bugün

5 yıldır tanıdığım kız arkadaşım bana sana köpekler gibi aşığım salaksın aq malı nasıl görmüyosun beni demişti.
"O bolum sirf matematik sen yapamazsin,gercekten cok zorlanirsin." Yillaar once tercih zamani rehber ogretmen soylediydi bunu. O bolumu yazdim,aslanlar gibi ortalamayla ve onur belgesiyle mezun oldum. Yetmedi master yaptim.
önceden çok alıngan birisiydim, alınıp gücenmek için çok bahane vardı. ama yaşla ve bazı tecrübelerle gelen olgunluk önce lafı söyleyen kişiye baktırıyor. hani mevlana felsefesi zamanla oturuyor belki de "Suskunluğum asaletimdendir, Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de adama bakarım adam mı diye?".
söylenen sözden önce söyleyen kişinin vasfına bakıyorum, kendi neyi başarmış da bende ne kusuru arıyor onu düşünüyorum. kendi eksiklerini örtmek için bende kusur arıyorsa gülüp geçiyorum.
Senin yarın bir gün nerede olacağın meçhul ama ablan yanımızda. Ben ona haksızsın diyemem.

Daha açardım bu cümleyi de sabab sabah tadım kaçmasın.
Şöyle bir düşündüm de ne çok zoruma giden laf işitmişim ya ben.
2 tane muhabbet kuşum vardı benim. Suluklarındaki su bitmiş ikisini de gittim doldurdum ve kafese takmak için elimde götürüyorum. içerde misafirler var ve Babam her zamanki gibi sert bakışlarıyla beni süzüyor, bir hata yapsa da herkesin içinde sayıp sövüp rencide etsem diye. Neyse ben onun beklediği hatayı yapıp elimdeki suluktan birkaç damla su döktüm yere. Gözünden kaçar mı amk zaten gözü üstümde. "Bir şeyi de becer lan bir insanın eline hiç mi bir şey yakışmaz amk? bi kuşa su bile veremiyorsun, sen nasıl bir adamsın ya? vallahi bundan adam olmaz" dedi. Böyle sataşmaları hep vardı ama bu lafı misafirlerin içinde söylemesini yediremedim kendime. Kuşunun da suyunun da amına koyarım çok biliyorsan al kendin doldur dedim elimdeki suluğu onun ayağına gelecek şekilde yere çarptım. Sonrası malum tabii evin içinde bir haraketlenme oldu. Birbirimize girdik neyse ki ev kalabalıktı da bizi ayırdılar. Sonra yine her zamanki gibi saygısız, terbiyesiz, ahlaksız ben oldum amk.
“senden vazgeçtim. senden seninleyken vazgeçtim ben.”
Kickboksa başladığımı söylediğimde salondaki bütün akrabalar ''aman sen dayak yersin boşver'' demişlerdi. çok zoruma gitmişti. çalıştım, kan döktüm, ter döktüm, gözyaşı döktüm. en sonunda kendimi kanıtlamak için müsabakaya çıktım. dayak yedim.
“Bu pişmanlık benim pişmanlığım ve yaşarım”

Kızgınlık anında söylediği, geri dönüşü olmayan bir cümleydi.

Benim zoruma giden bir cümle oldu, onun da en büyük pişmanlığı.
“Hastasin sen, nereye gitsen orayi yok edeceksin.” Cok dusundurdu, cok uzdu, acaba gercekten boyle mi olacak diye kendimi sorgulatti. Ama oyle degilmis. Gittigim yerde cicekler aciyor.
Bana yaşattığı güvensizlik.
9-10 yaşlarındayken rahmetli peder sigara almam için bakkala yollamıştı. Paranın üstüyle de kendine kinder al demişti. Ben sigarayı ve kinderi aldım, parayı da verdim, puşt bakkalcı kolumdan yakalayıp kinderin parasını vermedin çalıyor musun hırsız mısın sen falan demişti. Araya bir kaç küfür de sıkıştırdı. Ulan parasını da verdim halbuki. Tabi eve ağlaya ağlaya gittim, babam beni öyle görünce anlattım her şeyi. Allah mekanını cennet etsin babamın, o herifim ağzını, burnunu, kafasını yarmış. Bir de eski güreşçilerden. O zaman dedim ki kendime senin sırtın yere gelmez oğlum arkanda baban var.
Lavuğun biri bana askerde sen daha çocuksun erkenden evlenme biraz daha olgunlaş demişti. Tamam, bak hâlâ daha çocuk ruhluyum kabul ediyorum. Ama acaip zoruma gitti. Sonra bazı arkaşlar ehliyet kursuna verilmek üzere sabıka kaydı çıkartmak için merkeze gittiklerinde bunun sabıka kaydını da çıkartmışlar. O bize hava atan Pezevenk sivildeyken küçük bir oğlan çocuğuna ormanlık alanda tecavüze yeltenmekten ceza almış meğerse. Bu olaydan sonra Tüm karakol selamı sabahı kestik. Anladı ibne tabi Tipini si..maymunu.
uzun bir konusmama surecinden sonra kendisine "seni cok ozledim, ya sen?" demistim, hicbir sey soylememisti.

bazen sessizlik insanin daha cok zoruna gidiyor.
Lise 2 deyken o zamanki sevgili Sevgilimin bahçede en az 7-8 kişiyle otururken bir anda “aa senin kolunda ne kadar çok kıl var” demesi.
Ben kumralım, o ise sarışındı. Yani biraz ton farkı vardı.
Yani demezsin bunu da...
sen, sadece sorunlarımdan birisin.
10 ya da 11 yaşında bir çocukken rahmetli anneannem ile dışardaydık yaşlı kadın oğlum şuraya soruver varsa bozsun diye muhtemelen bu günkü 20 veya 50 lira gibi çok da bozması zor olmayacak bir parayı verdi elime elinde hee zamanki gibi (hee yaşlı kadının elinde niyeyse torbalar olurdu o zamanlar ) soluklanmaya durdu. Ben de eczane olduğunu hiç unutmadığım bir dükkana girdim gayet 10 yaşında bir çocuk olarak art maksat taşımadan sordum bunu bozarmısınız diye. Adamın burası banka mı dangalak deyişini hiiiiiçç unutmadım unutmayacağım. Ben bu kadar ağır gelen bir cümleyi ne askerde ne okulda ne çalıştığım onca pis işte işitmedim. Çünkü hiç haketmemiştim. Ulan 10 yaşında yaşıtlarına göre efendi piçlikle hiç işi olmamış bir erkek çocuğuna o laf denir miydi be.hayatımda ilk beedduamı o herife etmiştim inşallah dükkanın kapanır diye başka kötülük bilmediğimden daha ağrını düşünemedim edemedim. ..
Hayırdır niye onu sepete koydun paran var mı?
Sen ne gerizekalı bir çocuksun ya
- abim- öz abim.
Senin yoluna atayım.
"Büyü de gel".
çoğunluğunu babamın kurduğu cümlelerdir.

"keşke ölsen de rahatlasak."
"allah belanı versin de kurtulsak senden ailece."
"lanet olsun senin gibi çocuğa."
anneme bakarak: "çok güzel bi orospu yetiştirmişsin." kazandığım başarılarda ve yaptığım iyi şeylerde babamın, onu sinirlendirdiğim zaman annemin çocuğu oluyorum.

huzuru bozanın benim olduğunu düşünüyor benim, annemin ve kardeşimin ondan nefret ettiğini bilmeden. sürekli bana böyle davranıyor çünkü ben daha fazla ezilmek istemiyorum onun karşısında. annemle kardeşim hep susuyor tabiri caizse itle çuvala girmemek için yutuyorlar tüm yaptıklarını. ama ben sessiz kalamıyorum. ilk defa kendisine karşı gelen biri olduğum için kaltak ilan ediliyorum anında. ama geçecek biliyorum, allah mazlumun ahını yerde bırakmaz.
Biz... olamayız... demişti.

Olurduk lan vallahi de olurduk çok güzel olurduk hem de, ah senin doktor egon olmasaydı...

Halbuki ne çok sevinmiştim sen tıpı kazanınca, içim içime sığmamıştı, ama sen olamayız dedin, bir evlilikte erkek kadından daha üst bir statüde olmalı dedin. O yüzden olamadı.

Peki sen ne oldun, hastaların davalarıyla boğuşan kötü bir doktor oldun, kötü bir evlilik yaşadın, senden daha önemli konumdaki kocandan(eski kocandan) çok kötü dayaklar yedin. Ben seni dövmezdim la en azından, insan sevdiğine kıyar mı?
Et bulamayıp kemik yalayasin.
Bir birimizi sevdigimizi sanmisiz...
görsel

“Sen abdülhamiti savundun” dediler bana. Çok zoruma gitti, çok üzüldüm.
Düşünüyorum da. Hatırlamıyorum. Demek ki ağrıma giden önemli bir şey olmamış.ewed