gilles deleuze

    12.
  1. Her bokun kendisine bağlandığı filozof. Felsefe okuyanların ya da felsefe bölümü okuyanların belli filozoflar [iyi] bilinmediğinde takıntıya dönüşebilme ihtimali yüksektir. Bu noktada felsefe konuşulduğunda beyin isali olup felsefe sıçmanız olağandır
    4 ...
  2. 11.
  3. gözümde 20.yüzyılın en sağlam, en iyi düşünürlerinden biridir. yani bu adama şöyle bir bakmadan çağdaş bir felsefe yapılamaz kanımca. bir de arkadaşı var. felix guattari. bazı çalışmalarını onunla yapmıştır. tabi onunla olan çalışmaları 70'lerden sonrasına denk geliyor ve uzun bir dönem sayabiliriz bunun için. (eserlerine girmiyorum. merak eden açıp bakmıştır zaten)

    deleuze'ün felsefi çalışmaları böyle allı pullu felsefe tarihi üzerine değil. yani bir felsefe tarihine bağlı değil. filozof temalı çalışmış kendisi. hatta çalıştığı filozoflara baktığımızda onların da felsefe tarihine bağlı kalmadığını görüyoruz. aykırı edebiyatçılarla ilgilenmiştir. nietzsche'nin eleştirel felsefesine epey kafa patlattığını da düşündürtüyor okurlarına. yaşam inşasına baktığımızda da batı marksizmine yakın bir profil çiziyor.

    çalışmalarını ele aldığımız zaman konuların birbirinden farklı, bağımsız ve dağınık bir şekilde işlendiğini görüyoruz. sürekli bir dalgalanma halinde, sanki toprağa rastgele tohum atmış gibi. aynen böyle evet. buna istinaden sürekli kavram ürettiğini de söyleyebilirim. konuları sistematik bir tartışmayla çözümleyemezsiniz kitaplarında. çünkü felsefeye ilkelerden hareketle yaklaşmıyor. olaylara doğrudan, tam ortasından giriyor.

    özne-nesne ilişkisine mahkum bir ontolojiden kurtulmak istiyor. yukarıda da belirttiğim gibi felsefe tarihinden kaçıyor. tarih yazmak istemiyor kendisi. felsefe yapmak istiyor. tabii ki özgün bir felsefe diye cevaplıyoruz ardından. özgün felsefe tartışmaları yapar ve özgün edebiyat tartışmalarına geçer. burada resim, müzik, tiyatro ve sinema üzerine konuşmalar yapar. kök, çokluk, fark, ayrım, oluş, organsız beden, minör edebiyat, göçebe felsefe, yurtsuzluk... gibi kavramlarla felsefesini açar. geleneksel felsefenin karşısında, merkezsiz ve köksüz düşünceler geliştirir. felsefe etkinliğini canlı, devingen, üretici bir alan olarak gördüğü için sürekli bir kavram üretme ve üzerine tartışma yapma halinde.

    deleuze'ün felsefesi, özdeşlikten çok ayrımlara, kapalı sistemlerden çok, birbiriyle bağlantılı düşüncelere, mutlaklıktan çok kararsız olan düşüncelere yer verir. kavramlara hiçbir zaman tek bir anlam vermez. çünkü kavram her zaman için karmaşık yapılara sahiptir. kavramlar her zaman için çoklu parçalar bütünüdür. bu çoklu parçalar, kimi noktalarda temas halindedir. kavramın iç tutarlılığı, kendi içindeki parçaların örtüşmesiyle ortaya çıkar. kavramlar arası dışsal tutarlılık aynı düzlemde kurdukları bağlantıyla olanaklıdır. -ne konuştum be.tabi bu bağlantıları sağlayan geçişler her zaman sabit değildir. felsefe tarihinde kavramlar arası geçişler her zaman değişmiştir.

    biraz arzu felsefesine bakmakta fayda var.

