teknolojinin çok gelişmediği, her şeyin para ile ölçülmediği, insan ilişkilerinin sağlam olduğu, komşuluğun, dostların, bayramların ölmediği, marka saplantılarının, televole hayatların, reklamların olmadığı yılları, eskiyi, maziyi, geçmişi özlemektir.
hergeçen gün daha fazla şey öğrenmenin getirdiği ağırlığın altında kendini eziliyormuş gibi hissetmek nedeniyle daha az şey bilinen günlerin özlenmesi buna örnek verilebilir.
arabanin arka koltuguna oturup,tozu dumana katan yollarda ardinda biraktiklarina bakmaktir. belki bir sehir, bi dost yada bir sevgili..yani koca bir yasanmislik. *
Geçmiş herzaman özlenir çünkü hiç bir şey eskisi gibi olmaz. Her zaman eski aranır. Eski günlere dönmek için bir çok şeyden fedakarlık edebilir insanlar. *
geçmişte yaşanan çoğu tatsız olaydan dahi sempatiyle bahsedilebildiği düşünüldüğünde,peşimizi hiçbir zaman bırkmayacağı anlaşılan,insanın içinde buruk bir tad bırakan hede.
90 lı yıllarda ilk gençliklerini yaşayanlar bilir o zamanlar her şey kısıtlıydı belki ama daha zevkliydi. O zamanki şarkılar, çizgi filmler herşey çok başkaydı. 10-15 yılda nasıl bu kadar her şey değişti? yoksa biz mi değiştik? bilemiyorum.
insan beyninin insan organizmasına oynadığı en güzel, en havalı oyundur geçmişi özletmek. zira bünye geçmişteki tüm kötülükleri siler, iyi anılara kocaman kocaman yerler açar. dolayısıyla geçmiş her zaman olmasa da genelde çoğu zaman iyi hatırlanan, özlenen zamandır.
okulu, 3 sayfa 'a' yazdığınız için birilerinin size yıldızlı pekiyi verdiği günleri, lisedeki ilk aşkınızı, eski mahalle arkadaşlarınızı, sabah çıkıp akşama kadar oyun oynamayı, kirlenmeyi, aşık olunan adamın kokusunu, gözlerinin rengini vs vs her bir şeyi tek tek özleyebilirsiniz.. hatta sabahın kör bir vaktinde biri masanın üstüne bir çanta koyup 'kopya çekmeyelim diye koydum.' dediğinde önce glüp sonra ağlayabilirsiniz.
öyle b.ktan bir şeydir geçmişi özlemek.
mütemadiyen olduğunda bugününüze zarar vermeye başlar ve hatta geleceğinize zarar verebilir..
etrafınızdaki herkes geçmişle yaşanmayacağını bas bas bağırırken kulağınızın dibinde, bilmezler o an yaşamanızın tek nedeninin aslında geçmişiniz olduğunu. geçmiş geçmiştir evet de geçmemiştir henüz geçer dedikleri hiçbir şey.
pes yerine o zamanlarda oynanan sensible soccer'in sanki insana daha bi eglenceli gelmesi. cumartesi günleri bir arkadas evinde toplanip sensible turnuvasi ve ardindan mahalleye inilip aksamki mac saatine kadar sokakta top oynamak. eger hele bir de yaz mevsimi ise, aksam izlenilen dünya kupasi maclari sonrasi tekrardan mahallede toplanmak *. disari cikmak isteyen ama ailesi tarafindan izin verilmeyen kizlari ise bizzat gidip kapisindan, mahallenin güvenilen cocugu olarak aksam evin önündeki merdivenlerde oturmak icin disari cikartmak. grup sayisinin tavan yaptigi gecelerde ise pencerelerden gelen aile destegi ile kizli erkekli yakar top, saklambac oynamak. herkesin birbirini tanimasi, herkesin birbiriyle samimi olmasi. oyun bittikten sonra kizlari tekrar evine götürmek. kalan erkeklerin birbirine korku hikayeleri anlatmasi. sonra eve giderken de o kisacik yol boyunca kafanin icinde kurduklarinla hayatinin en korku dolu dakikalarini yasamak!
yaşadığı şu andan zevk almayan acı çeken insan ın düşüncesidir. geçmişinde her şey bugün den daha güzeldir çünkü, belki dünü bile bugünün den daha iyi geçmiştir. her gün bir sonra ki günden daha kötü geçerken haftalar, aylar, yıllar öncesi yaşadığı mutlu günleri belkide onu çok mutlu eden tek bir günü özler. zira yarın da bugünü özliyecektir. açıkcası her geçen gün daha da boka sarmaktadır hayatı. gelecekte neler ile karşılacağını az biraz kestirebiliyordur zaten o nedenle mutlu da olamıyordur. sürekli mustuz, depresyon modun da takılmaktadır. her seferinde anılarına bakar keşke der durur. o anılarla mutlu olma yerine neden şimdi niye böyle neden o eski yaşantım yok diye acı çeker. aslında biraz mantıklı davranabilse o anılar la mutlu olabilir. zaten şu anda mutsuz anılarla mutlu olmak varken onlar şimdi neden yok diye mutsuz olur. o eski anların bir daha gelmicek kesinlikle geriye onlar orda kaldı. geçmişe bakarak geçirdiği zamanı biraz da geleceğe bakarak, gelecekte ne olacak şöyle olabilir böyle olabilir diye düşünerek, hayal kurarak kurduğu hayelleri gerçekleştirmek için çabalayarak belki mutlu olabir. hayatın da ters giden şeyleri düzeltmek kişinin dışında kimse nin elinde değildir zaten. geçmişi özlemek güzeldir ama acı duyarak değil, gülümseyerek eğer gülümsemeden binbir sitem içinde özleniyorsa olmayacak durumdur. şuan da mükemmel derece de bir hayata yaşama kaynağına sahip olan insanlar ın bile geçmişte özlediği şeyler vardır mutlaka. olmaması imkansızdır. bütün bir hayatını geçmiş de yaşadığı anıları güzel hatıraları mutlu günleri düşünüp acı duyarak sıfır moral ile yaşamak gibi bir saçma düşüncesi var ise insan ın pek normal değildir kanımca. psikologa falan görünmekte fayda vardır kendi başına çözemiyorsa. hayatı böyle bir boşvermişlik aman ne olursa olsun, çok da umrum da ya hayat her geçen gün daha kötü diyerek çok fazla yaşayamaz yaşasa da buna yaşamak denir mi tartışılır tabi orası ayrı bir konu. sonuç olarak her gün yeni bir umut dur. hiç umut yok ise mutlu olmak için anı yaşamak anlık mutlulukları kendine yetirmesi lazımdır. daha fazla geçmişe takarak işler yürümez. bir umut belki geçmişte sahip olduğu çok sevdiği şeylere, kişilere gelecekte de sahip olabilir hemde daha güzel bir durum da daha güzel bir şekilde geçmişte mutlu olduğunun kat kat fazlası olarak...
duygu karmaşası; beynin paradoxlarla dolu bir yola girişinin ilk duragıdır. daha sonra sessizlik ve hayal edilen alternatif yasamlarla yola devam edilir.