her gidişin bir sebebi vardır kalanın bilmediği, kalandan habersiz bu sebepler yakar gidenin canını. yalanlar kalana kalır. kalan cephesinde bazen yakar düştüğü yeri bazen istediğini verir kalana, kandırır, avutur... gidenler; gerçeği de her zaman beraberinde götürdükleri için daha bi yüce daha bi ulaşılmaz olarak anımsanırlar kalanlar tarafından. aslında zavallılığından gidildiğini kim bilebilir.
mecburiyetten yaşanan istemsiz gelişen durumlarda herkesin yaşadığı acıyı yücelttiği durumdur. kalan hatıralarla cezalandırılır, giden arkada bırakılan kişinin yaşadığı sorunlara ortak olamamakla, mırıldanır içinden ay tozları nı; istemezdim böyle kalmanı bir başına..
gitsen nereye kadar, kalsan neye yarar...
yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar gibi münazara sorusu sanılır kalıba bakılınca ama içindeki çıkılmaz paradoksla mozilla hataları gibi sonsuz bir döngüdür.
siz gitmekle kalmak arasında sıkışmışken olduğunuz yerde kaybolursunuz... artık gideyim kalayım mı değil gittim mi kaldım mıdır sorulan soru... ve işte yalnızlık...
kimi ne göre gitmektir, kimi ne göre de kalmaktır. ama zaten giden herşeyi göze alıp gitmiştir, kalan bütün acıyı ve hüzünü kalbinde taşır. öylece kalıverir.
ardında bir gün geri döneceğini düşünen küçük ve kırık bir kalp bıraktıysan, kalmanın onun canını daha çok acıtacağını düşünüyorsan ve gidersen pişman olacağından eminsen gitmek daha zordur.
giden gider. götürdüğü kendi de olsa kalan kadar acımaz canı. çünkü kalan baktığı her köşede gidenin ardından göz yaşı döker, her köşede gülümser, her köşede tekrar tekrar onu yaşar.
"aslında giden değil kalandır terkeden
giden de bu yüzden gitmiştir zaten"
gittiyse ve geride kalan sizseniz içinizde hep bir eziklik bir köşede saklı kalacak, yüksek promilli gecelerde cesaret bulup ortaya çıkacak size bile bile acı çektirecektir, hazırlanın. hani o aşıktı size, beklenmezdi bu sözler ondan. bu yükü taşımak için damarlarınızda dolaşan alkollü kana ihtiyacınız yok, sizin her köşe başı meyhane bu şehirde dost bildiğiniz martılarınız var, yıllardır sizi yanıltmadan hep aynı sonu yaşadığınız vapur yolculuklarınız var. varın gidin tesellibulun onlarla. zordur geride kalmak çünkü koac aşkı artık tek başınıza taşımak zorundasınızdır. oysa "aşk iki kişilik"tir.
bıraktıysanız ve giteye bir şekilde mecbur kaldıysanız kendinizi avutmak için hep ne kadar mantıklı olduğunuzu söyleyip duracaksınız. hadi itiraf edin, şu geçen kızın saç rengi ona nasıl da yakışmıştı geçen kış boyattığında, aklınızdan bu geçiyor. şu giden onun köpeğinin cinsinden, öo da özlemiştir sahil gezmelerinizi değil mi? bir sebepten gitmek zorunda kaldıysanız geri giden ayaklarınıza engel olmak için yalanlar söyler durursunuz kendinize ve ancak kendinizi kandırırsınız. üstümden bir yük kalktı dersiniz, üstünüzden attığınız aşkın yüküdür, acısı yüreğinizde ve midenizde gezecektir pişmanlık anlarında.
bilirim ikisi de zordur, ama kalan içinde bir nefret büyütecektir zamanlar. o kalmaya alışır da olan gidene olur.
karşındaki senin gitmen için zorluyorsa çok kötü. kendi iradenle vermediğin kararı sana uygulatıyor ve gidiyorsun. orada yaşanan herşeyi unutup bırakabilecekmiş gibi. yaşanacak olan herşeye yalnız devam ederim dercesine.
kalmak zordur .
gidende üzülür belki ama arda kalmak daha zordur .
giden için hersey yenidir , yeni bi baslangıc yapması daha kolay olur
baska seceneğide yoktur zaten
ya kalan ,
hatıralarla basbasa kalmak yarım kalanları tamamlamak ona kalmıstır .
zordur gidenin hasretiyle yasamak .
kalmak zordur. giden yeni yerinde geçmişe ait anıları çabucak siler..
ama kalan?? anılar,alışkanlık hep onunladır. kafayı yemeye yol açabilecek durumdur.
en iyisi gitmeli...
hiç bir zaman seçim yapılamayacak en zor sorulardan biri. hele birde seviyorsan ne gidebilirsin nede kalabilirsin zaten gitsende bir parçan hep kalır, kalsanda bir parçan gitmelerin özlemini duyar. bi insan için en acınılası durumlardan biridir heralde arada kalmak...
gitmek...
herşeyi geride bıraktığınızı düşünürsünüz ama kendinizide götürürsünüz, aklınızıda, kalbinizde, bedeninizide kurtuluş yoktur, kaçamazsınız korkulardan, yanlızlıktan yada kalabalıktan yüzleşmek zorundasınızdır herzaman.
kalmak...
içinizde bi yerde herzaman " gitseydim bu böyle olmayacaktı" gibi yanlış bir önerme olur. her yerde siz varsınızdır ve yüzleşmek istemedikleriniz.
ama hayat işte gitsenizde kalsanızda unutturmaz en acı şeyleri
Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
işi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben...
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
inadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun... istemek de güzel.