sevgiliyle her konuşulan yerde anıların tekrar yaşanıp canlanmasının duyulup terkedilenin kalp damarlarının kıvrılıp titreşmesiyle ve gözlerin kanlanması ile devam eden ve sevgilinin gitmesi diğerinin arkasından bakması ağlaması ümitlerin bitmesi kaşların aşağı inmesi ile devam eden depresyon.
susar, insanın yüreği. halbuki içinde gerçekten, o "fırtınalar kopma" lafı tam anlamıyla gerçekleşir.
binlerce kelime, insanın beyninde uçuşur.
ama siz hiçbirini yakalayamazsınız;
sevgiliniz giderken.
giden sevgilinin ardından bakakalmak değildir aslında. giden sevgilinin ardından bakmak umuttur. döner bakar mı? bakar da koşar mı? koşar da sarılır mı? umuttur. bekleyiştir. gerçekleşmez ya yeniden yıkar, bakakalmak gibi.
çaresizliğin başka bir adı sadece,eve gittiğinde,izlediğin bütün filmlerin kavuşma sahneleri gelir gözünün önüne ve bir gün izlediğin o sahneler gibi kavuşmayı hayal edersin bu senin tek umudundur artık.
kaçan otobüsün arkasından bakakalmak gibi son derece hazindir. koyun gibi bakar o gözler mel mel böyle alık alık. hafif sulanmışsa tadından yenmez şiirler yazılır şarkılar dinlenir! yanında mp3 çalar varsa klip bile çekersin amk.
papatyalar ortasında başladı her şey.
sıkıldı bıraktı.
sıkıldı döndü.
gene sıkıldı gene bıraktı.
ah aşkın sevdalıyla oyunları...
gene bir ayrılık eşiğinde aldım papatyaları gittim.
uzattım, kıpırdamadı elleri.
papatyaların boynu bükük.
gitti.
bir kavanoz aldım
üşenmeden papatyaların kafalarını bir bir kopardım
kavanoza attım
kapağını mühür gibi kapadım.
küflendiler.
kötü kokmaya başladılar.
eskidiler aşklar gibi.
sonra gene döndü, solgun papatyaları verdim o'na.
döndüm gittim, ardımdan baktı mı bilmiyorum.
ben dönüp bakamadım.
aşk, papatyalardan daha dayanıklı,
bu kesin.