''hadi canım hayatta başarılar diliyorum sana. bye byeeee..''
ne uğraşacaksın kalsın diye, bir kere kafaya koymuş o, gidicek belli, kal demek anlamsız..!
- hüsamettin ben gidiyorum!
+ nereye lan daha sevismedik?
- senin bu konusmalarina artik tahamülüm kalmadi.
+ tamam git, ama nereye gidiyorsun?
- senin entel dantel arkadasin anguthan ile beraber olmak icin kuaföre gidiyorum.
(bu arada bu anguthan muhittin´in homosexuel arkadaslarindan birisidir.)
Bir gecedir sana doğru senden...
Geçen yaşadığındır,yaşarken anlamadan
Kalan bir gerçektir belki
Bir iğne gibi kaybolan,bir bardak gibi kırılan
Gelen sanki beklediğindir
Ve giden,en tatlı,en sıcak,en kocaman...*
uyuduk, uyandık
sevdik, sevildik
unuttuk, unutulduk
aldattık, aldandık
terk edildik, terk ettik...
bulduk birbirimizi.
gözlerimi kapattım sen yoktun. gözümü açtım karşımdaydın. yıllardır arıyordun beni. inandım, güvendim. sana sahip olduğum en değerli hazinemi, sevgimi verdim. izin verseydin hayatımın sonuna kadar kalabilirdim yanında. bir ömrü başım göğsünde, ellerim avuçlarında geçirebilirdim.
kısacık zamana, su gibi akıp giden zamana inat üç beş haftaya sığdırdık belki de koca bir ömrü.
sığdırdık da benim mi haberim olmadı?
yok. hiçbir şey değildi yaşadığımız. koca bir yanılsamadan başka bir şey değildi. ben bendim. ben, senin ellerinde şekillenen bendim. sen...
sen sadece sendin. ben senin gözlerinin içinde sen olurken, sen bana bakmıyordun bile.
bunları okusan 'hele şükür anladın bravo' falan dersin. huyunu bilirim. o kısacık zamanda avcumun içi gibi ezberledim seni. evet fikrince belki 'sonunda' anladım. ama atladığın bir şey var...
ben senin 'hiç olmadığını' her gece unutup tekrar hatırlıyorum. canımı acıtan da bu oluyor zaten. yoksa ne suretin, ne beni unutuşun, ne kokun, ne hayalin ne de hayaletin acıtıyor beni. buna ister manyaklık de, ister delilik. ne dersen de umrumda değil.
bundan sonra istesen de üzemezsin beni zaten. en azından giderken 'aslında seni hiç sevmedim.' dediğin zamanki kadar tuzla buz olmam.
başkasına gittiyse, hiçbir şey yapılmaz. sevilmeyen, başkasından daha değersiz görülen, ayakların dibine atılan ve başkasının baş tacı olduğunu bilen insan ne yapar ki? geri dönmesi ümidi mi? affetmek mi? bu durumda, "imkansız" sözü bile az kalır. giden insan, yaşarken ölmüştür kalan için.