hiç gitmeyeceğini sandığınız bir kişiyi; ölüm yüzünden, ayrılık yüzünden, yabancılaşma yüzünden ya da bir çok başka sebepten kaybettiğinizde anladığınız derttir. oysa ne çok sevmiştim onu, ne kadar mutluydum o varken, beni hiç bir zaman yalnız bırakmayacaktı, ben ne yaparsam yapayım hep yanımda olacaktı gibi düşünürüz. ama bizim hatamızdan, onun hatasından veyahut ikimizin de elinden bir şey gelmeyen ölüm gibi, engellenemez olgulardan dolayı ayrılmak zorunda kaldığınızda anlarsınız, ne kadar dertli olduğunu dünya'nın.
onun gitmesine rağmen, hayat devam eder, lakin hep eksik bir şeyleri içinizde hissedersiniz. o bilse de, bilmese de.
her gidiş biraz daha uzaklaştırır sizi hayattan. üstelik sadece ölümün olmasına da gerek yok. birbirine yabancılaşmış iki kalp boyut değiştiren bir ruhtan daha uzaktır oysa size. o zaman işte sadece yarından sonrası, hatta çok daha sonrası ile ilgili de planlar yapılan uzaklaşmış kalple birlikte yalnızlaşan dünyanıza dönüp, meğer ne çok derdi varmış bu dünyanın dersiniz. ne çok derdim varmış meğer dersiniz. ne çok yalnızmışım dersiniz. ne çok yabancılaşmışım. ne çok... dersiniz de dersiniz. hiçbir anlamı olmadığı halde.