bir aşktır gocuk, sevgidir, çocukluk günlerinden kalan güzel hatıradır !
gocuk şimdi giyilen palto değildir, onu sadece çocukken giymişsinizdir. düğmelerini anneniz iliklemiştir, minik tokmak kafanızı kapüşonuyla kaplamıştır. simiti kibarlıktan elle böldüğümüz zamandan önce, ısıra ısıra, susamları ağzımızın kenarında kala kala yediğimiz günlerden kalan, biraz kolları kısaca hele abi/abladan kalmaysa iyice eski bir anıdır.
babaannemden çok sık duymam dolayısıyla küçük yaşta kullanmaya başlladığım ve ana okulunda öğretmenim tarafından garipsenip "o ne demek yahu? mont mu diyorsun?" şeklinde tepki almama sebep olan cici kelimedir. hayır efendim, gocuk diyorum. go-cuk.
sosyal hayatımdaki başarımın %70'inde payı olan fuşya rengi harikulade giyecek. Ayrıca bu ulu nesnelerden iki taneye sahip olan iki kişi kolkola girerse oluşan statik elektrik sayesinde saçlarını dikebilirler.
çocukluğumu kutuplarda geçirmiş hissini veren, içi battaniye misali tüy yumağı, dışı parlak, soğukla birlikte hiçbirşey hissettirmeyen işkence montu. arkana bakman gerektiğinde tüm vücudunla döndüğün böyle çoban abası gibi birşey. *
çok kışlık mont. hareketi kısıtlaması bakımından, bunla araba kullanmak zordur. hele bide direksiyon hidrolik değilse ve siz az balık etinde bi soförseniz, gocuk giymeyiniz, rahat, daha rahat bişeyler...
yapılması birinci zor olan ise,
(bkz: montla sıç)
sevişmesi de zor olur sahi bunla. allahtan son anda aklıma geldi.
Soğuk havaların vazgeçilmez can yeleği kılıklı iç kısmı genellikle müflon, dışı muşamba mont. Fosforlu, parlak renklileri içinde dövülesi kişiler barınır.