gittim. önce kendimden; dışına çıkıp her zaman bakabilmekti becerebildiğim. seyrettim yine kendimi, uyuşamadım. kendimi sevmiyordum, mükemmeliyetçiydim; aynı zamanda tutkularıma gem vuramıyordum. başka başka diyarlara, başka başka vücutlara girip seyrettim hayatı. lağım çukurundan ağır aksak akan boklar gibi birbirine çarpmadan ilerleyen insanlara baktım.
ilk karşılaştığım genç bir adamın beyninin kıvrımlarına girdim, vıcık vıcık yapışkan bir sıvı ile doluydu. pis bir koku vardı. vaz geçtim. sevgilisiyle tenha bir sokakta, bir cafede oturuyorlardı, ortalık sakin, hava bayıltıcı sıcaktı.
kızı kendine doğru çekti. adamın ağzına girdim. kadınların dudaklarını seyretmesini severim, etli dolgun dudaklara bayılırım hatta; ince sinsi dudaklar ilgimi çekmez. fakat ilk defa birinin dudaklarını içerden seyrediyordum; işin kötü tarafı bu bir erkekti. ağzı osuruk gibi kokuyordu ve dişlerinin dipleri sivilce sarısıydı. dilinin üstü pütürlüydü.
kızın üst dudağını emdi ilk önce, inceydi dudak; üzüldüm. umudum alt dudağındaydı, dilini emmeye başladı ama. bir çeşit su çıktı dilinden, ikisi de görmedi bunu, ben gördüm .üst dudağın da ince olduğunu tahmin ettim .çıktım orospu çocuğunun ağzından. yalnızıdım yine.
dakikalarca uçtum havada. bir adam gördüm, direk daldım içine. gözlerindeydim. parkta çocuğunu gezdiren bir kadının bacaklarındaydı gözleri. kucağında bebeği vardı. iğrendim! kustum gözlerine, hemen çıktım ordan , terk ettim. gözlerini ovuşturuyordu. filmlerdeki gibi bağırmak istedim. fuck you! üzüldüm dilimizde böyle tatmin edici bir küfür yok diye. annesini tanımıyordum.
erkeklerden sıkılıp ilk gördüğüm kadının düşüncelerine daldım. parça parça binlerce düşünce gördüm duvarlar arasında. bok çuvalları gibiydiler. bir kaçına tekme vurdum.
hatırlamaya çalıştığı bir şeyi iyice bulamaz oldu, sanırım her zaman kullandığı ya da bildiği bir şeydi. serbest bıraktım. çuvallar kımıldadı. bir kaçı birleşti,; kadın hatırladı.
yüzüne bir gülücük yayıldı. kocasını aldatıyordu. sevgilisiyle telefonlaştı, adam hakkında atıp tuttu sevicisine, kustum beynine. telefon elinden düştü. adamın sesini duydum ''alo, alo, alo !''
döndüm kendime. mükemmelliyetçiydim ben; tutkularıma gem vuramıyordum. sevdim kendimi.