    deleuze ve guattari, modern dünyanın belirgin özelliği olarak ussallığı belirler. descartes'tan beri ussallık, arzuyu baskı altına almaktadır. her ne kadar ussallık, arzunun bir dengesi haline getirilmişse de, arzunun yaşam biçimini ussallık belirlediği için bu denge bozulmuştur. (ussallık arzuyu dengede tutmaya çalıştıkça arzunun yaşanma biçimi bozuldu)

    arzu felsefesi en nihayetinde nietzsche'den beri batı düşüncesinin konusu olmuştur. bu tartışmalarda arzu, üretken bir enerji olarak belirlenmiştir. deleuze, arzuyu "dinamik makine" olarak adlandırır. ailenin, devletin, eğitimin, arzuyu belirleme şeklinin karşısında duruyor. amacı, arzuyu yaratıcılığın bir ilkesine çevirmek. buna gayret ediyor. arzunun yönünün belirlenemediğini, her yöne gidebileceğini ve hareketli olduğunu söylüyor. bu noktada "arzu makineleri" ve "organsız beden" kavramlarını geliştiriyor. organsız bedeni sürekli dağılma ve toplanma halinde olan siyasal kurumlara benzetebiliriz mesela. organik bir hali yok yani.

    biraz da göçebe olalım.

    deleuze'ün felsefesi köksüzlük üzerine kuruludur. kast edilen felsefe tarihinde hiçbir şeye dayanmamaktır. yurtsuzluk kavramı, göçebe kavramıyla birlikte gelişiyor. şimdi hazır olun.

    deleuze ve guattari'ye göre kapitalizm, toplumları sürekli yurtsuzlaştırmaktadır. diğer yandan da kendi varlığı için onları bir yurt edinmeye zorlar. kültürler bir yandan köklerinden edilir, diğer taraftan da kapitalist sisteme uyuma sağlamaya zorlanır. bu, gerçekliğin işleyişidir. deleuze bu yurtsuzlaşmayı yorumlar, ona göre felsefe yapmak, düşünmek zaten kendini yerinde tam olarak hissedememektir. düşüncelere bir yurt gibi bağlanmamak gerekir. öyleyse düşünmek, başlar başlamaz bir köksüzleşmeye doğru itiyor bizi. yersiz ve yurtsuz düşünmeye yönelme, egemen düşüncelerden kaçmaktır. belirli bir paradigmaya bağlanmamadır.
    ...

    "aşağılık pozitivistler sizi" der ve saygılarımı sunarım.
    4 ...
  4. 15.
  5. "Birey hiç durmadan, her biri kendi yasalarına sahip olan bir kuşatma mekanından öbürüne geçer; önce aile; sonra okul ("artık ailende değilsin"); ardından kışla ("artık okulda değilsin"); en sonunda fabrika; arasıra hastane; olasılıkla hapishane, yani kapatılmış-kuşatılmış çevrenin en önde gelen örneği."

    deleuze.
    4 ...
  6. 12.
  7. Çağının çok ötesinde bir filozof... Sevilme arzusuyla ilgili yaptığı saptama çok sarsıcıdır;

    “olduğun şeyden başka bir şey olabilmek”.

