açıköğretimde, ingilizce dersi kaldırılarak girişimcilik ve iş kurma dersi getirildi. ülkemiz insanlarının girişimciliğini teşvik etme amacı gütmektedir.
dersin ilk üç ünitesini okudum. yahu kitabı yazan koskoca prof.lara göre, girişimcilik , dosya hazırlamak ve plan yapmaktan başka bir şey değil. girişimciliği, öyle ayrıntılı, zihin yorucu, sıkıcı bir hale sokmuşlar ki tüm o dedikleri basamakları yapsanız girişimci ruhunuz ölür yemin ederim. peter drucker, 'plan, girişimciliğin ölüm öpücüğüdür' derken her halde bu kitapta anlatılanları kastediyordu.
beş kuruşu olmayan veya az bir sermayeyle bir şeyler yapmak isteyen adam iş planını ne yapsın. sermayen varsa iş planı da yaparsın. yoksa, bir kilo et alır köfte yapıp satmaya başlarsın ya da makine mühendisiysen -Henry ford gibi- evinin garajını atölyeye çevirip araba yapmaya çalışırsın.
girişimciliği, sermayesi olana ve olmayana göre tekrar tanımlamak gerekir bence. girişimciliğin en güzel tanımını ernesto sirolli yapar ted konferansında.
evinin mutfağında ilk motorunu üreten Henry ford (ford şirketinin kurucusu ve sahibi)un hayatı da girişimciliğe örnek verilebilecek hayatlardan biridir.*
--spoiler--
Amerikalı otomobil üreticisi Ford, çoğunlukla yalnız tek bir modeli satışa çıkardığı halde, 20. yüzyılın ilk yarısında Amerikan piyasasına egemendi. Kendisi tarafından ilk kez uygulanan seri üretimle Ford, sürümü ve kazancı artırdı. Ayrıca daha yüksek ücretler ve daha kısa çalışma saatleriyle işçilerin koşullarını daha çekici bir hale getirdi.
30 Temmuz 1863'de Dearborn/Michigan'da irlanda kökenli bir çiftçinin altı çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya geldi. Oniki yaşındayken annesini kaybeden Henry, boş zamanlarını kendisine kurduğu bir mekanik atölyesinde geçiriyordu. Burada 15 yaşında ilk buharlı makinesini yaptı. Detroit'te bir şirketin atölyesinde çıraklığa başladı ve önceleri cep saatleri onarımı konusunda uzmanlaştı. Cep saatlerini büyük çapta uygun fiyata üretme planından kısa bir süre sonra vazgeçti. 1882'de Michigan'ın güneyinde buharlı makine montörü olarak ilk kez sürekli bir işe girmiş oldu.
Altı yıl sonra bir çiftçinin kızı olan Clara J.Bryant ile evlenerek ondan bir çocuk sahibi oldu. 1891'den sonra Detroit'te Edison Illuminating Company'de (Işıklandırma Şirketi) mühendisliğe başladı (1893'te başmühendis oldu). Boş zamanlarında otomobil üretimi üzerinde çalışıyordu. ilk tek silindirli benzin motorunu 1893'te kendi evinin mutfağında üretti. Üç yıl sonra ilk otomobilini yaptı. 33 yaşındaki Ford, bisiklet tekerlekleri monte ettiği bir şasiye bir motor taktı. ilk şirketi olan Detroit Automobile Company, kuruluşundan birbuçuk yıl sonra, 1890'da iflas edince, Ford 16 Haziran 1903'te hisselerine % 25,5 oranında ortak olduğu Ford Motor Company'yi kurdu. Aynı yıl içinde ürettikleri ilk otomobil ABD'de satıldı. 1904'ten sonra otomobillerini başka kıtalara da ihraç etti.
Amerikalı Ford aynı yıl içinde kendi üretimi "999" markalı yarış arabasıyla yeni bir dünya rekoru kırdı. T Modeli 1906'dan beri şirketinin en büyük hisse sahibi ve başkanı olan Ford, 1908'de yaptığı T Modeli arabasıyla şirketinin dünya çapında tanınmasını sağlayan bir satış rekoru kırdı. Yalnız tek bir modeli satışa sunma düşüncesi önceleri kuşkuyla karşılanan Ford, bu uygulamayla turnayı gözünden vurdu. 1906'da ingiltere'de ilk Avrupa şubesini açan Ford, 1927'de A modelinin üretimine geçinceye kadar, yaklaşık olarak 15 milyon araba sattı. işletmesi 1917'de üretimine tarımsal taşıt araçları (özellikle traktör) ekleyerek üretim yelpazesini genişletti.
1925'te kısa bir süre yolcu ve kargo uçakları üretimine de geçti. 1919'dan beri oğlu Edsel ilebirlikte şirketi yöneten Ford, bu tarihte şirketinin bütün hisselerini satın almıştı. Şirketinin ekonomik başarıları, yalnız satışa sunulan taşıt araçlarına dayanmakla kalmayıp, Ford'un planlama, örgütlenme ve üretim alanlarında uyguladığı yeniliklerle de yakından ilişkiliydi. 1913'te otomobil endüstrisine seri üretim bandını getiren Ford'dur. Ford'un, iş bölümü ve rasyonelleştirme yoluyla daha düşük maliyetli bir üretime ve daha yüksek satış sayılarına ulaşılacağına ilişkin düşüncesi tutundu. Aynı zamanda daha kısa çalışma saatlerini ve daha yüksek işçi ücretlerini savunmakla birlikte şirketinde sendikal eylemleri kabul etmedi.
