gitmek aktif bir eylemdir. enerji sarfetmek gerekir. toplanacaksin, vedalasacaksin, yuruyeceksin, ya da hoplayip, ziplayarak enerji sarfedeceksin.
oysa gideni izlemek pasif bir eylemdir. ister yan gel yat, ister al eline sigarayi sandalyeye tuneyerek seyret bir suru enerji harcayacak, toparlanacak, yollara dusecek olani.
yok yok kesinlikle gitmektir zor olani. gideni izlemek eglenceli bile olabilir bazen, keyfe gore bir kutu bira, bir kadeh sarap kaldirirken gidenin arkasindan. gule gule bir insanin bedeni ve ruhuyla dunyamanin icine mican bunalimlar, hosgeldin sevgili yalnizligim, kiymetli ozgurlugum. serefine lan giden!
gidenin önüne, kalanın ise gidenin gittiği yöne bakmasından dolayı ikiside zor... giden geriye dönüp bakamaz orada mı? diye, kalansa kalkıp gidemez ya dönüp bakarsa diye...
Gitmek güzeldir belki. Her gün gördüğün yüzlerden kaçmak, her defasında önünden geçtiğin yerlerin dışında yerler keşfetmek, çektiğin sıkıntıları kendine dert eden odanın sıcaklığından çıkıp, ormanda esen rüzgarın soğukluğuna gitmek güzeldir belki. Güzeldir elin ele dokunması, ayrı tende atan aynı kalbin çarpıntısını hissetmek hücrelerinde.
Ya kalmak. Kalmak zordur? Sevdiğinin ardından bakarken duran saati ve dünyayı, tek hamlede eski haline getirmek mesela zor olan. Dolayısıyla kalmak acı verir. Geride kalan haber bekler, bir daha yolu düşerse oralara ayağı geri geri gider, giden gider, gider de aklı geri dönmez. Yaşananları silmek artık mahşere kalmıştır. Bir çizik daha atılmıştır anılar sermayesine.
Ya her iki durum için sonrası... Yola çıkanın camdan bakarken yol çizgilerine anlattığı iç sızıntısı, geride kalanın atmaya cesareti olmayan adımları... Yaşananlar, yaşatılanlar, şaşkınlıklar, mutluluklar, geride gizlenen umutlar, başrolde sevgi. Bir bir sevdiklerini aramaktalar. Ne giden razı geride kalana yokluğu yaşatmaya, ne kalan gideni uğurlamaya. Hayatta ayrılık da var.