Bağdaş kurdum yitik bir ömrün orta yerine..
Dünsüz!
Bugünsüz!
Yarını gelmeyecek düşler perdesi ardında sırra kademdi zaman!
An be an!
Hani desem ki güneş;
Ay küser geceye..
Hani desem ki dolunay;
Gün küser sabaha...
Oysa ben çığlık çığlığa susuyorum zamana..
Gidenimden kalanıma uzanan ne varsa merhem olsun yad'ıma...
Göğsümde bir sevdanın ayak izleri..
ya sırtıma inen binlerce bıçak darbesi?
Kanıyorum!
Bilmezler ben her gece kabuslardan uyanıp neye ağlıyorum
Ya sen?
Sen bilirmisin; bir rüyanın yangınında alev almak nedir?
bilir misin bir çift göz mutlu olsun diye kaç can aynı anda feda edilir..
Bilir misin, damlalarca gözyaşı bir teni nasıl ateşe verir...
Bilmem ki kaç okyanus söndürmeye yeter bu yangını?
Susuyorum...
Bilmem ki kaçıncı boyutu bu hasretin?
Bilmem ki daha kaç sabah kendini yangına verecek sensizliğim!
şehit verilen abinin arkasından devletinin abi katillerini davul zurnayla karşılatması, üstüne maaş bağlaması, sen işsiz gezerken adamların devlet torpiliyle iş bulmaları.
bahsi geçen kişi kuzenim. her şehit haberinde dağ gibi adam hüngür hüngür ağlıyor. geçmiyor yarası.
ruhunuzda oluşan yaradır.
yavaş yavaş açılır ama asla tamamen geçmez, bazen geçti zannedersiniz, bir an gelir öyle acıtır ki sizi geçmediğini ve asla geçmeyeceğini anlarsınız...
en derin ve en acıtan yaralardan biridir. sürekli kanar; sürekli o'nun nerede olduğunu, neler yaptığını, kimlerle birlikte olduğunu düşünürsünüz. kanamasını engelleyemezsiniz bu yaranın; gücünüz yetmez.
ayrıca, hiç yaşamadım ama -çok şükür- evlat acısı ve anne-baba-kardeşi-dostu kaybetmek de bu yaralardan biri olabilir.