"Fordizm" izleyen zamanlarda çok sayıda işletme tarafından benimsendi. Ford, Belçika (1922), italya (1923) ve Almanya'da (1925) fabrikalar kurduktan sonra Avrupa'daki Ford işleri 1928'den sonra ingiltere'de kurulan yeni bir fabrikadan merkezi olarak yönetildi. 1932'de piyasaya sürdüğü Y Modeli özellikle Avrupa pazarı için tasarlanmıştı. Bu model 1933'te geliştirilen V8 motoruyla birlikte, işletmenin izleyen yıllardaki gelişimi üzerinde, belirleyici bir rol oynadı. Ford, ikinci Dünya Savaşı'nda, tıpkı daha önce Birinci Dünya Savaşı'nda yaptığı gibi, işletmesini tamamen savaş üretimine göre uyarladı. Ford Motor Company savaş malzemesi teslimatında en büyük şirketlerden biri oldu ve çok da iyi para kazandı. Buna rağmen Ford, her iki dünya savaşından önce barışın korunması için çaba harcamış ve 1936'da barışın güvence altına alınmasını hedefleyen bir vakıf olan Ford Foundation'ı kurmuştu.
Şirket Başkanlığına Oğlu Edsel 1943'te ölünce Henry Ford yeniden şirketinin yönetimini üstlendi. 1945'te savaşın sona ermesiyle silahlanmaya yönelik siparişlerin çoğu iptal edilince, Ford rekor sayılacak bir süre içinde barışsal üretime geçti. Temmuz 1945'te ilk binek otomobili üretim bandından çıktı. Bu, ABD'de üç buçuk yıldır üretilen ilk arabaydı. Bundan iki ay sonra Ford, şirket yönetimini torunu Henry Ford II'ye devretti. Şirketin kurucusu Ford, 7 Nisan 1947'de, 83 yaşında, Dearborn/Michigan'daki evinde bir beyin sektesinden öldü.
--spoiler--
Bu konuda en örnek alınası insanlardan biri kauçuğu kükürtle işleyerek günümüzde otomobillerde kullanılan devrim niteliğindeki lastiği ve eboniti bulan Charles Goodyear'dır.
Adam resmen evinin iki odasını atölyeye çevirip yıllarca uğraşıp onlarca hayalkırıklığından, aç susuz günlerden sonra insanlık tarihine ismini yazdırmayı başarmış ve bugün dünyada herkesin Goodyear diye bildiği sanayi devini yaratmıştır.
sanatçı girişimciliğine en güzel örnek Ahmet güneştekin'dir. bu ressam mimar sinan üni. güzel sanatları birincilikle kazanmasına rağmen okulun eğitimini beğenmediği için bırakmış ve girişimcilik ruhuyla kendi atölyesini kurmuştur. güneşin izinde adlı bir belgesel programı için 1000'in üzerinde il ve ilçe gezmiştir. ilk hazırladığı resim sergisinde tablosuna 2 milyon doların üstünde fiyat biçmiştir. dünyanın sayılı ressamları içinde adı geçmektedir.
Richard branson girişimciliğin deha isimlerinden biri. işte ilginç öyküsü:
--spoiler--
annesinin ona 'kendi ayaklarının üzerinde durmayı' öğretmesinin onun bugünkü bu özgüvenine katkısı büyük. Kaç anne 5 yaşındaki çocuğunu eve 4-5 km kala arabadan indirip,hadi kendin bul bakalım evin yolunu, diyebilir?
--spoiler--
abi herkesin hakkında şuyun olacak buyun olacak falanın filanın olacak dediği bir konu bu ama aslında daha basit bir şey var.
önce zamanın olacak.
çünkü zaman hem sermaye, hem kar, hem pr, hem iş geliştirme, hem sürdürülebilirlik, hem ar-ge.
her şey zamanla alakalı. zamanın yoksa iş de kurma hayal de kurma.
okul, askerlik vs. varken başta olmuyor. onlar bittiğinde de ömrün kalanını kaplıyor.
nevzat aydın'ın röpünü okudum sabah. adamın dediği şey bir çok yatırımım vardı ama zamanımın %98'ini kendi işime harcadım.
yani girişimcilik eşittir adanmışlık. gerek şart yani.
hee yeter şart nedir? herkesin hikayesi, başarıları, kazandığı, kaybettiği farklı.
ama bu iş cesur olmadan olmaz. her şeyi göze alamayan adam yapamaz bu işi. başarılı olamaz yani.
çok okumak, dünyayı iyi takip etmek lazım.
mesela selfie çubuğu... normalde köpeğe atsan yemez, çıkmadan önce yanında gezdirsen millet abuk subuk şaka yapardı o uzalıp kısalabilen çubuk ne işe yarıyor diye...
o sikik şakayı yapan adam hep sığır kalacak muhtemelen ve ama sen uzalıp kısalabilen çubuktan selfie çubuğunu yaratabildiğin, düşünebildiğin için onun cebindeki parayı alacaksın.
demek ki nedir olay? open minded olmak. en aptalca görünen şey bile dünyada çok şeyi değiştirebilir.
önemli olan bu sen girişmeden önce delilik olarak görülen şey insanları çeker mi bir, sen bunu etkin bi biçimde pazarlayabilir misin iki.
çünkü fikir çok önemli değil aslında, fikir her yerde var artık. senin onu pazarlayabilirliğin önemli.
bir tavsiyem de bilhassa sıfırdan başlamayı düşünenler için... banka kredilerinden, melek yatırımcılardan falan önce bir kos-geb'le görüşün derim.