Sevdiğiniz bir yerden ise çok sancılı, sevmediğiniz bir yerden ise çok iyi gelecek , sevdiğiniz birinden ise göz yaşlı , sevmediğiniz birinden ise mutlu edecek eylemdir.
Gitmek istiyorum artık. Gitmediğim sürece kendi kendime kızıyorum bunu sen istiyorsun, bir şeyleri geride bırakmaya fırsat vermiyorsun diye. Bile bile yıpratıyorum kendimi. Uzak durmak istiyorum insanlardan. Insanlarla Sorun yaşamış, küskün ya da barışık olup olmamam fark etmez. insanları bir süreliğine unutup uzaklaşmak istiyorum. Başaracağım da bunu Allah'ın izniyle. Dün ailemle de konuştum. "Böyle böyle, ben gitmek istiyorum" dedim. "Tamam, araştırmanı yap ve maliyeti çıkar" dediler. Bir yol bulup gideceğim inşallah. Unutmam gereken insanlar var. Bazı hadiseleri de unutmam gerekiyor. Uzaklaşıp kendi halimde olmak, kendi gelişimim için bir şeyler yapmak istiyorum bir süre. Bunun için biraz zaman gerekiyor, bu hemen olmayacak.
numaramı değiştirip sosyal ağlarımı da kapatacağım. Buradan da gitmeyi düşünüyorum. Bir yazar da yapmış bunu, okuduktan sonra "ben neden yapmayayım?" Dedim kendi kendime. 3 5 tane numara olsa rehberimde kafi. Nasıl olsa diğerleri ile işim olmuyor.
bazen kalmak o kadar zordur ki, öylesine acıkmışsınızdır ki gidersiniz. bakkalcı amca karşılar sizi ve serseri size merhaba der. oysa sizin demeniz lazımdı ama olsun.
abi iki ekmek alabilir miyim dersiniz, o da sen teksin ne yapacaksın iki ekmeği der. oysa siz hep kalabalıktınız, iki ekmek alırdınız. ah ah neyse.
Gidemem.
ömür boyu kendi canıma sahip çıkmak zorundayım.
Bana birşey olursa kardeşime kimse bakmaz.
Annem babam bu dünyadan göçüp giderse yaşlanırsa kardeşime benden başka kimse bakamaz.
Çok çalışıp hiç ölmemeliyim.
Ruhum en çok ızdırabı burada çekiyor.
Bana bişey olursa ona ne olur.
Gitmek yok.
bir sırt çantası alsam kontağı çevirip yola çıksam, radyoda güzel şarkılar calsa, kafamda yoldan başka birşey olmasa. şöyle bir içimi ferahlatana kadar gezsem... ne kadar mutlu olurdum. ama iş var.
kalmanın zıttıdır.
gidilen (varılacak) yer açısından bakıldığında, "gelmek"tir birnevi.
gitmek sözü her edildiğinde, gidilecek yerin belli bir yer olması gerekmez. yolda, gitme işini sürdürürken de nereye gidildiğine karar verilebilir, bu kararla yön değiştirilebilir, ya da gidilen yönde bir yer seçilmiştir; nereye gidildiği hiç kararlaştırılmayabilir de.
sadece "gitmek" denen şeyi, bir yere varmaya bağlamadan, nereye, ne yöne gittiğini keyfine bırakarak yapmak işine "gezmek" de denebilir bence.
yalnız, giderken, ayrıldığımız bir yer hep vardır. gitmek de, temelde, o yeri terk etmektir.
bir de yol var, gitme işini yaparken alınan yol. her yolculuk bir gitmedir, ister yayan, ister araçla olsun. yolculuğun kendi, gitmenin kendi olarak da düşünülebilir. bu durumda yolcu, giden kişidir; gittiği sürece değişen çevresi içinde yol alan, değişik yerler gören, gitmeyi bitirdiğinde bir yere varan, vardığı yerde (ister bir an için, ister uzunca süre) duran (duraksayan), kalan kişidir.
yolu, gitmeyi bir bütün, bir uzun şerit gibi düşünmek yerine, parçalara bölüp aralara mola yerleri/zamanları kondurmak düşünülmeyecek şey değil. aynı yerde kalmadığımız, hareket ettiğimiz sürece, yaşantılarımızın geneli bir "gitmek" olarak adlandırılsa, sürekli, durmaksızın, uyuyana, soluklanmak için durana, ölene değin giden, durmadan giden kimseler olduğumuzu düşünmekle bir yere varmak
düşünürken bile bir yere gider gibi, varmaktan söz ederek; düşünmeyi bile gitmek sayarak
bir yere varmak mümkün müdür?
"gidici"lik var bir de. gidici, ingilizce'de de aynıdır. "goner" dendiğini ilk duyduğumda (ya da okuduğumda) kastedilenin, türkçedeki karşılığı olan "gidici" ile aynı olduğunu fark ettiğimde,
ayrı ayrı köklerden, ayrı düşünsel çerçeveler, ayrı mantık yaklaşımları, kültür farklılıkları içinde gelişen iki dilin belli bazı deyişlerinin (rastlantı da olsa) aynı düşünce yolundan gidilerek oluşturulabildiğini, yaratıldığını,
sözcüklerin temel anlamının ötesinde onlara yüklenen yan anlamların, çağrıştırdıklarının, benzeşebildiğini düşünmüştüm.
gidici, sürekli giden kişi olmaktan çok, yaşamdan, canlılıktan, dirimden giden kişi olarak anlaşılmış hep. hepimizin gittiği yer de orası değil mi? gitmelerin son durağı, son varış yeri, toprağa kazılan bir çukur olunca, yolu olabildiğince uzatmaktan başka yapacak iş kalmıyor bize belli ki.
Bir insan gidebilir. Bir evi, bir arabayı, bir yatı, bir sandalı... Her şeyi bırakıp gidebilir. Kendine ait ne varsa her şeyi orada bırakabilir öylece. Ama hayalleri? Hayallerini kim bırakabilir ki öylece?
Yukarida bir yazar da yazmiş felsefi anlamın yükleneceğien manasız kelime diye.giriş gelişmeden daha çok sonuç önemlidir bazen. Nasil neden değilde sadece gittiği önemlidir.
"Gitmek gitmektir işte hepsi bu."