5. sezonu bitirmek üzereyim, her sezonda bir bölüm eski çağlarda geçen tarzda oluyor, 5. sezonunda da 12. bölüm öyle. Sezonun en sıkıldığım ve işkence gibi geçen bölümler oluyor benim için istisnasız.
5. sezon 12. bölümü izledim.
bu dizinin başka bölümlerini de izlemiştim. içlerinde bir kaç iyi bölüm vardı ama çoğunlukla kötü. bitmesi için zor dayandım.
kötü bölümleri inanılmaz kötü. iyi bölümleri iyi olan bir dizi. içlerinde özgün yaratıcı çok az bölüm var.
bu dizi için exxen aboneliği almaya yazık.
Hidra lakabı ile tanınan rapçi fatih uslunun sevdiğim bir parçası.
Alıntı:
Çocukluğum dualarla çizilmiş bi' resim gibi
Çalışmaktan başka bi' çarem de yoktu esir gibi
Edebiyatta nesir değil
Matematikte kesir gibi, bölünüyorken
yazmak istiyordum Aziz Nesin gibi...
son bölümün son sahnesinde yılmaz bilerek mi yaptı o yanlış değerlendirmeyi anlamadım. ilkkan'nın başka birisi olma ihtimalini, 450 bin TL maaşı, ara ara patronuna blowjob yapmanın karşılığında alma fırsatını teperek, başka birisi olma fırsatını elinin tersiyle ittiğini söyleyerek. aslında tam aksine illkan bu parayı istemediği birşeyi yapmamak adına redderek tam olarak başka biri olarak ayrılmıştı geceden.
ben senin gözlerinin içine bakıyorum ve göt deliğini görüyorum kardeşim...
yılmaz bazen düşünce yapım aynaya bakıyormuş gibi hissettiriyor bana.
mevcut türlerden farklı ve alışılmışın dışında bir yapı olduğunu düşünüyorum, hatta bazen mimikleriniz değil düşünceleriniz gülümseyebilir.
sezon dört bölüm birin sonundaki epik müzik harika. bağlam olarak da harika. aslında saçma sapan bikaç absürd olay yaşandıktan sonra bölümün böylesi devasa, büyük duygular uyandıran bi müzikle bitmesi ilk bakışta dizi'nin absürdlükler silsilesinin bi parçası gibi duruyor, bu haliyle bile gayet iyi bi cuk oturma hissi oturuyor.
ama esasında, bölümü dikkatli izlemişseniz fark ediyorsunuz ki müzik oraya absürd olsun diye konmamış, müzik gayet ciddi. bölüm boyunca insanın vuruşup kazanıp kazanabileceği en büyük savaşını izliyorsunuz, iradesiyle olanı. ve öyle ya da böyle yılmaz eşliğinde ekip bu savaştan pirus zaferiyle ayrılıyor. ilkkan'ın üstüne sarılı battaniye, ağır aksak birbirine tutuna tutuna yürümeleri falan, aslında en büyük savaşın yorgunluğu.
bölüm boyunca insanın kendi iradesiyle olan en büyük savaşı aslında son derece hassasiyetle ve boynu bükük bi mağrurlukla, olabileceği en ciddi haliyle anlatılıyor aslında. yılmaz'ın; "ben yılgınlığım, kızgınlığım ve belki de en derinlere sakladığım kötülüğümü harlı ateşlerde eritip, iradeye çevirdim. sende de o iradeyi eğip bükecek güüç, yok... anladın mı?" cümlesini duvara falan asmak lazım konunun ilgilileri açısından. bu konuya bundan daha net bi cevap, daha eğilip bükülemez bi çözüm görmemiştim.
bu kafadaki insanlar için konu böyledir, kapanmıştır. çatışmalar yaşanmış, kanlar dökülmüş, ayranlar dökülmüş ve götler sikilmiştir. bedeller hiç de bila bedel oldukları söylenemeyecek şekilde ödenmiştir. şanssız bi şekilde, sırf yaradılış gereği diğerlerinden daha az miyop olduğu için görebildiği en ufak çirkinlikleri eritip eritip iradeye çevirmek zorunda kalmış olan insanlarla yapabileceğiniz iki şey var; onları kabullenmek, sizi kabullenişlerine saygı göstermek... eğip bükmeye hiç yer ya da imkan olmayan topraklardasınız. hoşgeldiniz, esasınızda bilmediğiniz bi yerde ve kayıpsınız.