Yalan söyleyen mi suçludur yoksa kanan mı ? acıyı kim çeker ardına bakmadan kaçan mı ? yoksa geride kalıp alevler içinde yanan mı ? zaferi kim kazanmıştır sence? giden mi yoksa kalan mı ? söyle kimdi galip? hangisi mağlup? öldürüp bir insanı pişmanlık duymadan yaşayan mı ? yoksa yaşadıklarını ok gibi gibi kalbinde taşıyan mı?
her ikisi de acıyı çekendir ortada bir değer varsa ve sevmişlerse... giden; gitmesi gerek olduğu için gitmiştir, gidene de izin vermiştir kalan ki gitmiştir. yoksa arkasında sevdiğini bırakıp gitmek istemez kimse.
giden kalbini bırakmışsa kalanın gönlünün bir kuytusunda kalanada zordur gidenede. bir garajdan el sallarsınız kalana. yağmur damlaları gözyaşlarınıza karışır. hani kal dese, gitme dese diye umutla bakarsınız gözlerine. ama ne o kal diyebilir ne de siz gitme de hadi bana diyebilirsiniz. hadi git artık der kalan buğulanan gözlerini saklamak için eğer başını. çünkü bu öyle acıtır ki her iki tarafıda ölümü bekleyen hasta gibi bir an önce olsun bitsin isterler. sonra tekerlekler dönmeye başlar. ayrılık vaktidir. geleceğim, mutlaka döneceğim diye kalkar eller son kez. bu bir umuttur, hayatta ve ayakta tutar sizi. evet bir gün dönme umuduyla ayrılırsınız o küçük şehrin küçücük garajından. şehri en son gören viraja kadar gözler hep arkadadır. telefonum çalsa gel dese dön dese diye içinizden yalvarırsınız ama olmaz bir türlü. hoşcakal sevdiğim dersiniz son kez ve artık şehir görünmez olur. elinizde elinin sıcaklığı kalır. halbuki o eller daha demincek birbirini tutuyordu. içiniz burulur, boğazınız düğümlenir. başınız otobüs camına yaslanır ve giden olmak zormuş meğer dersiniz kendinize. velhasıl zordur giden olmakta kalan olmakta. gidenlerin kalanlara yeniden kavuşması dileğiyle.