tek siyasi partisi türkiye cumhuriyeti partisi olan benim açıklamaya çalışacağım durum.
hazırlıklar:
öncelikle gezi parkı olmasa bursa kültürpark falan herhangi bişey bahane edilecekti olay tamamen üzüm yemek değil bağcı dövmek. hedef seçildi sonra küçük guruplar (tamamen amacı doğa olan) bir protesto yapacak. sonra sosyal medyada bikaç palavra uydurulacak bikaç provakatör polisi tuzağa düşürüp hata yaptırtacak.sonra bu hata büyütülecekte büyütülecek sonra oraya diğer provakatörler akın akın gelecek . ortamı iyice gerecek . sonra işin internet tarafı başlıyacak yaygaraya m.ali alabora redhack gibi kişiler olayı acite edip insanların dikkatini çekecek . herkes akın akın taksime akacak . sonra twitterda herkes gaza gelecek yalan haberler kulaktan kulağa yayılacak .taraflı tarafsız herkes tepki gösterecek bu yalan haberlere. sonra taraftar gruplarıki geçmişten hepsi sabıkalı gfb ultraslan çarşı gibi tamamen kişisel tahminimdir para karşılığı yada başka bi rant karşılığı taraftarları yığacak oraya. insanlar yığıldıkça ortam gerilecek polis ne yapacağını bilmeden can havliyle saldıracakta saldıracak. oraya gelen insanlarda bunu görüp iyice bilenecek . sonra yine twitter söylentileri başlıcak ölenler panzer altında kalanlar kör olanlar bacağı kopanlar ortaya çıkacak. sinirler gerildikçe iki tarafta hata yapacak polis ve protestocular. sonra bazı ünlüler bunlar hesapsız olanlar bi taraf seçmek zorunda kalacak ve tabiki polisi tutmayacaklar. sokaklar yakılacak heryer parçalanacak parçalandıkça nefret artacak polis protestocuyu protestocu polisi düşman görecek . ortam gerildikçe gerilecek ve olaylar türkiyenin her iline sıçrayacak.
Amaç: amaç çok belli aslında görmek isteyene basit ve masumane bir protesto kaşındıkça büyütülecek kaos ortamı oluşturulacak. polis hükümetin askeri gibi gösterilecek güven ortamı kalmayacak. günlerce bu eylemler sürdürülüp siyas otorite sarsılıp güven ortamı kalmayacak. ve sonra tayyibin askerine karşı halkın askeri göreve davet edillecek. bu çağrıyıda belli ünlüler ve ulusal kanal , halk tv sözcü gibi gazeteler yapacak. laiklik vurgulanacak . mustafa kemalin askerleriyiz denip birde ordan yürünecek. kendi pis işlerini aklamada atatürkü kullanmaları 60 yıllık gelenekleridir bu statikocu zihniyetin. ve allah korusun darbe olacak gönderdikleri diktatör tayyibin yerine kendi diktalarını getirecekler. hesap budur tamamen budur.
en büyük kanıt ise buna olaylar olduktan 1 gün sonra chpnin olaylara dahil olmasıdır. bu 2. dünya savaşında tarafsız kalıp almanya fiilen yenildiğinde menfaat için savaş açan devletlerin durumuna benzer.
yorumum: ben 3 yıllık akademik hayatımda okadar okuduğum tarih kitabında ve hayatın her alanında gördümki kavga gürültüyle elde edilebilen hiç birşey yoktur. bu oyunun farkında olmayıp içinde kalan birçok temiz insan var eminim bundan . kavgayla isyanla adam olunsaydı mısır fas ve libya hatta suriye istediği gibi adam olurdu. bu dünyada egemen güçler ne isterse o olur okadar arap baharı oldu ama rusya istemediği için esad hala başta . ve bizim vatanımız veya vatanlarımız ülkelerimiz hiç savaşla kaybetmedi hep böl parçala yut taktiği ile kaybedildi . unutmayın toplumun tayyipçiler değilciler olarak infiale uğraması sadece türkiye düşmanlarına yarar. bize hiçbir kazanım getirmez.kavgayla gürültüyle bu ülke 60 kaybetti , 80 de kaybetti 2007de kaybetti gidin sandığa madem okadar çokluksunuz gömün tayyibi sandığa demokratik hakkınızı kullanın. ve bu olaylar sürmeye devam edildikçe sağduyu olmadıkça ülke yeni bir krize girebilir ve telafisi olmaz . demokrasi ortak paydamız olsun kavgayla gürültüyle kimse kazanamaz darbecilere maşa olmayın sonra çok vicdan azabı çekersiniz barış bu toprakların tek ırmağıdır ve biz kuraklık yaşıyoruz.
not: hiçbir siyasi partiye kendimi yakın hissetmiyorum ne cemaatçi nede şarkirdim. nede akpliyim tek bildiğim ülkedeki karanlık güçlerin neler yapabileceği ve bundan korkum . bunlarıda azıcık farkındalık yaratmak için yazdım. elbet sövecek yazarlar olacak olsun yine sövün alay edin ama fikir duvarımı yıkmayın aykırı dahi olsa bi tuğlada siz koyun bir fikirde siz üretinki darklı pencerelerden bakabilelim . herkesi sağduyuya davet ediyorum.
