savunma yapamadınız lafına baya bir gülmüş yazardır.
zira ben savunma yapamadıysam; sosyalizm'i kadınları paylaşmak sanan, sosyalizm gelse de karıları paylaşsak qanqa xd yapan, iktisatta komünüzm sosyalizim mi gösterilirmiş diyip iktisat'ın ilk derslerinde gösterilen marks'ın artı değer kavramından ve bir çok komünist teoremden bir haber iktisat okuduğunu iddia eden insanlar mı savunma yapmış ?
öncelikle sana cevabı komünizm veya sosyalizm üzerinden değil sovyetler sosyalizm'i üzerinden vereceğim çünkü sen sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği hakkında ülkü ocaklarında ve lisede duyduğun şeylerle oluşturmuşsun yazını.
bu yazıya cevap verdiğim için kendimden baya bir utanacağım daha sonra biliyorum çünkü en baştan kendisini ele veriyor kusura bakma ama güçlü çatışmalarla kazanılmış bir işçi devriminde işçilerin yönetim hakkı yok demek orospuya namuslu demek gibi bir şey. hayır bu yazıya cevap vermeye çalışıyorum neresini düzeltsem diye bakıyorum da maraş katliamından sonraki maraş gibi olmuş resmen yazı her yeri bilgisizlikle yakıp yıkılmış. bu yazdıklarınla ancak kafası çalışmayan okumayı bilmeyen moronları ikna edersin orası kesin.
öncelikle sana cevabımı herkesin ulaşabileceği basit kaynaklardan vermek istiyorum abartılı kelimeler veya ideolojinin teorik kitapları yerine bu herkesin ulaşabileceği kaynaklardan vermem senin de yararına olur okursun aynı zamanda.
--spoiler--
Kurulan mahalle, ilçe, il konseyleri ile tüm Sovyet yurttaşları aynı zamanda yönetime katılıyor ve sovyetler birliği komünist partisi üyesi sayılıyordu. Tek parti anlayışının ideolojik boyutu ise, sermaye ve emek çelişkisi yok edildiği için, tüm halkın emekçi olması ve bu partinin tüm emekçileri yönetimde temsilî değil, fiilî bir birey olarak görmesidir.
--spoiler--
bu cümleyi bir kere okuman yeterli aslında.
yani haklısın devlet partidir ve partide bütün sovyet yurttaşlarıdır. bütün mallar devlete yani partiye aittir parti'de sovyet yurttaşlarının olduğuna göre bir sorun yok. komünist partisini oluşturan ve yöneten en küçük yerleşkeye varana kadar sovyet yurttaşlarıdır kararların alındığı meclis hakkındaki şu yazıyı oku cahillik gerçekten kötü bir şey buyur sovyet yönetimi hakkındaki en azından en basit kaynak olan wikipedia'da yazılanları oku ve öğren nasıl bir demokrasi varmış sovyetlerde. sonra orda burada götünden sallamazsın yani iyi olur. şu anki türkiye'den daha muazzam bir yönetim sistemi vardı orada tabi siz 10 cümlelik yazıyı bile okuyamadığınız için bunu bilmemeniz normal bu yüzden bulabildiğim en kısa ve senin beyninin alabileceği şekilde olan yazıyı wikipedia'dan buraya kopyalıyorum beynin alamazsa kavramlar konusunda sıkıntı çekersen gel sor.