    insan bir yüzeydir. Ya da daha iyisi, varlık yüzeyeldir. Daima belli topografyaları düşüneceğiz. “Şu” arzulayan makineler, “şuradakilere” eklenir; “şu” iktidar oluşumları ile “şuradaki” arzu cemaatleri mücadele etmektedir. iktidar içimizde değil, bitişiktedir
    Kafka’nın Dava’sında mahkeme odalarının bitişikliği-. Daha ziyade bir içsellik deneyimi üreten şey, belli bir yüzey ile diğerleri arasındaki bağlantıları bloke eden, arzunun kolektif bağını ezen, bitişikteki belli iktidar oluşumlarıdır. Yukarıda tanımladığımız okuldaki söylemsel, yasal, pratik vs. iktidar oluşumları sayesinde akademideki kolektif öğrenim deneyimi, kişiselleşmekte, kişinin içsel bir sorumluluk ve başarı hırsı olarak deneyimlenmektedir. Derinlikler faşizmdir.
    3 ...
  8. 9.
  9. anti-oedipus isimli kitabı mükemmeldir, bir solukta olmasa da düşünerek, altı çizile çizile okunasıdır.
    3 ...
  10. 11.
  11. ''ahlaki değerlerin bir eleştirisine ihtiyacımız var; ve öncelikle sorgulanması gereken de bu değerlerin değeri.'' nietzsche ''genel olarak değerlerin soyluluğundan söz etmek, kendi alçaklığını saklamakta çıkarı olan bir düşünceye tanıklık eder: oysa kimi değerler anlamlarını, alçak, bayağı, köle olanın sığınakları ve ifadeleri olmakta bulurlar. değerler felsefesinin yaratıcısı nietzsche, biraz daha yaşamış olsaydı, en eleştirel kavramın en yavan ve en alçak ideolojik konformizme hizmet ettiğini, felsefenin çekiç darbelerinin yaltaklık darbelerine dönüştüğünü, kavganın ve saldırganlığın yerlerini kurulu düzenin azılı bekçisi, yürülükteki değerlerin köpeği olan hınca bıraktığını, soybilimin de köleler tarafından kullanıldığını görecekti.''

    Friedrich Nietzsche'yi deleuze'dan; nietzsche ve felsefe ** kitabından okumak, derinden duyumsamak hatta özümsemek; gerçekten yaşamaya başlamak için yapılacaklar listesinde en başlarda olası eylem...
    3 ...
  12. 6.
  13. gilles deleuze'de öteki post-yapısalcı düşünürler gibi, genel felsefe tarihinin eleştirisiyle çalışır, ve onu yeniden kurgular.
    bu girişim, bilinen anlamda felsefe tarihi anlayışının yerle bir edilmesi anlamına gelir. sabit bir varlık fikrini sorgular deleuze ve özne-nesne ilişkileri üzerine kurulu kuramları devirmeyi amaçlar. bir tür ayrım felsefesi'dir ve gilles deleuze'nin istediği diyebiliriz.
    başka bir değişle ise olay ya da oluş felsefesi söz konusdur burada. bu yepyeni bir düşünmenin temellendirilmeye çalışılmasıdır.
    3 ...
  14. 16.
  15. Bu önemli fransız düşünürü toplumsal birçok meseleyi bize kökünden açıklayacak arzu ve oluş kavramını felsefesinin merkezine almıştır. Arzu kavramını spinoza'dan yararlanarak geliştirmiştir. Dölöööz için arzu vardır. Toplumsal arzu ilişkileri ile açıklanır. Bütün edimlerimizin temelinde arzu akışları vardır. insan sürekli arzu üreten bir makinedir. Bu cinsel arzu değildir. Akıştır, yönelmedir, bizim varkalma çabamızı artıran arzudur. Eğer bu arzu akışları, evlilik, aile, devlet, ordu gibi kurumlarla kesilirse, arzu makineleri, şiddet üretmeye yani faşist-makine haline gelmeye başlar. Bir askerin bir başkasına zarar verme kapasitesi arzu akışının kesilmesi ve disipline edilmesiyle ilişkilendirilir. Neden nazi almanyası vardı? Neden hitler'i başa getirdiler? Çünkü reich'in dediği üzre, kitleler faşizmi arzuladılar. Deleuzecüğüm teşekkürler.
    3 ...
  16. 18.
  17. Kadın-oluş bağlamında tartışma yaparken beni kodlamaya kalktı ve erkek-oluş hakkında kafasını güzelce ütüledim. Yok öyle kadınsın sen demek. Bir de geçen gün, Ahmet telli'nin çocuksun şiirini yolladı bana, çocuk değilim dedim. Çocuk-oluş olabilir ancak dedim. Kaknem anıma denk gelmesin kimse.
    3 ...
  18. 25.
  19. ''işte Bach'ın müziği, Rönesans sonrası kurumsallaşmış iki müziğin, kutsal, ilahi kilise müziğiyle onun karşıtı profan, saraylı, dünyevi müziğin seslerini bastırmaya çabalayan bir çığlıktır: Defolun! ikiniz de çekip gidin!...''
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük