geçmişi kimse özlemez.
özlenirse 17 yaşındaki tutkulu sevmeler özlenir,
yüreği eriten hatıralar özlenir,
taşı sıksan eritecek kuvvet özlenir,
yitirilen insanlar özlenir,
siyah beyaz bir fotoğraf gibi duran masumiyet özlenir,
yoksa geçmişte birşey olmadığını herkes bilir.
hep eskiyi yad ederiz, keşke deriz, "keşke tekrar orada olabilsem" ve o günleri, orada olmayı ne kadar çok özledim deriz.
Sadece orda olmak mı? Yoksa ordaki kişi olmak mı? Zaman ne çok şeyi değiştiriyor. insanlar genel olarak geçmişi özlediklerini söylüyorlar ama sanırım geçmişteki kendilerini özlüyorlar daha çok. Herşeyin değiştiğinden şikayet ediyorlar ama kendilerinin ne kadar değiştiğinin farkındalar mı?
ben bugün bunu farkettim ben eskiyi değil kendimi özlüyorum...
Aslında insan geçmişini Özlerken bile sadece kendi mutluluklarını, anılarını Özler. Anılarındaki insanlar sadece aradaki sÜslerdir. Biz insanlar benciliz, evet. Bu doĞamızda var maalesef.
Geçmişi çok özlüyorum. Her şeyin bu kadar değersiz ve basitleştirilmediği günleri. Şu anda hiçbir şeyin kıymeti yok. Her şeye bir tıkla ulaşıyoruz. Bilgi elimizin altında. Bilenin kıymeti yok. Her şeyin plastiği var, el işçiliğinin bir getirisi yok. Eski malzemeler ne kadar kaliteliydi şimdi öyle değil. Eskiden dükkanlar vardı, şimdiki gibi lazer kesim tabelaları olmayan. Camlarında renkli, eğik yazıyla berber, terzi yazardı. Herşey bu kadar pratik değildi, hep emek isterdi ve o yüzden kıymeti bilinirdi. Uzaktaki insanları görmek bu kadar kolay değildi. Ulaşım bu kadar hızlı değildi belki o yüzden düğünler bayramlar bir başka güzeldi. insanlar da bu kadar deforme olmamıştı. Sosyal medya denen illet hayatınıza girmemişti. Yediğini, içtiğini, mahremini paylaşanlar türememişti daha. Uzun lafın kısası geçmiş çok güzeldi. cocukluğu 2000'li yıllarında başında geçmiş, sosyal medyasız günleri tatmış biri olarak kendimi şanslı addediyorum.