sovyet meclisleri:
--spoiler--
SSCB Yüksek Sovyeti iki meclisten oluşur: Birlik Sovyeti ve Milliyetler Sovyeti. Her iki mecliste de 750 üye vardır ve her iki meclisin de yasa önerme gücü eşittir. Bir yasa her iki Mecliste çoğunlukla kabul edildiğinde yürürlüğe girer. Birlik Sovyetine tüm halkın nüfusunun eşit biçimde temsilci seçtiği bir organken (300.000 kişiye bir temsilci); Milliyetler Sovyetine seçilecek üye sayısı, Birlik Cumhuriyetleri için 32, Özerk Cumhuriyetler için 11, Özerk Bölgeler için 5, Özerk Topraklar için 1 olarak önceden saptanmıştır. SSCB Yüksek Sovyeti, genellikle yılda iki kez ve iki-üç gün süreyle toplanır. Ne ki her toplantıdan önce ve sonra milletvekili komisyonlarının ve sürekli organ olan Yüksek Sovyet Prezidyumunun çalışmaları nedeniyle yoğun bir yasama etkinliği gösterirdi. Yüksek Sovyet toplantıları arasındaki dönemde Prezidyum, komisyon çalışmalarını eşgüdümlü kılar, milletvekillerinin etkinliklerine yardımcı olur ve devlet başkanlığı işlevlerini yerine getirir. Prezidyum'un 1'i SSCB'nin başkanı, 15'i birlik cumhuriyetlerinin başkanları, 1'i sekreter, 20'si üyeler olmak üzere 37 üyesi var ve iki meclisin ortak toplantısında seçilirler. Her meclis, yönetim dallarına ve etkinlik alanına göre uzmanlaşmış 16şar milletvekili komisyonu oluşturur. Bu 32 komisyonda yaklaşık 1.000 milletvekili görev alır. Birlik Cumhuriyetlerinin ve Özerk Cumhuriyetlerin Yüksek Sovyetleri, her cumhuriyetin en yüksek devlet organlarıdır. Tek meclisten oluşurlar ve seçimleri 5 yılda bir yapılır. Milletvekili sayısı cumhuriyetin nüfusuna bağlıdır. Örneğin; RSFSC Yüksek Sovyetinde 975, Türkmenistan Yüksek Sovyetinde 330 üye vardır. Yerel sovyetler, belli bir yönetsel birimde devlet otoritesini uygularlar. iki buçuk yılda bir seçim yapılır ve yaklaşık 2.300.00 temsilci belirlenir.
--spoiler--
cumhuriyetler:
--spoiler--
1977 Anayasasına göre SSCB, ulusların kendi yazgılarını özgürce belirlemeleri ve hak eşitliğine sahip Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerinin özgürce birleşmesine dayalı sosyalist federalizm ilkesi temeli üzerinde kurulmuş ve on beş egemen federe cumhuriyeti kapsayan birleşik federal çok uluslu bir devletti. Federe cumhuriyetlerden her birinin, Birlik Anayasası temeline dayalı ve ulusal özelliklerine göre düzenlenen kendi anayasası ve yüksek devlet erki organları vardır: Yüksek Sovyet, Yüksek Sovyet Prezidyumu, Bakanlar Konseyi, Yüksek Mahkeme, Emekçi Temsilcileri sovyetleri ve onların yürütme komiteleri. Her Cumhuriyetin Yurttaş ve Ceza Yasası, iş Yasası vb. de içlerinde yasaları, ulusal marşı, bayrağı ve başkenti vardır. Her cumhuriyet yabancı bir devletle doğrudan ilişkiye geçme, antlaşma imzalama, diplomatik temsilci değiş-tokuşunda bulunma ve SSCBden ayrılma hakkına sahiptir. Kimi birlik cumhuriyetlerinin içinde özerk cumhuriyetler yeralır. 20 Özerk Cumhuriyetten 16sı RSFSCde, 2si Gürcistanda, 1i Özbekistanda, 1i de Azerbaycandadır. Özerk cumhuriyetler, federe cumhuriyetin bütünleyici parçası olan bir siyasal oluşumdur; herbirinin kendi anayasası ve yüksek erk organları vardır ve toprakları Özerk Cumhuriyetin kendi onayı olmaksızın değişikliğe uğratılamaz. Toplamı 8 tane olan özerk bölgelerden 5' RSFSCde, 1i Gürcistanda, 1i Azerbaycanda, 1i de Tacikistandadır. Bunlar, yönetsel özerklikten yararlanan ulusal ve mekansal oluşumlardır. 10u RSFSCde 1i Gürcistanda, 1i Azerbaycanda, 1de Tacikistanda yeralan özerk topraklar ise, ulusal azınlıklara ayrılmıştır. 1977 Anayasasına göre SSCB tüm halkın sosyalist devletidir. Tüm erk halka aittir.
