temelli bir ayrılıksa en güzeli sessiz sedasız olanıdır. onca kişi ile konuşmak aynı şeyleri anlatmak hem yorucu hemde melankolik. lüzumu yok efendim. alın bavulunuzu, takın kulağınıza yanni yi bekleyin havaalanında. uçak kapısı açılıpda adımınızı attığınızda her şey bambaşka olacak.
suçlu karşı taraf olsa da gitmek yine haklıya koyar; çünkü gidiyordur ve içinde pişmanlıklar ve keşkeleri götürür.
gitmek gitmektir işte. giden her zaman kötü gitmeye mahkumdur.
iyi bir gidiş yoktur.
Bu günlerde herkes gitmek istiyor
Küçük bir sahil kasabasina
Bir baska ülkeye, daglara, uzaklara...
Hayatindan memnun olan yok.
Kiminle konussam ayni sey...
Herseyi, herkesi birakip gitme istegi.
Öyle "yanina almak istedigi üç sey" falan yok.
Bir kendisi
Bu yeter zaten.
Herseyi, herkesi götürdün demektir..
Keske kendini birakip gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hani kendimizden raziyiz diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herseyi yüzüstü birakmak göze alinmiyor.
Böyle gidiyoruz iste.
Bir yanimiz "kalk gidelim",
öbür yanimiz "otur" diyor.
"Otur" diyen kazaniyor.
O yan kalabalik zira...
is, Güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma dugusu...
En kötüsü aliskanlik
Aliskanligin verdigi rahatlik,
Monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor.
Kaliyoruz...
Kus olup uçmak isterken, agaç olup kök saliyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha dogurmalar...
Borçlara girmeler...
isi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.
Misal ben...
Kapidaki Rex'i birakip gidemiyorum.
Degil busehirden gitmek,
iki sokak öteye tasinamiyorum.
Alip götürsem gelmez ki...
Bütün sokagim köpegim oldugunun farkinda
Herkes onu o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sirtinda yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardir;
Evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin
Kendi imalatimiz küfeler.
Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazim.
Barik ufak kaçislar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az
Sadece kaymak tabakasi
Hepmiz kaçabilsek...
Bütçe, zama, keyif... Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün
Sabah 9, aksam 18
Sonra baska mecburiyetler
Sikisip kaldik.
Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Bu Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karsiligi, bir ömür yani.
Ne saçma...
Bahar midir bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar asik olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittigim olmadi hiç.
Ama olsun... istemek de güzel.
sen gittiysen ben haydi haydi giderim zor olmasa gerek senin için ne kadar kolay olur bilmem ama ben işte bugün tam da bu saatlerde giderim haberin bile olmadan giderim bi daha da gelmek gelmez içimden.... gitmek kalmaktan daha zor artık gidiyorum bu yüzden.... gitmek bazen en doğrusudur işte şuan en doğrusunu yapıyorum kendine iyi bak falan demem ne halin varsa gör gitmek geldi içimden hoşçakal....
arkasından bakıp o gidenin,
bir de sigara yakıp kalakalmaktan korkmaktır.
korkular yüzünden dünyanın en saf duygularını yaşayamamaktır.
gitmek gözleri kapalı yürümektir.
her zaman hata yaptığını düşünerek yaşamaktır.
bazense sadece gitmektir.
gitmek
iyi bok yemektir.
aferin.
şehir kalabalık ve gittikçe yalnızlaşıyorsan, her köşe başında yalancı bir bakış görüyorsan yapabileceğin en öncelikli eylemin olmalı gitmek.. bazen de gidiyorum dersin, fısıltıyla söylenecek bir ''kal'' sözcüğünü duymak istercesine..
genelde ileriye doğru ya da yeni bir yere yönelme manasında kullanılır. bana göre geçmişin yanına en çok yakışan mastardır, nedendir bilmem mutlu ve kaygısız anılarım aklıma gelince gitmek isterim olduğum yerden. zaman makinası bulunsa belki de sadece geçmişe gitmek için kullananların sayısı daha çok olurdu. hani o hep başarılı ve güçlü zamanlara ulaşmak , gitmek yeniye değil de en güzel eskiye başlamaktır belki de.
kalmayı çok istemekten gerçekleşen durumdur,kalınca hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilip gitmeyi tercih etmektir.. gitmek ardında yolları insanları varsa onu bırakıp gitmek.. düşünmek giderken özlemek. ardında bıraktığın her şeyi.. sonra varmak. dönmeyi düşlemek. gitmek bir o kadar ruhani bir duygudur.
bazen başka çıkar yol yoktur ya hani o zaman gitmek zamanıdır işte.
bak kapadık telefonu hemen sözlüğe yetiştireyim dedim gidişimi. uzak kalınca daha huzurlu olacaksa hayat, yorulduysan, yorduysam, artık varlığım acı veriyorsa ciddi ciddi. e ben gideyim artık değil mi? gideyim ben gideyim. hayaller kırıldı bilesin. bantlasan da yapıştırsan da durmayacaklar eskisi gibi. hoşçakal.
sen ki; ayrılığı seçmişsin. seçtiysen de her şeyini götüreceksin yanında. Geriye hiçbir şeyin kalmayacak. Söylenmemiş sözün örneğin; bıraktığın yerde... ki ben en çok onları duydum. Gittin mi adamakıllı gideceksin. Hiçbir özlem kalmayacak dönüşleri çağıran. yani yani dönecekmiş gibi gitmeyeceksin. Büyük gideceksin uçsuz bucaksız, dursuz duraksız. yolların yoluma, telefonun sesime değmeyecek. Hiçbir yaşanmışa, hiçbir şiire, hiçbir romana ya da hiçbir şarkıya yenilmeyecek ayrılık. gün doğarken yatağının diğer yastığındaki boşluk kan ter içinde çarparken suratına, tek başına hazırladığın sofrana iki kişilik bardak, iki kişilik tabak, iki kişilik çatal, bıçak servis açtığında susacaksın. Gitmenin hakkını vereceksin.
ve ayrılık... ayrılığı seçtin mi, onurun da gururun da büyük olacak! ki ayrılık; gurur duymalı seninle.
gözün arkada kalır giderken, önünü göremezsin takılır kalırsın. çok düşersin başta, çok. önünü göremezsin, aklın kalır giderken korkarsın yapamam diye. ama illa gitmen gerekiyorsa gitmelisin. eğer istenmiyorsan gitmelisin, istemiyorsan yine gitmelisin.
en zoru gözün arkada gitmek; yaşamadan, başlamadan, bitirmeden, kaybetmeden gitmek. zor olanı gitmenin. düşeceksin ama yılma istenmiyorsan gidebilmelisin onu daha fazla üzmemek için. sebebin yine o olmalı, yine kendini düşünmeden gitmelisin.
.... kaç rengi var bu hayatın .... çeperinde çemen, yaz sıcakları ... kaç rengi var bu sıcakların ... aslında soğukta sıcağın en düşmüş derece hali değil midir? .... aklım almaz bir dünya hali ... yansa bu küre topu , marsa giderim bir kibrit çakıpta ... bırakıp herşeyi ....*
Bazen yapılması gerekendir. Bazen yapılamayandır. Bazen de kaçınılamayandır gitmek. Sonrası asla eskisi gibi değildir, olmaz da. Hep bir şeyler değişmiş, ölmüş ya da hayat bulmuştur.