özlenecek birşey bırakmayan eski sevgili küfründen kalan kin gibi olduysa her yer, öylece gitmek istemektir.
öylece gitmek, sonsuz asal sayı fazlalığında birikir. birikir de farketmezsiniz.
kendi ekseninde tur atıp geri gelen hatve çapı olursunuz. bi yerlere gidemezsiniz.
sonrası malum,
uzay boşluğu bile dolduramaz senden alınanları.
tükürüp hayatın yüzüne, yine de hayattan başka sığınacak bir köşe olmadığı, bütün köşeleri hayatın tuttuğu için kaçmak istesen de kaçamadığın, olsa olsa uzaklaşabildiğin bir yere gitmek... anca bu mümkündür. gitsem dersin; gitmek ne demek bilmezken. ya da dersin kapasam, sonra açsam süresini bilmediğim kadar kapalı tuttuğum gözlerimi ve burdan çok uzaklarda bulsam kendimi... olmaz ya istersin. istek bu, istemeden olmaz dersin.
için boştur derken sen bunları. yankı yapar düşüncelerin bedeninde. bir kalbine çarpar, bir beynine. ama gidemezsin işte. ne kadar gidiyorum işte dersen de kucağındasındır hayatın. oynar o seninle sen gideceğim ben dedikçe.
avucunda soğuk terinden ıslanmış bir kağıda yazılı, hafif mürekkebi dağılmış bir adres varsa başka... o zaman gidecek bir yerin vardır. nereye gideceğini bilmeden, sadece gitmek için bir yerler arıyorsan olmaz, nereye gidersen git boşluktur işte o zaman...
yaşadığın hayattan yaşamak istediğin hayata geçişin anahtarıdır gitmek; seni tanımayan insanların arasında yeni bi hayata başlamaktır asıl istenen ama ancak gitmektir bedeli isteklerin.
gidelim kaptan...
uzaklaşma vakti geldi bu diyardan
ardımızda hayal kırıklıkları kovalamadan
sopayla bizi
kaçarcasına ayrılalım bu öksüz limandan.
yalnızlık yapışmadan yakamıza
uzak sevdalara yelken açalım
bitmeden kalbimizin kadehindeki
son damla şarap
körkütük düşelim yabancılığın
aid olamamanın
soğuk, yosun kokulu kaldırımına.
kim ne derse desin
çekip gidelim kaptan
durulmaz yaradaki kan gibi.
üstümüze basar basar geçer bu şehir.
pıhtılaşmadan acılarımız
ve yosun bağlamadan yalnızlığımız
dalalım bodoslama bilinmezliğin
ortasına...