gidiyorum..
elimi yüreğimde,
yüreğimi sende bırakıyorum..
yeni sonlara başlangıç olmak,
başlangıçlara sebep olmak için gidiyorum..
olmuyor biliyorum..
tenim teninde,
yüreğim yüreğinde yaşayamıyor..
tenime değen teninin teri yosun tutuyor..
yüreğim yüreğine batıyor, kanatıyor..
gidiyorum..
yanıma bir parça gülüşünden,
ve en derinden gelen sesinden,
birkaç tını alıyorum..
acıtıyor..
şaşıyorum..
yanıma aldıklarımın yükünü taşıyamazken,
geride bıraktıklarım beni nasıl böyle hafifletmiş bilmiyorum..
düşünmek zor geliyor..
düşünmek acı veriyor..
gidiyorum..
buna ben bile inanamıyorum..
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
istanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
Ağır bir sızı var bende bu aralar... içimde yazmadığım yanık, yamalı mektuplar var... öyle ki ne istanbul kaldı gözümde ne nefes alma sevdası. Şükretmeyi unutur gibi koptum yaşamdan, yokluğun ölüm gibi geldi bana...
"nihayet" diyerek aldıklarımız hayatımıza, nasılda kandırmışlar bizi, nasılda yalanlarmış inandığımız tüm gerçeklerimizin içinde... sende yanılttın beni, kalbimde çürüttüğüm aşk denen illeti azdırıp gittin... bütün masumiyetimden soyunuyorum artık ve tüm sevişmeleri tuzak sayıyorum... biriktirdiğim kalp kırıklıklarını hediye ediyorum hayata. Sesli harflerle konuşuyorum, sadece sesli harflerle ve en sessiz halimle... susarak ve susayarak gözlerine...
Şeffaf bir beden sunmuştum sana, transparan bir yürek... gör içini, bil ve öyle gel diye... beni inandırdın bizim aşkımızdaki üç yanlışın bir doğruyu götürmeyeceğine ama sen yanlış yapmaya bile izin vermeden sildin tüm doğruları. Bir hayaletmiş meğer her şey, ben aşk sanmışım...
Sana inanmışlığımla sana öyle hazırdım ki, seninle aşka, tutkuya, sevmeye, sevişmeye ve hatta birlikte ölmeye yeniden inanmıştım... ben sevdikçe sen çırpındın, hürriyeti elinden alınmış bir kuş gibi... ben aşk verdikçe senin aşkın gider oldu... senin bana vermediklerin sebep oldu beynimi eşkıyaların basmasına. Senin yüzünden teslim oldum cellata... ipimi çekiyor şimdi canımı acıta acıta ve her adımda ben tövbeler ediyorum, artık aşık bir kadın olmayacağım diye... zehirledin ruhumu, zehirledin yeniden doğurduğum masum tutkumu... bütün masumiyetimden soyunuyorum artık. Azdırma uzakta olsan kalbimi...
Simsiyah bir gece, alabildiğine hırçın... yokluğuna sarılıyorum, son öpüşünü hatırlıyorum, birde ilk ve son olan fotoğrafımızı... bir heyecanın kayboluşunu izliyorum, izlerinde kayboluyorum. Kapkara gözlerimle siliyorum kederimi. artık mutlu ol sevgili sana istediğini veriyorum; simsiyah bir gece, gidiyorum... seni koynumda uyutsam bir daha uyanmazdın, tüm uyanışlara inat gidiyorum... bu mevsimde ve her nefesimde öleceğimi bile bile gidiyorum... bu hayat, bu dengesizlik ağlatacak yoksa beni... yarınım belirsiz, günüm aç, susuz ve her gecem uykusuz kalacak yoksa...
içimdeki yakılası mektuplar, hiç yazılmadılar... ağır sızılı, derin yaralı... artık masum değilim, hele melek hiç değil... sesli harflerle yaşıyorum en sessiz halimle... susarak ve susayarak...
gidiyorum...
Gel dünyanın gör halini
Yaşadım sevdanın kör halini
Şimdi gelde ister seyret beni
benim senden sonraki halimi
GiDiYORUM
Allahım unut diyenlerden oldum
Kahretsin çekip gidenlerden oldum
GiDiYORUM..
Haketmeyeni sevmeyeceksin aslında
Gitsin ne hali varsa görsün
Bu günler geçecek herşey bitecek
O da sefasını sürsün
Şu az sevmesini bir öğrenemedim
Sevgiye aç gidiyorum
işte ben böyle böyle sevdim
Ölümüne gidiyorum..
Allahım unut diyenlerden oldum
Kahretsin çekip gidenlerden oldum
GiDiYORUM..
