özellikle deniz kıyısı şehirlerinin ve istanbul'un elit diye bilinen ilçelerindeki banka ve bankamatiklerin kamera görüntülerine bakarsanız nerede olduklarını anlarsınız. evet.
onları bilemem ama gerçek ile yalanı ayırt edebilmek iyi bir şeydir ve hangi aklı başında bir kişi zombi (beyinsiz düşünce özgürlüğü oldukça kısıtlı ama yeterli sayıyla oldukça tehlikeli) ordusunun içinde bulunmak ister? açıkça yeni bir darbe sırasında tekrar açlık vb. sıkıntı endişelendirdi ama gerçek hayatta zombi ordusu kadar dehşet verici değil. düşünün beş kişi gece vakti bekliyorsunuz aklınızda "niye buradayız?" sorusu ve bir anda dört bir yandan bağırış çağırış yüzlerce kişi size koşuyor ve sizi dinlemek gibi bir düşünceleri yok. siz kendinizi kahraman sanan reziller kendi askerinize kendi çocuklarına saldırdınız. onlara kimsenin yaşatamayacağı korkuyu yaşattınız. öte de asıl hainler bir üsse ve polis merkezine saldırıp trt'yi ele geçiririrken.
evet o gece bir şeyler yapılmak istendi ama kimin ne niyeti olduğu gayet açıktı bakmanız yeterliydi. birkaç hain birkaç yerde saldırı yaptı ve bu sizin yakıtınız oldu. o noktadan sonra olup biten sahibin attığı kemik peşinde koşan köpek sürüsünden ibaret.
ayrıca lütfen yanlış anlamayan gezi olayı biraz içini dökmekten fazlası değildi kimse için bir şey değişmedi ve 15 temmuz'a kadar ben gezicileri boş beleş sanırdım. siz ülkenin demokrasinin koruyucuları görene kadar ve korkuyorum. haklı olduğum için, gerçekten ülkede bu kadar özgür iradesinden habersizin varlığı kendi ülkemde olmaktan korkutuyor.
bu arada hazır konusu açıldı 15 temmuz'dan bir şeyi çok merak ediyorum:
-sözde müslüman teröristlerin saldırı öncesi,
-birini hem linç etmek hemde haklı görünmek isteyen kalabalık arasında,
-siyasi bir konuda fikri olduğunu düşünen kalabalık arasında,
-cumhurbaşkanı erdoğan'ı karşılarken,
"Allahu ekber! Allahu ekber!" diye bağırmak ne iş? yani sıradan bir gün öylesine söyle sorun değil ama cumhurbaşkanını gördün diye "Allahu ekber!" nedir ya?
tül perdeyi seyrediyordum.
perdenin önündeki en acemice oyunu da.
acemi erleri ayartan komutanlara ne istediler de vermediler ki ?
doğuya düşmemiş olmanın mutluluğuna haiz emir komuta kanı dahil.
Sayısı yüzün üzerinde olan şehitlerimiz, evlatlarımız için vatan millet bayrak diyip sokağa dökülmeyen a.koyduğumun çomarları neredelerse şimdi oradalar.
Sikimsonik bi darbe tiyatrosuna koşa koşa giden taşla sopayla tank durdurduraleceğini zanneden amk çomarları bugün neredeyse oradalar. Yani evlerindeler.
Asker ağlıyor ben askerliğim doğuya çıkmadı diye ağlamış adamım abi ne darbesi diye bağırıyor arkadan bi tane amına koyduğumun sakallısı vurun orospu çocuğuna diye bağırıyor. Ulan sormazlarmı adama ankadaki tanklardan biri koca caddeyi biçti gitti araba direk kaldırım hiçbir şey dinlemedi o tankı niye durduramadın diye ?
O durduduğunuzu zannedip kendinizi kahraman ilan ettiğiniz tanklar varya sayın amk çomarları hah o tanklardaki çocukların bi boktan haberi yoktu. Onlar durdu onlar ! Sen durdurmadın. Bir top atışıyla yada bir makineli saldırısıyla yüzlerce kişiyi anında yere serebilecek kapasitedeki o tankı sen durdurmadın. O çocuklar vatan evladıydı asıl, sen ise kıç yalayıcı bir çomar !
