transandantel gecelerinizdeki astral yolculuklarınızda nerelere erişebildiğinizi, hangi sırlara mazhar olduğunuzu bilmiyorum. belki kavanoz dipli küçük kürenizin içinde bir o yana bir bu yana gitmekten sarhoş olup sadece devam etmekle yetiniyorsunuz. belki clint eastwood gibi bakmaya çabalayanlardansınız. belki de rockefeller center'ın tepesinden bakıp tüm manhattan'ı avcunuzun içine alıyorsunuzdur. belki de hudson nehrini gören küçük apartmanınızda asyalı komşularınızla yaşayıp knicks'in maçına gidiyorsunuz. kim gibi görünmek istediğiniz, hayal dünyanız..bunlar tamamen sizin kontrolünüzde tabii ki.
hayır şu an bulunduğunuz noktadan daha ileri gidebileceğinizi size düşündüren ne ? siz kurt cobain misiniz ? syd barret kadar yetenekli misiniz? gates, jobs falan mısınız? okulu bırakıp büyük adam olduğunuzda geri dönüp hocalarınıza, buradan sizin gerçeğinizi yüzlerinize bir tokat gibi indiren bana nazire mi yapacaksınız? şu anda bir halt olmadığınızın ama ilerde olabileceğinize dair bir pollyanna misali ümitlendiğinizin itirafı mı bunlar?
bu adamların hepsi bir anlık gazla hareket eden , hayal dünyasında yaşayıp icraat nedir bilmeden ölen adamlar. kuyruk acıları var. dışlanmalarının, sevilmemelerinin, , istedikleri kişi olarak doğamamanın acısı ile hırsın elinde harap olup gidiyorlar. zamanla beyinleri içi kemirilmiş bir elmaya benziyor. oysa akıllarını kullanacak olsalar, ispatlamak yerine oluruna bıraksalar bu "kayıp seneler, boşa harcanmış enerji" vs şeylere hiç gerek olmayacak. mutlu mesut, bir yere gitmeden yaşayacaklar.