Bak gör allahım bana neler ediyor
Hiç sevmedim diyor
Bu acı sonu bıraktı bak
Gel git diyor
Şu az sevmesini bir öğrenemedim
Sevgiye aç gidiyorum
işte ben böyle böyle sevdim
Ölümüne gidiyorum..
Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde
Kavrulup gidiyorum.
Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde
Savrulup gidiyorum
Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine
Atlayıp gidiyorum.
Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine
Katlayıp gidiyorum.
Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri
Görünüp gidiyorum.
Ne belli yerim var, ne de sevdiğim biri
Sürünüp gidiyorum.
gidiyorum hayttan,
kopuyorum senden, artık ben yokum. gidiyorum ey sevgili artık sen beni arasanda bulamıyacaksın, artık gidiyorum. senin olsun aşkın, senin olsun sahte dostların, artık ben yokum. sen ve sen kalıyorsun bu diyarda, ben yokum artık gidiyorum.
aydınlık yarınlara.
"gidiyorum buralardan
tüm rüzgarlar senin olsun
benden ayrı rüyadasın
dilerim bir gün uyanırsın"
kısmı ile insanı efkarlara gark eden ali tufan kıraç şarkısıdır. bir aşktan gidebilmeyi güzel anlatır vesselam. arkamda diz boyu balçık hatıraların çığlığı var...
Zaman sadece birazcık zaman
Geçici bu öfke, bu hırs, bu intikam
Acılarımız tarih kadar eski
Nefes almak misali olağan
offf çok kötü be. insan böyle bi şarkı niye yapar? acımaz mı şarkıyı dinleyip dağılana, savrulana, derbeder olana?
yapmayın böyle şeyler insanlara. yazıktır.
(bkz: adamın ağzına sıçan şarkılar)
gidiyorum.
ne acılar çektik seninle.
herkes huzur içindeyken, biz öldüresiye incittik birbirimizi.
herkes sevdiğine sarılıp uyurken, biz aynı yorganın altındaki iki düşmandan ibarettik sadece.
hayır, hayır sana kızgın değilim.
ama kalbime çok derin kesikler attın.
artık, şu an dünyanın bir yerinde ağlayan birinin var olduğunu düşününce bile ağlıyorum.
beni avutacak bir kucaktan mahrum, ağladım gecelerce sen uyurken.
nasıl birbirimizin ellerinden kayıp gitmekte olduğumuzu düşündüm.
seni sevdiğimi kendime defalarca söyledim.
bunu yaptığım için defalarca pişman oldum.
gitmek istedim birçok kez.
biraz daha zaman versek birbirimize.
artık nefeslerimiz birbirine karışsa uyurken.
gözbebeklerin bana gülercesine baksa, nefret ederek değil.
mutluluk izleri bıraksak evimizin her köşesinde.
umutların yalanlarına inanmış, mutlulukla hüzün arasında hüngür hüngür ağladım kaç gece.
saçlarını okşamak istedim defalarca.
uyanıp, benden daha da nefret edersin diye vazgeçtim.
günün birinde sen mutlu bir kızdın: bense karanlık bir adam.
o gün sen mutluluk hayalleri kuruyordun; bense bugünde kaybolmuştum.
kalktım seni uyandırmadan.
yüzümü yıkadım.
aynada kendime baktım; çökmüşüm.
ağlamış olduğumu bir de aynadan görmek üzdü beni.
yapmamam gereken şeyler yapacağımı hissettim.
küçük bir çantanın içine birkaç parça giysi koydum.
alnına tüyden daha hafif bir öpücük kondurdum.
uyanmadın.
uyanma istedim.
gidiyorum.
seni üzdüğüm için çok üzgünüm inan.
gidiyorum.
bir gün birbirimizin cenazesinde görüşmek üzere.
iyi uykular.
tatlı rüyalar.
söylemesi de yapması da kolay olmayan cümledir efendim. karizmayı hak eder. benim kast ettiğim yeni nesil asklarindaki "gidiyoreaam" vb. laflar değildi.
gizemli, istek uyandıran, özgürlük hissi veren bir kelime. insan bazen gerçekten çekip gitmek ister, uzaklaşmak herşeyden, aslında kendinden. kimseye söylemediği, söyleyemediği şeyleri arkasında bırakarak.
içini acıtan bir kazım koyuncu şarkısı...
bir hafta sonra bu şarkı dudaklarımdan dökülecek istanbula ve gidiyorum diycem hiçbir şey almadan birşey vermeden yol ayrılmış görmeden gidiyorum...
vakti geldiyse gidebilmeli insan..gülerek ya da üzülerek!!!
ardından "nereye?" denilen kelime grubudur.
ama şaka bir yana hüzünlü bir cümledir "gidiyorum...", (cümle çünkü eylemi ve gizli öznesi var)
gidiyorum.
"yalnız, kimsesiz gidiyorum" derken bırakmak geride birini yalnız ve kimsesiz belki de.