O gün bi bok oluyo zannedip koşa koşa sokağa çıktın ve akabinde elinde döner-ayranla nöbete gittin ya hani işini gücünü bırakıp ! Ve bugün bu kadar şehit varken gerçek vatan evlatları oralarda can verirlen sen kılını kıpırdatmıyorsunya hani ;
Hah işde o zaman ben senin o olmayan vatan sevdanı, o olmAyan samimiyetini, iki dakika kullansan aslında herşeyi çözebilecek o aklını sikeyim.
iki olayın, birbirinden ne kadar farklı olduğunu, içerik, anlam ve etki anlamında, birbirleriyle zerre ilgisi olmayan iki olgu olduğunu anlayamayan zihniyetin sorusudur. Ne anlatsan beyhude!!! Antamazsın, anlamazlar...
Ülkedeki, hiçbir soruna tepki verme sorumluluğu ve gücünden yoksun, oluk oluk kaybedilen askerlerimiz için, " şehadet şerbeti içti" deyip, sorup sorgulamayan, çocuklarına, vakıflarında çatır çatır tecavüz edilirken susan, işler ayyuka çıktığında bile susmaya devam edip, halı motifi izleyen güruh, bana 15 temmuz günü, nerde olduğumu soramaz!
izin vermem!
Haddi değildir!
Edith Piaf: merak edenler için söyleyeyim. Evde, elim ayağım tutmaz, kaygıyla gelişmeleri izliyordum. Hiçbir aşamasında, sokağa çıkmayı düşünmedim. Lakin ülkenin, askeri ve polisiyle çatışmak benim görevim değil, haddimde değil...
Emin ol gezi parkına çıkan insanların içinde cemaat okuluna giden yoktur, dersanesinde giden yoktur, yurdunda kalan yoktur, gazetesini alan yoktur,
bankasına para yatıran yoktur, televizyonunu izleyen yoktur, en önemlisi ona destek veren partiye oy vermişliği hiç yoktur, şimdi düşün; sen bunların
hepsini yaptın dimi, gezici dediğin adamlar bunlara destek vermeyin diye kıçını yırtarken busefer din düşmanı diyordunuz, alnı secdeye değen kişiden zarar
gelmez diyordunuz, ya kardeşim dersanede çocukları namaza kaldırıp dini sohpet adı altında ne olduğu belirsiz konuşmalar yapılıyor böyle şey olurmu
dendiğinde kötü bir şeymi yapıyorlar ya namaz kıldırıyorlar diyordunuz, siz bu adamların dizinin dibinde otururken dimdik karşında duran bu kişiler
bırakında evinde otursun da bir zahmet siz çıkın, ayrıca çıkmadıklarını nerden biliyorsun amk yanlarındamıydın, banka sırası bekleyenlere pardon siz
gezicimisiniz acaba diyemi sordun pezevenk diye de cevap verilebilir.
ilk önce gerçek sanarak tüylerim diken diken bir şekilde trtdeki sarışın ablayı izliyordum. Bir yandan da napıcaz nolcak şimdi endişesi vardı tabi.
Daha sonra meşhur "face time" bağlantısını görünce olayların yine tiyatro olduğunu anlayıp tv.yi kapattım.
Sonra sosyal medyadan kahraman (!) Halkımızın tahta sopayla tanka vurduğunu gördüm ve acı bir şekilde utandım.
Ertesi gün ise daha berbattı. Bi boktam haberi olmayan 3-3 şerefsizin kandırdığı masum askerlerin ölmesi. O dayak görüntüleri. Yeter ulan dedim. Nolursa olsun olan masum insana oluyo. Vatanınız da batsın dininiz de batsın dedim.
Evet vatan sevgisi o masum erleri kemerle dövmekse vatanınız batsın
Müslüman olmak gecenin ücünde dini kullanıp sela okutup silahsız halkı gazlayıp asker önüne atmaksa dininiz batsın.