git dedi!
tam da tişörtünün eteğinde topladığı siyahıyla beyazını dökmek üzereyken...belki ellerini uzatmak istediğinden, ya da teslimiyetin verdiği hafifliği özlediğinden...kimbilir?..belki kendisi de bilmez gerçekten...gittim; tekrar ettirmeden. Alabildiğine "gri"yim şimdi...
aklımda dönmek tutkusu...yağmurundan tanıyorum döneceğim yerde de aşina bir kül bulutu...
sahi; yeniden doğar mı anka kuşu?..
gitmek, boğazın düğümlenmesidir!
dönmek vardır çünkü hep zihinde.
yer kemirir bitirir adamı.
dönmek bir türlü çıkmaz aklından, ama dönememek de var.
kalan kadar giden de unutamaz bir türlü bu yüzden.
acılarını valize koyup toplamaktır,
önce ağlatmak, sonra oturup hüngür hüngür ağlamaktır.
insan bazen sırf onu oraya bağlayacak bir şeyi olmadığı için gider.
bazense yeni yerler görmek için değil, gördüklerinden kaçmak için gider.
kalmak için hiç bir neden bulunamadığında farzdır.
kaldığın yer seni boğuyorsa, seni oraya bağlayan hiçbir şey kalmamışsa tek çözümdür yükünü sırtlanıp yollara düşmek.
hem, hava değişimi güzeldir. yeni insanlar, yeni evler, yeni isimler. eskileri unutursun, hiç değilse bir süreliğine. kötü olan ne varsa geride kalır, yenileri başlayana dek.
yine de "kalmak" için sebep arar insan, bir yanı gitmeyi hiç istemez. bir işaret, bir ses, bir cümle belki. arar durur bulma ümidi olmadan, ne de olsa gitmek düşmüştür akla bir kez.
bir sebebin içinden bir çeşit yolda olma vaziyeti. cepte illa bir kaç kırık kalem bırakılacak. yola düşerken birkaç nota mırıldanacak. gördüğün zahirin yalan olduğu öğrenilecek, gitmek. en çok geri dönmek istenmemesi işte böyle anlaşılacak.
gitmek, evet en zor olanı değildir. ama gitmek özlemektir, aklının geride kalmasıdır. aynı zamanda yeni bir hayat için yalan hayaller kurmaktır. oysa yoktur öyle yeni hayat saçmalıkları, aklındaki neyse yaşadığında odur. yalan sözlere inanıp gitmeyin, buralar gitsin, sen gitme.
sinir krizi geçirildiği bir anda yapılması gereken tek şeydir.
gitmek, bütün kızgınlıkları, bütün dinmez acıları sindirir.
gitmek, kendini uzağa atmaktan ziyade o'na başkalarını yaklaştırmaktır çift kişilik bir koltukta.
gitmek, kaçmak gibi görünse de gerçekte olduğun yerde öylece bakmaktır gelene geçene.
gitmek, ardındakileri usulca bırakmaktır.
gitmek, durmaktır yorulduğun anda.
gitmek, yalancının mumunu yatsıya kadar yakıp sonrasında kaçmaktır.
gitmek, bir tren garında el sallayan yolculara el sallamadan koşmaktır.
gitmek, gülümsemektir uzaktaki boşluğa.
gitmek, martıları yapayalnız bırakmaktır bir vapurun arkasında.
gitmek, gidilmesi gereken yerlerde daha fazla durmamaktır.
gitmek, sevgiden cayabilmek ve caydığını bir daha hiç sevmemektir.
gitmek, gökyüzündeki havayı içine çekerken iyi ki gitmişim diyebilmektir.
gitmek, gideceğin yerleri kaldığın yerlerden daha çok seveceğini bilmektir.
gitmek, masumca bakmaktır bir çocuğun gözlerine.
gitmek, dönüp dönüp tekrar sarılmaktır susuz geçen günlere.
gitmek, upuzun bir yolu yürürken nedensizce durmak ve geriye dönmektir.
gitmek, mavi ışıklı bir kilisede nedenini bilmediğin bir aşkla kutsanmaktır.
gitmek, aşkla yanan bütün pervanelere sırtını dönmektir.
gitmek, size verilen güllerin dikenlerini tek tek yüreğine batırmaktır.
gitmek, eteğinizdeki anıları hiç düşünmeden terk etmektir.
gitmek, uzaktan bakmaktır..
gitmek, kendini güçlü sanmaktır en zor anlarında.
gitmek, nasılsız bir soruya nedensiz bir cevaptır.
gitmek, gidilen yeri kendine ve yanındakilere adamaktır.
gitmek, hiç sönmeyeceğini bildiğiniz bir ateşi bütün sıcaklığıyla kendine bırakmaktır.
gitmek, terk i diyar etmektir...
gittin mi büyük gideceksin !
ayrılık bile gurur duyacak seninle..
gittin mi ayaklarn onun yakınından bile geçmeyecek.
gölgen bile kalmayacak ardında.
gittin mi onurunla gideceksin;."haklıysan gidecek, gitmişsen dönmeyeceksin".
ne zamandır aklımda şu gitme isteği
gün gibi aklımda
ıslıklarımın kullanım hakkını bırakıp sana
belki de gitmek lazım buralardan
sen çook kabaca git dediğinden beri
bütün gidiş yollarım duble şimdi
belki de gitmek lazım buralardan
gelmemişken daha yolun yarısına
her şey sıcakken
toplayıp tası tarağı
şöyle ucuz bir bilet
ayrılık yanı, anılara cam kenarı
bırakıp gitmek
ne bir fotoğraf, ne bir telefon
ne de başka bir şey
yüzdürmek için bu tenine yapışmış yalnızlığı
yeter bir kaç çakıltaşı, bir sırt çantası
istanbul hatırası
kırdırıp karşılıksız bütün sevgileri
faizi yüksek aşk bankalarına
bırakıp gitmek lazım
haciz gelmiş bütün umutları
halka açık anonim yalnızlara
belki de gitmek lazım buralardan
ekmeğini yediğin, suyunu içtiğin
zaten eksik geldiğin bu şehirden
hem toplu yaşlanma araçları tüm sevmeler
yalancı bu şehirde otobüsler
her yolcu anca kendi yolunu gider
gitmek lazım buralardan
bir senden bir başkasene değil de
bir tek kendini alıp yanına
toptan gitmek lazım
çektirdiğin bütün fotoğrafları bırakıp
diplomasını yakıp ayrılıkların
durmak manasız, sevmek de
durdukça daha çok ağrıyor ağrıların
kovsan da beni her seferinde kendi evimden
bundan sonraki herkeste
ben ancak seni ağırlarım
bu yüzden gitmek lazım
sevdim dediğin her oyunda
bir başka bacağından asılmış canımız
darp yemişiz
kolumuz kırılmış, toprağa düşmüş kanımız
sevgilerimizden utandırmışlar bizleri
bitkisel bir yalnızlığa girmiş her yanımız
gitmek lazım gitmek
en büyük kitaplardan seslenir, en büyük yalnız
en iyisi gitmek lazım buralardan
şöyle toprağı bol bir anadolu kasabası
yağmura, buluta, ışığa
daha fazla yenilmeden
daha fazla sevmeden koynunda büyüttüğün yalanı
eskitmeden anıları
göğsünü gere gere
verip de son kiranı
nedenlerini de bırakıp tüm sahiplerine
belki de gitmek lazım buralardan
hiç kimseyi özlemediğin bir yere...
bazen "sadece" gitmek istersiniz. onun olduğu şehre, yürüdüğü caddelere, o olmasa bile... habersizce...
gitmek; gülümsemek ve ağlamaktır aynı anda bazen, ve sonra yine "sadece" geri dönmektir. tıpkı bir banliyo treninin yaptığı gibi... gidersiniz ve dönersiniz.