bugün

Heveslendikten sonra alınan gitarın çalınamaması durumudur, önce çalacakmışsınız gibi gelir ama ne zaman ki o kadar kolay olmadığını anlarsınız, o zaman yüzünüzdeki tebessüm, yerini pişman ve üzgün bir bakışa bırakır.
iyi bilen bir insandan hafifi bir ayrdım almak gerekir.
yoksa "the man who sold the world" çalmak arzusuyla alınan o gitar için bütün heves kaçar.
yetenek geliştirilebilen bir olgu olduğu için yersiz bir umutsuzluk silsilesinden öte olmayan duygudur. zira genetik, yetenekler üzerinde sandigimiz kadar inanılmaz bir etkiye sahip değildir. dolayısıyla severek üzerinde durulduğu ve doğru eğitim metotlarıyla öğrenildigi, adım adım sabırla gidildiği takdirde yapilamayacak bir şey değildir.

ayrıca; sahil gitarcısı kavramı, tamamen yanlış eğitim üzerine doğan bir kavram. inanın 3 akor öğrenerek birçok popüler şarkıyı cikarabilir, hatta çoğu mekanda cikabilecek kadar repertuara sahip olabilirsiniz. ama gerçekten bir enstrüman öğreniyorsanız, doğru teknik - nota okuma - solfej öğrenme gibi adımlarla bu işi gerçekten hakkıyla yapabilirsiniz. zor mu? değil.

merdivenin yapılış amacı; varmak istediğiniz yüksekliğe, her seferinde varabileceğiniz kadar yüksek adımlarla çıkmanızı sağlamak. enstrüman öğrenmek de böyledir. önce merdiveni nasıl çıkacağınızı öğrenirsiniz, sonra merdiveni koyup ufak ufak çıkarsınız. başta bacak kaslarınız gelişmemiştir, bebeksinizdir. o yüzden merdivenin basamakları çok sıktır. ama gelisince daha hızlı ve yorulmadan çıkarsınız.

enstrüman öğrenimindeki merdivenin gerçek merdivenden tek farkı, sınırsız olması. enstrüman öğreniminin sonu yoktur. -ben oldum- dediğiniz gün, o yola aslında hiç başlamadiginizi kanitlamis olursunuz.
küçükken yaşadığım durum. o kadar çok kafayı takmıştım ki ayakkabı kutusuna misina, tel ve lastikler geçirip kendi gitarımı yaratmıştım. sonra bu ilgime kayıtsız kalmayan annem bana çok güzel mavi bir gitar almıştı. yazık. kadın kim bilir ne umutlarla aldı onu. eli sürmemle sıkılmam bir oldu resmen, zaten beceremedim de. amaç sadece yeni bir şeyler yaratma arzusuymuş demek ki. ama anneme çok büyük bir ayıp etmişim gibi hissediyorum. bu vicdan azabıyla belki bir gün alır bir şeyler tıngırdatmayı beceririm.