--spoiler--
Halk temsilcileri:
--spoiler--
Halk devlet erkini, SSCBnin siyasal temelini oluşturan Halk Temsilcileri Sovyetleri aracılığıyla yürütür. Devletin diğer organlarının tümü, Sovyetlerin denetimine tabidir ve onlara karşı sorumludur. Devletin örgütlenmesi ve etkinliği, demokratik merkeziyetçilik ilkesine uygun olarak gerçekleşir. Bir başka deyişle, devlet erki organlarının tümü seçimle gelir ve etkinlikleri konusunda halka hesap vermek zorundadırlar; üst organların kararlarını alt organlar uygulamak durumundadır. Devlet yaşamındaki en önemli sorunlar halkın tartışmasına açılır ve bu konularda halk oylamasına gidilir. Anayasaya göre siyasal sistemin gelişmesindeki ana yönelim, sosyalist demokrasinin sürekli derinleştirilmesidir. SSCBnin siyasal temelini oluşturan Halk Temsilcileri Sovyetleri, hem yasama, hem de yürütme erkine sahiptir. Etkinlik gösterdiği bölgede Sovyetler yalnızca yasa çıkarmakla ve karar almakla kalamaz, aynı zamanda siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmeye ilişkin her sorun konusundaki kararları yürütürler. Her halk temsilcisinin, Sovyetin etki alanındaki devlet kurumlarının tümünü, işletmeleri, devlet çiftliklerini ve kolhozları denetleme yetkisi vardır; Sovyet içinde yürüttüğü çalışmalar konusunda da, seçmenlerine rapor vermek durumundadır. Çalışmaları konsunda seçmenlerin çoğunluğu kendisini yetersiz görürlerse, diledikleri zaman onu görevden alır ve bir başkasını seçebilirler. Her Sovyet kendi etkinlik alanında en yüksek otoriteye sahiptir ve Sovyetlerin tümü tek bir devlet otoritesi sistemi oluşturur. Bu sistem, SSCB Yüksek Sovyeti'ni, 15 Birlik Cumhuriyetinin yüksek sovyetlerini, 20 Özerk Cumhuriyeti ve 59.991 yerel Sovyeti kapsar. Her Sovyette devlet yönetim organları olarak hem Bakanlar Konseyleri, hem de Yürütme Komiteleri vardır.
--spoiler--
mülk allahındır dersiniz sonra mülk için delirip mülkiyetçilik yaparsınız iki yüzlülüğün bu kadarı ne diyim. sovyetlerde dini baskı hiç bir zaman olmamıştır asıl bütün dinlere özgürlük sovyetler ile gelmiştir.
--spoiler--
Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz, yani kural olarak bütün sosyalistler gibi ateist olmakta tamamen özgür olmalıdır. Vatandaşlar arasında dinsel inançları nedeniyle ayrım yapılmasına kesinlikle göz yumulamaz
sen komünizm hakkında bir bok biliyorsan bende ne olayım bilader. kafa çalışmayınca ülkü ocaklarında körelince böyle oluyor. siz gidin kurtlarla çiftleşin be bileyim başka şeylerle uğraşın.
sürekli komünizm rüyaları görerek yatağından fırladığını ve sözlüğe gelerek 22 yıl evvel yıkılan sscb nin ve komünizmin propagandasını yaptığını düşündüğüm, bir zamanlar sovyetlerin beşinci kolu vazifesi gören tkp nin mensubu yazardır.
komünizmde Bütün yetkililer, işçi sınıfının öncüsü adı verilen komünist partisinde toplanmıştır. Devlet yönetimi ve toplum düzeninin bütün kurumları, komünist partisinin inhisarına bırakılmıştır. Komünist nazariyeye göre, işçi sınıfı, küçük bir sınıfa benzer. Nasıl ki çocuk, kendi gerçek menfaatlerini göremez ve onları koruyamazsa, işçi sınıfı da gerçek menfaatlerini koruyamaz. Bu sebeple çocuğun gerçek menfaatlerini korumak için tayin edilen veli veya vasi gibi, işçinin gerçek menfaatlerini korumak içinde bir veli veya vasiye, yani bir mümessile ihtiyaç vardır. işte bu mümessil, komünist partisidir. Bu sistemde komünist partisinin yaptığı her şey, işçi lehine sayılır. işçi, gerçek menfaatlerini takdir edecek durumda olmadığı, tıpkı küçük bir çocuk gibi gerekli fikri ve akli yeteneklere sahip bulunmadığı için, bir itiraz hakkı yoktur. işçi sınıfı devleti olduğunu söyle-yen Marksist devlet yapısının, işçi sınıfına verdiği değer işte bundan ibarettir.
Böyle bir fikirden hareket eden Marksizm, sonunda işçi sınıfı yönetimini değil, komünist partisi ve diktatoryasını kurmuştur. Şunu belirtmek gerekir ki, Marksist devlet düzeninde parti ile devlet birbirine benzerler. Bu düzende komünist partisi ile devlet bütünleşmiş, kaynaşmıştır. Komünist partisi, devletin memurları, yüksek rütbeli subaylar, hâkimler ve polis şefleri komünist partisinin üyesidir.
