmayı. her şeye rağmen. kansere rağmen. bir hastane odasında iki ay boyunca yalnızca elini tutarak sabahlamak ne demek bilmiyorsun. doktorun gözlerine baktığında "ziyaret saatleri" kuralının anlamsız olduğunu görmesi ne demek bilmiyorsun. gerçek kayıp ne demek bilmiyorsun. çünkü hiç bir şeyi kendinden daha fazla sevmedin.birini bu kadar sevmeye cesaret bile edememişsindir.
--spoiler--
şu an trt'de 'can dostum' adıyla yayınlanan çok güzel bir filmdir. filmin adına bakıp bu ne kadar sıradan isim. kesin dandik filmdir diyen arkadaşlar öyle demesinler lütfen.
mükemmel değilsin. seni şüpheden kurtarayım tanıştığın o kız da mükemmel değil. asıl soru birbiriniz için mükemmel olup olmadığınız. önemli olan bu. dünyadaki her şeyi bilebilirsin ama bunu öğrenmenin tek yolu denemektir. sean maguire
--spoiler--
öncelikle az önce sonlanan, bu filmle geçirdiğim 2 saatim hayatımda izlediğim en güzel filmlerden birini izlemiş olmam dolayısıyla dolu dolu geçti diyebilirim. kesinlikle tavsiye ettiğim muhteşem bir filmdir kendisi. belki ben şu an böyle düşünüyorum, etkisinden çıktığımda geçer ama bilmiyorum.
neyse, matt damon'ın ulusal güvenlik ajansındaki iş başvurusuna neden başvurmaması gerektiği hakkındaki nutku harikadır.
ayrıca yine robin williams'ın ev yapabilirsin ama yuva yapamazsın tadındaki hayatı sorgulayıcı sahnesine hayran kalmamak elde değildir.
son olarak o skylar denilen hatunun aksanına sahip olabilmek için çok şey feda edebilirim, o ne güzel bir ingilizcedir yahu.
--spoiler--
chuckie will'e bakarak der:
yıllardır her sabah arabayla gelip seni evden alıyorum, gidip bir şeyler içiyoruz, takılıyoruz. ama bunca yıldır günümün en güzel bölümü arabadan inip kapına gelene kadar geçen 10 saniye. çünkü diliyorum ki, bu defa kapını çaldığımda orda olma. gitmiş ol. hoşçakal, sonra görüşürüz falan olmadan. hiçbir şey olmadan.
sende hiçbirimizde olmayan bir cevher var. beni boşver, ben hayatım boyunca böyle kalacağım. bu yüzden, 20 yıl sonra hala burada yaşıyor olursan yemin ederim öldürürüm seni.
- hiç yeniden evlenmeyi düşündün mü?
- karım öldü.
- evet biliyorum yani tekrar evlenmeyi
- o öldü. *
ayrıca; bu senin hatan değildi diye tekrar ederken ağlamayanı var mı çok merak ediyorum.
yok böyle bir film robin williams yine döktürmüş bu konuşmayı vermeden geçemeyeceğim.
--spoiler--
Sana sanat hakkında bir şey sorsam bana her kitaptan özetler verebilirsin.Michelangelo hakkında çok şey biliyorsundur. Çalışmaları, siyasi görüşleri, yaşam felsefesi, cinsel tercihleri, her ayrıntıyı. Ama Sistina kilisesi'ndeki o kokuyu bana tarif edemezsin. Çünkü orda durup o güzel tavana hiç bakmadın, görmedin.
Sana kadınları sorsam bana tercihlerini sıralayabilirsin.Belki bir kaçıyla birlikte oldun.
Sevdiğin bir kadının yanında uyanmanın gerçek mutluluk olduğundan söz edemezsin.
Zor çocuksun.
Belki sana savaşı sorsam bana Shakespeare'in sonelerinden biriyle karşılık verirsin. Sen bir savaş yaşamadın. En iyi arkadaşını kollarında kaybetmedin. Son nefesini verirken onu seyretmedin.
Sana sevgiyi sorsam şiirle karşılık verirsin.Bir kadının gözlerinin içine hiç bakmamışsındır.Kendini çaresiz hissetmemişsindir.
Allah bu dünyaya melek göndermiştir.Seni cehennemden uzak tutmak için.Ve onun meleği olduğunu asla farkedemezsin.Sonsuza kadar sevmek nedir bilemezsin...
Her şeyi yaşarsın. Kanseri bile. iki ay boyunca hastanede onun yanında olup, elini tutmak nedir bilemezsin. Doktorlar senin gözlerinde ziyaret saatinin anlamsızlığını görürler.Sevdiğin birini kaybetmedin. Çünkü bu sadece kendinden çok sevdiğin birini kaybettiğinde ortaya çıkar. Senin hiç bir şeyi sevecek kadar cesur olduğunu sanmıyorum...
Sana bakınca zeki ve kendine güvenen birini görmüyorum.Korkak ukala değersiz bir çocuk görüyorum.
Ama sen bir dahisin!..
