ilkini hatırlamıyorum bile ama ilk koyanı hiç unutmuyorum. neyse oraya sonra geleceğim, önce en geriye sarmak istiyorum. tabi ki doğumuma değil çocukluğuma.
eğer babanız polis veya öğretmen ise ayrılığı sizden iyi kimse bilemez. birkaç yılda bir okul, ev hatta şehir değiştirirsin. alışmak en büyük korkun olur. çocukluk arkadaşı kavramını pek bilmezsin, çünkü bir ortama tam alıştığın sıra yine aynı lafı duyarsın; "ev değiştiriyoruz". okula başladığım vakit 7 yaşında 3 tane ev değiştirmiş biraz sorunlu bir çocuktum artık. kimseyle arkadaş olamıyordum. hani dışarıdan baksan arkadaşlarıyla top oynayan normal bir çocuktum ama içimde her an ayrılabileceğim bir ortamda olduğum hissi..
bu hissi biriyle atmayı başarmıştım. evet tabi ki bir kız. erkeklerle arkadaşlığım zaten hep kavgayla başlar samimiyetle devam ederdi. ama onu en baştan sevmiştim. sınıfın en kısası olduğum için en önde oturtmuştu hoca beni. sınıfın en kısa kızının yanına, özgenin. karşı cinsle yanyana oturmak, o an utanıp kızardığıma eminim. ama özge çok sevecendi gidip gelip yanaklarını mıncırırdım. bizim zamanımızda aşk boyama kitaplarını paylaşmaktı. ben beslenme çantama kadar paylaştım onunla. ilk senenin sonunda bizimkileri satıp teneffüslerde onunla elele gezmeye başlamıştık. sonra sene bitti yazın hiç görüşemedik. sonraki sene ilk gün heyecanıyla okula gittim, babam sağolsun yine geç kalmıştık. sırayı yara yara en öne ulaştım. orada olması gerekiyordu, ama bulamadım. en yakın arkadaşı merveyi görünce nerede olduğunu sordum. "gitti" dedi "taşınmışlar, ailesi de başka okula yazdırmış". hani bazen -the end- yazısını görür gibi olursunuz ya işte bunu ilk kez orada hissettim.
sanki hayatımın sonrası ilkinin devam filmi gibi. karakterler değişir senaryo az buçuk değişir ama son hep aynı. başlarsınız bağlanırsın, gider üzülürsün. başlarsınız bağlanır, gidersin üzülür. sonra bir şeyler değişir, başlarken "gideceğim" dersin "olsun ben de gelirim der". sonra gidersin gelmez.
ve en son artık başlamazsın, bağlanmazsın, hep sen gidersin, üzülürsün ama üzmezsin. ilk ayrılıktan sonra 13 yıl geçti ama şimdi geriye bakınca daha net görebiliyorum. gitmek veya kalmak terk etmek değil. gidenin yanına gidilir, kalanla bir ömür kalınır. önemli olan içinden atıp atmadığın. bunu evliyken bile yaparsan ilişkin biter.
not: özgeyi bir daha bulamadım. o zamanlar ne telefonumuz ne de facebook vardı. soyadını bile hatırlamadığımdan hiçbir yerde bulamadım. zaten ne ben aynıyım ne de o. bulsam bile iki farklı insan oluruz.
nazım hikmet ve can yücel arasında geçtiği rivayet edilen diyalog. nazım hikmet can yücel'e sormuş giden mi terk edendir yoksa gitmesine göz yuman mı diye. can yücel'in cevabı ise siktir et nazım sana bir şey olmasın şeklinde olmuş.
duruma göre değişir, hangisi daha önce sevgili bulabiliyorsa o terkedendir.
genelde gidenler, gidecekleri sevgiliyi ayarlayıp öyle gittiklerinden terkeden gidenler olur. giden malak birini ayarlamadan gittiyse vah haline o zaman, bi süre sonra giden taraf dönüş sinyalleri göndermeye başlar.
bu nedenlerle terkedilme acısını tatmak istemeyenlere nacizane öneri, sevgiliniz varken, sevgili olma potansiyeline sahip arkadaşlarınız da olmalı, hiç acı çekmez, hiç bişe kaybetmezsini, unutmamak lazım her insan değerlidir.
giden terk etmiştir.Yaşanan her ne var ise geride, bırakıp silmiştir. artık sizi diye birşey kalmamıştır. yeni ufuklara yelken açmıştır.
not:kalana zor gelecek terkedilmelidir. nihayet bir güzel başlık daha.