zaten kalecilik futbolun ameleliğidir. forvetteki elemanlar on tane gol kaçırır. sonra durur durur süper bir gol atar, millet tepesine atlar aslanım benim falan diye.. kaleci on tane gol çıkarsa bile bir gol yese kötü kaleci olur hele bi de kötü takımdan gol yediyseniz pendiksporun fenerbahçeye attığı 2 gol gibi kalecinin vay haline. hatırlayanlar vardır. kendi arabasının içinde tekmelediler adamcağızı.. takımı gol atmış sevinmiş adamcağız çok mu *
gol atıldığında futbolculara acayip enerji gelir arkadaş bunu bir türlü anlayamadım. demin ordan oraya gidemeyen adam sahayı turlar golü atınca. normal bir futbolcuya böyle enerji eklenirken hiç yorulmamaış kaleceyi eklenen enerji sonunda böyle sevinçler görülebiliyor.
yanlız adamı bıraksan böyle dünyayı turlar. suda da batmaz bu.
her zaman içler acısı durum yaratan olaydır yüreğim cızz eder. golü atan forvet diğer arkadaşları ile sevgi yumağı oluştururken kaleci garibim kalesinde ceza sahasını terketmeden tek başına sevinmek zorundadır.
(bkz: kalecilerimizi yalnız bırakmayalım hep beraber sevinip üzülelim)
once diz çökülür sonra eller açilir ve gokyuzune bakılır. ve duaya başlanır.* sonra tribunlere doğru el sallanır sonra at gibi tepinilir ve son olarak kale direkleri tekmelenebilir.
arkadaşlarının yanına kadar koşup onlarla beraber sevinmek zor geldiği için tek başına takılan kalecinin çabasıdır. gol atılmıştır ve olay mahali kaleciden en az 75 metre uzaktır. şimdi kalkıp oraya kadar koşup arkadaşına aferin demek için o kadar mesafeyi koşup koşmamak arasında kalan kalecidir. en iyisini mondragon yapmaktadır. hemen seyirciye dönük yüzündeki o kronikleşmiş hırsla sevincini olabildiğince yaşamaktadır. en mantıklısı da bu olsa gerek.
ne zaman görsem, adam milyon dolarlar da kazansa o kaleciye acımamı sağlayan ilginç durumdur. şöyle ki; takım golü atmıştır ve o takımın kalecisi koskoca yarı sahada afedersiniz çük gibi beklemektedir ve birden sevinmeye başlar ama ne yapacağını bilemez. heyooo dermiş gibi kolları yukarı kaldırıp, olduğu yerde zıplayıp, kendi ekseni etrafında koşmaya başlar ya da tribünlere doğru koşar ama tribünlerde çok fazla takmaz adamı çünkü herkes kale tarafına yoğunlaştırmıştır bakışlarını, o tarafa doğru sevinirler ve kalecide işte tam o an çük gibi kalır. yazık yani... (bkz: mondragon)