--spoiler--
klasik bir robin williams filmidir. ben bu adam sosyal bir mesaj içermeyen filmine denk gelmedim keza. şöyle bir kez olsun "oha nasıl bir film ola ki bu bu sefer" dedirtmedi kendisi. hep sonunu tahmin edebileceğimiz, sevginin ve iyiliğin gücü.
tü kaka yok keza, tü kaka olanlar hep yolunu buluyor.
--spoiler--
sadece oliver twist'i okudum diye senin çocukluğun hakkında konuşamam.
--spoiler--
yaşamadan hakkında konuşamayacağımız şeyler, sevgi, dostluk, fikirler, hırs, geçmiş, gelecek, an, bakış açıları film; fiilimsiler ve isim tamlamalarıyla sınırlandırılamayacak onlarca mottoyu bu denli bir arada tutabilmesi bakımından bir film değil de bu senaryo, bir kitap olsaydı ciltlere sığmazdı yorumunu doğurdu zihnimde.
ve son sahnesinde filmin, will chicago'ya doğru sürer, hurdalıktan toplanan parçalarla yapılmış iyi bir motoru olan arabasını,
peki ya will'e bu tercihi için kızgın olanlar?
"önemli olan ne olduğunuz değil, ne olmak istediğinizdir" felsefesinin dibine vuran harkulade bir yapıt. matt damon ve ben affleck'in senaryosu olması da ilk başta bir çekingenliğe yol açsa da filmin sonunda helal olsun dedirtiyor.
matt damon'ın antipatik ve soğuk görünmediği ender filmlerden biri.
(#381461) ve (#9492608) gibi nice güzel diyaloğu barındırıyor.
bar sahnesinde ki ayar daha sonra ise elma sever misin? şeklinde başlayıp giden ikinci ayar ise gerçekten muhteşem.
will'in arkadaşının eve gidip, will'in evde olmadığını görüp, sevindiği sahne ise tatlı bir tebessümü konduruyor. sıcak, hoş, izlenilesi film.
--spoiler--
"it's not your fault."
--spoiler--
--spoiler-- Sean: Önceki gün bana söylediklerini düşündüm... Resmimle ilgili. Gece boyunca bunu düşündüm. Sonra bir şeyi fark ettim. Ve derin bir uykuya daldım. Seni de hiç düşünmedim. Neyi fark ettim dersin?
Sean: Sana sanat hakkında bir şey sorsam bana her kitaptan özetler verebilirsin. Michelangelo... Hakkında çok şey biliyorsundur: çalışmaları, siyasi görüşleri, yaşam felsefesi, cinsel tercihleri, her ayrıntıyı değil mi? Ama Sistine kilisesi'ndeki o kokuyu bana tarif edemezsin. Çünkü orada durup o güzel tavana hiç bakmadın. Görmedin...
Sana kadınları sorsam bana tercihlerini sıralayabilirsin. Belki birkaçıyla birlikte oldun. Sevdiğin bir kadının yanında uyanmanın gerçek mutlululuk olduğundan söz edemezsin. Zor çocuksun.
Belki sana savaşı sorsam bana Sheakspeare'in sonelerden biriyle karşılık verirsin. Sen bir savaş yaşamadın. En iyi arkadaşını kollarında kaybetmedin. Son nefesini verirken onu seyretmedin.
Sana sevgiyi sorsam şiirle karşılık verirsin. Bir kadının gözlerinini içine hiç bakmamışsındır. Kendini çaresiz hissetmemişsindir. Allah bu dünyaya melek göndermiştir seni cehennemden uzak tutmak için. Ve onun meleğin olduğunu asla fark edemezsin. Sonsuza kadar sevmek nedir bilemezsin. Her şeyi yaşarsın kanseri bile. iki ay boyunca hastanede onun yannında olup elini tutmak nedir bilemezsin. Doktorlar senin gözlerinde ziyaret saatinin anlamsızlığını görürler.
Sevdiğin birini kaybetmedin. Çünkü bu sadece kendinden daha çok sevdiğin birini kaybettiğinde ortaya çıkar. Senin hiçbir şeyi sevecek kadar cesur olduğunu sanmıyorum. Sana bakınca zeki ve kendine güvenen birini görmüyorum. Korkak, ukala değersiz bir çocuk görüyorum. Ama sen bir dahisin. Bunun farkındayım. Kimse duygularının derinliğini bilemez. Ama sen sadece bir resme bakıp benim hakkımda her şeyi bildiğini sandın ve hayatımı yorumladın. Anlıyorsun değil mi?
Seni ilk gördüğümde seni anlamadım mı sanıyorsun? Duygularını, kim olduğunu...
Çünkü Oliver Twist okuman buna engel mi oluyor? Şahsen sana hiç değer vermiyorum. Neden dersin? Senden hiçbir şey öğrenemem. Birkaç berbat kitap okuyabilirim. Kendinden söz etmediğin sürece, kim olduğundan... O zaman senden etkilenirim. Bunu yapmak istemiyorsun değil mi? Söyleyeceklerimden korkuyorsun. Bunu düşün.
--spoiler--
Der ve gider Robin Williams.
cok uzaklardan geldiğin hiç ait hissetmediğin bir yere ait hissetmeni saglayan filmdir.
Yollara her vurdugunda kendini artık fonda calan müzik Elliot smith'dir.