Marksizm, özel mülkiyeti devletleştirmişti. Ülkede her şeyin sahibi tek bir patron belirmiştir. Bu patron, komünist devlettir. Ancak devlet mücerret bir kavramdır. Devlet çarkının işleyebilmesi için organlara, insanlara ihtiyaç vardır. Marksist devlet düzeninde bu çarkı işleten insanlar sadece komünist partisi üyeleridir. Komünist partisine üye olmayan devlet mekanizmasında görev alamaz. Mülkiyet devletin hâkimiyetinde bulunduğuna göre, Marksist devlette üretim araçlarının gerçek ve tek sahibi komünist partisi üyeleri olmuştur. Unutmamak gerekir ki, mülkiyet insana bir şey üzerinde faydalanma ve kontrol verir. Komünist sistem faydalanma ve kontrol hakkını fertlerden almış, devlete ve dolayısıyla komünist partisi üyelerine vermiştir. Böylece komünizm tarihte ilk defa olarak, mutlak ve tekelci bir mülkiyet türü olan parti mülkiyetini veya bürokratif mülkiyeti yaratmıştır.
Komünistler, mülkiyeti, hırsızlık mahsulü sınıflara meydan veren bir sömürü aracı olarak vasıflandırdıkları halde bundan vazgeçememişler, bilakis devletleştirdikleri mülkiyeti, komünist partisinin kontrolüne vermekle yeni bir sınıf yaratmışlardır. Tarihin en sömürücü, tekelci ve mutlak sınıfı olan bu yeni sınıf, kapitalist toplumlarda bile rastlanmayan bir devlet ve parti burjuvazisi doğurmuştur. Böylece sınıfsız bir toplum kurmak isteyen komünizm, tarihin en mutlak sınıf diktatoryasını kurmuştur. Komünist partisi üyesi bir avuç mutlu azınlık dışındaki herkes, mülkiyet hakkından mahrum olduğu için, hürriyetten de mahrum edilmiştir. Komünist rejim, insanların ellerinden mülkiyetini alırken, şeref ve hürriyetini de almış, milyonlarca insanı esarete mahkûm etmiştir.
gelelim bok attığı ülkücülerin komünizm ve sosyalizme bakışlarına.
Ülkücü Hareket'e Göre Komünizm ve Sosyalizm
1970-1980 arası dönem boyunca Ülkücü Hareket Komünizm ve Sosyalizm'e karşı büyük bir mücadele vermiştir. Bu süreçte Ülkücülük ve Komünizm iki zıt cephe olarak görülmüş, Türk gençliği bu iki cephede karşı karşıya gelmiştir. Ülkücü Hareket'in Komünist ideolojilerin karşısında yer almasının pek çok sebebinden ilki mülkiyet hakkının bu ideolojiler tarafından yok edilmek istenmesidir. Dinimize göre mülkiyet kutsaldır. Ayrıca emeğinin karşılığını muhafaza etme hakkı bulunmayan bireyler sömürüye açık hale gelmektedir.
Komünist ideolojiler bu hakkı ortadan kaldırmakla iddia ettikleri gibi sınıfsal farklılıkları kaldırmayı değil, elit kesim olarak toplumu sömürmeyi amaçlamıştır. Ülkücü Hareket, dinimizin de kutsal saydığı mülkiyet hakkını savunur. Bu bakımdan tüm Komünist ideolojilerin karşısında yer alır.
Dünya üzerinde Komünist-Sosyalist toplum denemelerinin tamamı büyük katliamlara sebep olmuştur. Özellikle ikinci Dünya Savaşı sırasında SSCB tarafından milyonlarca insan sürgün ve toplu katliamlarla yok edilmiştir. Ayrıca bu ideolojilerin mensupları Komünizm'e ulaşmak için kanlı devrimlerle yönetimi ele geçirme yolunu tercih etmişlerdir. Halk için yapıldığı iddia edilen bu devrimlerde öncelikle halkın katledilmesi, bu ideolojilerin samimiyeti konusunda ciddi soru işaretleri oluşturmaktadır. Halkçılık maskesinin arkasına sığınarak katliamlara girişen Komünistlerin aksine Ülkücü Hareket, halkın katledilmesine müsaade etmez. Ülkücü Hareket, Türk milletinin varlığı için ortaya çıkmıştır. Ona zarar vermeyi düşünmek bir yana, milletine kastedecek her türlü hareketin de karşısında yer alır. 1970'lerde de Ülkücü Hareket milletini korumak için Komünizm'e karşı mücadele vermiştir.
