gözlerin mahmur, uyku halindesin. her sabah, sıkıntının gerektirdiği bir rutine uyanmak, cidden insanı depresyona sürükleyen bir etken. ama dur, bunu uyandıktan sonra düşüneceksin.
baba: oğlum kalk, işe geç kalacaksın.
kardeş: kalkıyoooom.
kardeş 5 dakika sonra kalkar. çalıştığı fast food şirketinin armasını taşıyan gömleği giyer, ve kahvaltıyı edip işe gider.
"yat," dersin kendi kendine, "en az 30 dakikan daha var."
baba: oğlum kalk, kahvaltı hazır.
uyanırsın. bir t-shirt, bir pantolon, çoraplar giyilir. kahvaltı masasına oturulur. atıştırılır birşeyler. masadan kalkıp işe gitmeye hazırlanırken, baba da sizinle gelmeye kalkar.
- sen nereye baba?
+ aşevine başvurdum, yemek alıp gelicem oğlum.
sorarsınız kendinize. "neden böyle oluyor?" artık çocukluğumuzda mutlu olalım diye vaad edilen güzel şeyler bile kaybolup gitmiş. dışarı çıkarsınız, caddenin bir tarafından baba gider, bir tarafından siz gidersiniz. günlük hayat kavganız başlar.
geceyarısı saat 00:30 suları.
elinizde bir torbayla kapıyı çalarsınız, gülümseyen bir yüz kapıyı açar size. annenizdir. ama sigara tiryakilerine özgü bir anlayışla yüzündeki gülümsemenin ardında yatan ifadeyi okursunuz. en az 3 saattir sigara içmemiştir. "anne, ev işyerine yakın, gelin benden para alın, sonra açığı kapatırım ben" demenize rağmen gelmemiştir. gururludur. "nasıl olsa oğlum gelir" demiştir.
odaya geçersiniz, yayları çıkan kanepeden götünüze batan çivilere rağmen oturursunuz. 14 saat çalışmışsınızdır çünkü. cüzdanınızı çıkarırsınız, içindeki parayı televizyonunun üzerine boşaltırsınız.
yalandır bu. çünkü onların size söylemek istemedikleri şeyleri biliyorsunuzdur evde. tüp bitmiştir, doldurulması gerekmektedir. eh, günlük yemek masrafı da vardır.
onlar o zor günden sonra size kapıyı bir gülümsemeyle açabiliyorlarsa, sizin ertesi gün sigara içmek gibi bir lüksünüz yoktur.
bazen, başkalarının ufak mutlulukları için kendinizden birşeyler feda etmek sizi inanılmaz bir şekilde mutlu eder. hem de kısa dönemde.
anne: bak oğlun gazoz almış hadi bardak getir de içelim.
baba: pek severim şu gazozu, bursa'dayken ne içerdik hatırlıyor musun?
anne: çocuğa ufak bardak getir, bademcikleri şişmesin.
kardeş: aman be anne..
sessizce yatağınıza gidersiniz. üstünüzü çıkarıp yatarsınız. tam uykuya dalacakken anneniz gelir, sizi öper ve uykuya uğurlar.
ülke nüfusunun çoğunluğunun evinde geçen diyaloglardır.
lakin dramatik olan bu diyaloglara çocukken şahit olmaktadır.
istediklerini elde edemez bu çocuklar, başkalarının bisikletlerine bakar, başkalarının toplarıyla oynar.
bu onlar için sıkıntı olsada, bunları yaşayan çocuklar
hayata karşı çok pis bilenir,
ellerindekinin kıymetini bilmeleri gibi pek çok iyi özellik kazanırlar.
bu diyaloglara şahit olmuş çocuklar hayata karşı sağlam durur.
çevrede öle biri varsa izleyin
onlar istediklerini muhakkak alırlar...
doğalgazı keserler, elektriğinizi keserler. duş alamazsınız, ısınamazsınız, ışık yoktur evde.
bir çoğunun verdiği stresle kötü bir hal alacak diyaloglardır.
--ağır spoiler içerir--
- yoksulluk kaç gün sürer baba?
+ 40 gün oğul.
- 40 gün sonra zengin olur muyuz baba?
+ yok oğul, alışırız.
--ağır spoiler içerir--
- hakan abi aldın mı aylığını?
+ 2-3 gün sarkacakmış!
- yok ya, az biraz alabilseydin iyiydi, bari yarın şu taksiti verseydik iyiydi yav
+ ali geldi mi? emrahın oradan iş alsaydı pazara çıkardım hafta sonu, söylemiştim unutmaz inşallah
- aliye ne bakıyorsun düşmüş kız peşine mal, o olmazsa hayrodan borç alır kapatırız
+ verir mi?
- valla bahsettim durumu bakarız demişti verir herhalde.
- elektrik faturası kaç para gelmiş
- 150 lira.
- oha ne yaptınız bütün ışıkları açık mı bırakdınız!
- senin yüzünden her gün elektrikli sobayı açıyorsun!
- kızının yüzünden! her gün saçını düzleştiriyor!