her seferine daha fazla tepkisizleşmek ve her gelene daha az değer vermekten ötürü gelen ruh halidir. korkmayın üzülmeyin ne yaparsanız yapın geçmiyor. yaralarınız sizinleyken o da sizinle beraber büyüyor, zamanla içinde kayboluyorsunuz umrunda olduğunuz bir insan çıkıp geliyor ama sizin ona duygu namına verebieceğiniz bir şey olmuyor. hem size yazık oluyor hemde sevilmeyi gerçekten hakedene...
güvenmek kırılmak, yine güvenmek yine kırılmak, bir daha güvenmek bir daha kırılmak en sonunda güvenmiş gibi yapıp kırılmak ve sonunda güvenmiş gibi olup kırılmamaktır. *
yasadigin darbeler, olumler ve caresizliklerden sonra duyulan ruhsuzluk. daha once basina gelen ve dagitan bir olayi, bir baskasinda da gorunce veremedigin tepkilerin tumu. ulan bende yasadim zamaninda, ne var sende yasa demenin verdigi acimasizlik.
yasanmıslıkların bunyeye cok agır geldigi ve artık yorgun dusuldugu an da ortaya cıkan ve basa gelebilecek her seye karsı "olursa ne ala olmazsa muaalla" diyip gecmek bir cesit, olan veya olabilecek her seye karsı hazırlıklı olma ve ne farkedercilik.
buyumeye basladıgını anladığın anlardan biridir. keske demek istemesende yinede keskeler vardır. bu kadar agır yasamasaydım, hayatın bu kadar farkına varmasaydım dersin. her gecen gun hissizleserek cogu sey anlamını yıtırerek hayatına devam edersin. tabıkı keyif aldıgın, mutluluklar yasadıgın anlar vardır. ama onlarda bile bi acaba durur kenarda kosede.
üzerine baskı yapan acımasız hayat.. soğuk kara kış.. ellerini incelmiş parkenin içinde tutman faydasızdır soğuk tipi hayatını tam ortasından savurur kar öbeklerinin üstüne üstüne. es dersin ey acı rüzgar es kaybedecek nem kaldı.hiç biriniz işlemiyorsunuz tenime...
beraber sevineceğin, beraber üzüleceğin kimse kalmamışsa çevrende, hissizleşmenin başlangıcıdır bu. yalnız kalmanın üzüntüsünü ve sevincini yaşarsın. yaşam çok sıradan bir olaydır artık. baharın gelmesi hiç ilgini çekmez, ölüm ve yaşam doğaldır, ağlamak ve gülmek saçma gelir hissizleşen insana. sevinmek ve üzülmek yoktur artık kişinin yaşamında. maddi ve manevi hiç bir değer ilgisini çekmez. sıradan bir yaşam ve sıradan bir insandır artık o kişi.
hislerinin değer görmediğini ya da karşılık bulamadığını gördükten sonra yavaş yavaş gerçekleşen durum, oluşum sırasında anlaşılmaz bir gün kişi bir bakmış ne bir şeye üzülebiliyor ne de doya doya eğlenebiliyor.
yaralanmış olmaktır. önce hafif, sonra çok derin. yara açılıp derinleştikçe, yerleştiği son kat da, sonunda yok olur, gider. bir şey kalmamıştır ki, hissetsin.
öyle durup dururken olmaz, olabilemez. hissizleştirilmenin neticesidir. bir şekilde hayatına giren hissizler, giderek hissizleşmeni saglarlar. acıya dayanıklılık, tuza alışkanlık, şekere çaylık.. terlik altına yapışan sakız gibi sert bir yüzeye sürterek ayagının altından çıkarmaya çalışırsın o sakızı, çıkmaz tatlım. boşvericeksin.
hem nereye, ne tarafa demezler mi adama.. giderekmiş, peh.
yüzündeki tatlı tebessümlerin yerini artık acı tebessümlerin almaya başlaması. güvenin, umutların yerle yeksan, kalbin taş olup yosun tutmaya başlaması.
doğumdan ölüme kadar hayatın bize yaşattığı olaylara karşı hislerin yavaş yavaş kaybolması olayıdır. bir olay ilk kez karşılaşıldığında zor gelebilir. mesela en yakın arkadaşından darbe yemek gibi. ama bu olay 2. kez başınıza geldiğinde salla, boşver, gibi hissizlikle karşılanır. bu olay çoğu kez insanları kırıcı, yıkıcı, bölücü, psikopat hale getirebilir. lütfen dikkat edelim.
yanında ölene tepki verememek , sevene sevgi verememek , büyüğüne saygı gösterememek ve en önemlisi öleceğini bile bile boş yaşabilmek en büyük örnekleridir.