Kemalist ergen kişiliklerin kaprisinden başka bir şey değildir:
''Gezi'' olaylarını ve figüranlarını tahlil ederken düştüğümüz hatalar var. Kimileri bu figüranları 'aydın', 'ilerici', ''espritüel-zeki-'eylemci','sivil itaatsiz'' bulmakta kimileri ise bu 'Milli Eğitimin' ve sistemin aynı tornadan çıkardığı insanların çoğunu 'görevli' olmakla suçlamaktadır. Bu sosyolojideki sanatçıları da anlamlandırmak zor değil bence. 'Sizleri aydınlatıyoruz ha!' düsturuyla -halka rağmen, halk için- devlet konservatuvarlarında yetişenlerden ne beklenir; ilericiliği 'Kemalist dogmalar' sanan sistemin tornasından çıkmış insanlardan. Bu (aşağılamak için değil ama ortadaki vakayı açıklaması açısından kullanacağım bu kelimeyi) acınası insanlar aralarına çok da fazla provokatör-ajan konmadan da 'ingilizlerin eskimiş ama işlevini daha kaybetmemiş makinesinin' düğmesine basılarak, malum 'sinir uçlarının' üzerine basılarak yönlendirilebilinir ve harekete geçirilebilinir.
Hükumetin sorunu ise hala insanlarına acı çektiren bir sistemi değiştirmekte atıl kalmasıdır. Hala 'inkılap Tarihi' dersi gören nesiller yetişmektedir. Beyninde ilkel bir ideolojinin prangaları olan nesiller tabi ki de daha dün kendi değeri olan 'Osmanlıyı' anlamayacak , onu kendine yabancı bulacak ve onu gericilik sayacaktır.
Tefekkür dünyası, fikir alışverişi, algı kapasitesi 'Öz Türkçe'ciğin verdiği imkancıklar olan bu insanların (ben de en başlardan dahilim bunlara) ayrıca bu sorununa dikkat çekmek ve çare istemek zorundayım.
Osmanlı'nın 'insanlığın son adası olması babında; T.C. ''örgütünün'' (Mahir Kaynak ''devlet örgütü'' diye bahseder devletlerden ve bu yazıda kullanıldığı üzere tüm toplumu ifade etmesi açısından çok güzel bir tabir) vicdani sorumluluğu insanlığın arasında kaldığı 'modernizmin' maddi, manevi kıskaçlarını kırmaktır.