SSCB örneğinde de görülebileceği gibi Sosyalist devletler totaliter yapıdadır. Kişi hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, toplumu insan olarak değil de üretim yapacak bir yığın olarak gören bu devletler, milletine eziyet eden dev sömürü çarklarıdır. iddia ettiklerinin aksine diğer devletlerden daha az eşitlik ve özgürlük sağlarlar. Ancak topluma verdikleri zarar en yüksek orandadır. Bu zararlardan biri de, toplumu oluşturan kültürel değerlerin yok edilmesidir. Geleneksel kültürü ortadan kaldıran Sosyalist devletler, her türlü dini inancı da yok etmeyi hedeflemiştir. Mücadelesindeki en büyük güç kaynağı islam inancı olan Ülkücü Hareket'in, dinleri yok sayan bir ideolojiye kucak açması mümkün değildir. Komünizm ve Sosyalizm hareketleri tüm topluma ve toplumun değerlerine saldırı niteliği taşımakta iken, milletinin bekasını kendine dava edinen Ülkücülerin bu ideolojiler ile mücadele etmesi zaruridir.
vatanın tam bağımsızlığının milliyetçilik olması için benim o vatan içinde yaşayanlardan dil, tarih, din, kültür gibi ortak yönler beklemem gerek benim vatanın içinde yaşayanlardan böyle bir beklentim olmadığına göre dediğin şey moronluktan öteye gitmiyor.
vatanın tam bağımsızlığını milliyetçilikle bağlamak anca moron işidir arkadaş. bende böyle moronlarla uğraşıyorum ya.
edit: milliyetçilik ile vatanın tam bağımsızlığını istemek aynı şeydir diyen nasyonal sosyalist yazar'a yazılmıştır fakat entrylerini sildiği için kendi kendime muhabbet ediyormuşum gibi olmuş.
ben ırkçılık denen hastalığa yakalanmadığım için çok mutluyum. bunu bir sorun olarak görmüyorum. zira benim derdim halkımın mutluluğu vatanımın tam bağımsızlığıdır. bu da benim sosyalizm veya komünizm ideolojim ile gelecektir geri kalan ideolojilerin hepsi yumuşatılmış kapitalizm uygulamalarıdır.
vatanı, halkı önceden alevi & sunni diye ayırmış şimdi de kürt & türk diye ayıran insanlardan daha çok sevdiğim kesindir.
sizin vatan sevginizi maraşta, çorumda gördük biz.
edit: nasyonal sosyalist yazar'a cevap olarak yazılmıştır kendisi haksızlığını anlayınca silmiş bazı entrylerini.
ülkemiz güçlü bir komünist düşmanlığı propagandası ile çalkalanırken komünist'lere destek verenler de amerikancılar tarafından arkadan bıçaklanmış 6ncı filo karşısında namaz kılanlar olmuştur.
gybe yazarımız yabancı ve türkçe kaynaklardan sovyetler birliği'ni araştırmaktadır. nazi propaganda bakanı Joseph Goebbels ve amerika menşeli komünizm karalaması hakkında güçlü bir araştırma yürütmektedir.
amerika'nın refah seviyesinden daha yüksek, üretimde, gelişimde daha ileri, halkın el üstünde tuttuğu 15 ülkenin hiç bir dönem desteğini esirgemediği savaşlarda çok şiddetli şekilde desteklediği bir sovyetler varken kapitalizm gibi sadece zenginlerin ekmek yediği bir sisteme sahip amerika'nın komünizm düşmanlığı yapması komünizm, sosyalizm gibi sistemlerin etkisiyle yıkılacağını bildiği için amerikan zenginlerinin yayınlarında ve diğer alanlarda bu düşmanlığı pompalaması normaldir.
nazilerin sovyet topraklarını alman yaşam alanı olarak değerlendirmesi ve o güçlü toprakları istemesi sonucu komünizm karalaması yapması normaldir. ki bu karalamalar stalingrad zaferinden sonra daha güçlenmiş nazi askerlerini kurtarmak için komünizm karalanması bir kurtarıcı olarak görülmüştür.
