sene 98 falan olması lazım. Saklambaç oynuyorduk. Ben eve kaçtım, balkondan izledim çocukları. Beni arıyordu ebe. Bulamadı tabi. Meğer bu son saklambacımızmış.
Hani ortada dolaşan laf varsa, bu anı aklıma geldikçe daha derinden hissediyorum hüznünü.
Once, ilgi sefkat ve merhamet duygulariyla yaptiginiz seyler ile insanlari aslinda nasil manipule ettiginizi fark edeceksiniz. Sonra da yine bu duygularla evvel ezelden beri coktan manipule edildiginizi.
Cok akilli varliklar saniyoruz ya kendimizi. Heh iste, olmadigimizi fark edip egomuzu susturmak biraz zaman aliyor.
Aşk.
Herkesin bir fikri var aşk hakkında sanırım. Aşk hakkında fikrinizin olması güzel değil bence.
Çünkü gerçek aşk şöyledir zırvalığına girmeyeceğim de ben kelimelere dökemiyorum ya da onunla ilgili kendime sorduğum sorulara cevap veremiyorum. "Şu yüzden aşığım" ne kadar saçma geliyor değil mi?
Hiçbir yüzden değil.
Belki o olduğu için, belki onun olabileceği en güzel hali olduğunu bildiğim, belki de gözlerinde bana bakarkenki mutluluğunu hiç unutamayacağım için seviyorumdur.
Neyse ama bunları geç fark ettim.
Çok geç.
Çok büyük nimetmiş dışarı rahatça çıkmak. Geç fark ettim. Oysa bunu fark edebilmek için engelli ya da yatalak biri için empati kurabilirdim. Kurabilirdik. Onların sürekli yaşadıklarını, biz karantinada tattık. Halimize ne kadar şükretsek az.
Kesinlikle ve kesinlikle DEĞER, kadir, kıymet. Kaybettiğin an farkedersin iş işten geçmiş olur. Bu nedenledir ki varken kıymet bilmek gerekir, unutmayalım.
Genellikle içindeyken kıymeti bilinmeyen, ama sonradan kafaya dank eden durumlar. Gençlik, zamanın kıymeti, bazı şeylerin çok boş olduğu ve birçok şey için üzülmeye değmeyeceği gibi...