bu durum böyleyken bazı yarım akıllı önüne her gelene inanan insanlar planlandığı şekilde komünizm düşmanlığı yaparak amerikancılığı ve kapitalizm'i pompalayarak zenginlerin elindeki hakkından vazgeçmiştir. türkiye'de bundan nasibini almıştır işte şimdi sözlükte yapılan sovyet karalaması, nazilerle bir tutma hadisesi yazımın başında belirttiğim 6ncı filoyu kıble alıp namaz kılanların torunları tarafından yapılmaktadır.
gbye bu insanları sadece kandırılmış zavallıcıklar olarak görüyor onlara acımaktadır.
ki şu açıdan bakmak her şeyi çözecektir sovyet düşmanlığı yapan bir grup kime karşı hayranlık duymaktadır hitler. sovyet düşmanlığı yapan diğer bir grubun hoca efendisi nerede amerikada.
çarpıtmalarla uğraşılan yazar. öncelikle ben asla ermeni katliamı oldu demedim bunu her başlığım altında da belirttim.
buyrun inceleyelim ve gizli bakınızlara bakalım: (bkz: türk insanın iki yüzlülükleri)
başka bir başlığımda demiştim bana ermeni katliamı var diyo türk düşmanı diye gelen kazmalar olacak diye.
sscb ve komünizm'e gelen tüm eleştirilere kurtuluş savaşında yapılan yardımları öne sürmemiştir kanıtlamak iddaa edenin tekelindedir. sürekli farklı kaynaklardan ve kitaplardan cevap vermektedir yeri geldiğinde de özeleştiri de yapmaktadır. nazi almanyası ve amerika'dan gelen her şeyi götüne sokmak gibi bir huyu olmadığı için de sokanlar gibi yapmayıp her önüne gelene katliam dememektedir araştırmaktadır.
bush'a tapanlara, elinde olsa vatandaşlığını amerikaya geçirip Pensilvanya'ya koşacaklara, amerikan köpeklerine baya bir batmaktadır yazdığı yazılar.
yardımlar işe yaramadı, işte yok o yardımları kendini kurtarmak için yaptı gibi söylemlerde bulunan liboşların tarih bilgisini gözden geçirmesi gerekmekte.
(bkz: sovyetler birliği nin türkiye ye büyük yardımı)
şimdi gidip amerika gemilerini kıble alarak namaz kılabilirsiniz.
sscb ve komünizme en ufak bir eleştri geldiğinde bildiği tek savunma biçimi sovyetler birliğinin kurtuluş savaşındaki yardımı olan yazardır. sovyet rusya o zaman bu yardımları türklerin kara kaşı kara gözü için yapmamıştır. kendi kıcını kurtarabilmek için yapmıştır. zaten gönderdiği silah ve mühimmatların çoğu bir halta yaramamıştır.
sovyetler birliğinin ve stalinin yaptığı katliamları, brejnev doktrini için işgal eden çekoslovakyayı, afganistanı görmezlikten gelmek komünizmi tanrılaştırmaktan başka birşey değildir.
şahsıma ''stalin'in türk katliamını kanıtla'' diyen, ben ''bilinen bir şey kanıtlamaya gerek yok'' diyince de ''ermeni katliamı olduuuu!!!111'' diyen yazar. sende ermeni katliamını kanıtla o zaman.
genç sivilleri ayar manyağı yapan komünist. ne acıdır ki genç siviller, darbeci baroyu taksimde ele güne rezil ederken bunun abileri gidip genç sivillere saldırıyordu.
bir kendisi eksikti kendi de geldi tam oldu. genç sivilmişmişmiş. ah be daha okuduğunu anlamayan birinin aklı sıra ayar vermeye kalkması çok manidar. acaba hangi tkp'den kendisi. malum ortalık tkp kaynıyor anasını satim.
stalin gibi bir liderin ne büyük insan olduğunu sovyetler'e neler kazandırdığını bilen hakkındaki katliam iddaalarının nazi propagandası ve amerikan basını karalamasından ileri gitmediğini araştırarak görmüş bir insan.
tabi bir de adnan oktar'dan gaz alanlar tarafından sevilmemektedir.
ülkesinden çok, yaşadığı dünyayı seven, yaşadığı dünyada ezilmiş insanları gören, onlar için düşünen, olaylara sınıf gözünden bakabilme erdemine ulaşmış, değerli bir yazar kerdeşimizdir.