31 Mayısta akşam ve gece süren eylemlerde bulundum. istiklâl Caddesindeki büyük kalabalıktan önce gerçekleşen eylemde, grubun önünde polisle tartışan bazı kişilerin kafasına taktığı kaskta #OCCUPYTURKEY yazması dikkatimi çekti.
Tıvitırda da en çok kullanılan etiketlerden biri #occupyturkeydi. Türkiye ve dünya gündemi listesinde ise en üstte #DirenGeziParkı vardı.
Facebookta ise Occupy Turkey adlı sayfa, bu eylemler hakkında en hızlı bilgilerin paylaşıldığı, güncel gelişmelerin aktarıldığı sayfa oldu. Sayfa 1 Haziran saat 3.00 civarında 16 bin üyeye sahipken aynı gün saat 23te 40 bin üyeye ulaşmış durumda. Büyük olasılıkla da eylemlerin gidişâtı bu sayfadan yönlendirilmeye çalışılacaktır.
Occupy işgâl etmek anlamına geliyor. Bu slogan ilk kez 2011de Wall Streetteki eylemler için kullanıldı.
"Occupy Wall Street" eylemlerinin başını OTPOR-CANVAS çekiyordu. OTPOR, Balkanlarda ortaya çıkmıştı ve Yugoslavya'yı parçalayan "sivil" direnişleri örgütlemişti. ABD'nin dış ülkelerdeki satılık görevlileri beslemek için kurduğu NED'den aldığı destekle ABD'nin "devrim" plânlarını gerçekleştiren bu örgüt daha sonra isim değiştirerek farklı ülkelerdeki "sivil" operasyonlarda da kullanıldı. CANVAS, OTPOR'un kurucuları tarafından kuruldu ve OTPOR çalışmalarını yine dürdürdü.
CANVAS'ın internet sitesi ve sol üstte CANVAS'ın simgesi:
CANVAS'ın sitesindeki "dış bağlantılar" bölümünde Freedom House, George Mason Üniversitesi gibi küresel çetenin denetimindeki kurumlar bunların kim tarafından desteklendiğinin en açık göstergesi:
2011'de başlatılan Arap baharında da OTPOR/CANVAS'a büyük iş düşüyordu. 6 Nisan Gençlik Hareketi vb. oluşumlarla küresel çetenin oyunları oynandı. NED'in "yumruk"u yine sahnede:
http://4.bp.blogspot.com/...iQWRJmuS4/s1600/Otpor.png http://1.bp.blogspot.com/...3x15HA/s1600/OCC+trky.png
"Occupy Turkey" sayfası Gezi Parkı sürecinin, başından itibaren etkili bir parçası oldu. Sayfanın tam adresi [url]facebook.com/DirenAnadolu[/url]. Yani sayfa kurulduğunda "diren" sözü belirlenmişti. Günlerdir Türkiye'de ve dış dünyada en çok kullanılan "#DirenGeziParkı" sözü buradan çıktı. Sayfa Aralık 2012'de kurulduğunda "DirenAnadolu" bağlantı adını seçerken, livestream adlı video-yayın sitesindeki hesaplarının adı da "revoltistanbul"du. "Revolt" ingilizce "ayaklan" veya "diren" demek.
http://4.bp.blogspot.com/...KfSMY/s1600/OCC+revlo.png
"Occupy Wall Street" yani "Wall Street'i işgâl et"in Türkiye'deki devamı olan "Occupy Turkey" feysbuk sayfası Aralık 2012'de kurulmadan önce, Wall Street eylemlerinin başladığı dönemde "Ayaklan istanbul / Occupy istanbul" adıyla bir sayfa oluşturulmuştu. Sayfa üyeleri çeşitli aralıklarla "Revolt (Ayaklan) istanbul" eylemleri düzenliyor, OTPOR/CANVAS denetiminde bir halk hareketi için nabız yokluyordu.
"Occupy Turkey" sayfası ise Tayyip Erdoğan'ın ODTÜ'ye tanklarla girmeye çalıştığı, muhalif öğrencilerin biber gazı ve tazyikli suya boğulduğu dehşet olaylar gerçekleşirken kuruldu. O tarihteki paylaşımlara bakıldığında ODTÜ'ye destek eylemlerine de yön vermeye çalıştı görülüyor.
Belki de ODTÜ olaylarına karşı gelişen tepkilerle bir halk hareketi oluşturmayı düşünmüşlerdi, o yüzden sayfayı o dönemde açtılar. Ancak o günlerde büyük toplumsal bir hareket meydana gelmedi. Ancak Gezi Parkını koruma eyleminde belirleyici rol oynadılar. Bahsettiğim gibi, 31 Mayıs günü, büyük eylemden önceki eylemde kafalarında "#occupyturkey" yazan, polis terörüne karşı "gelirlerse üstlerine atalım" diyerek kaldırım taşlarını ufalayan, "katil devlet" diye bağıran kişiler ön saftaydı. Anlaşılıyor ki OTPOR ve CANVAS'ın sözlerini kafalarına ve duvarlara yazmış, kışkırtıcılıkta polisten geri kalmayan bu kişilerin amacı gerginliğin artması ve "demokrasi, özgürlük" kılıfında Amerikancı bir turuncu devrimin gerçekleşmesiydi.
Belki bu satırları okuyanlar bir feysbuk sayfası üzerinden gereğinden fazla sonuca ulaştığımı düşünebilir. Fakat Arap baharının en büyük etkenlerinden birinin WikiLeaks ve örgütlenmesini sağlayanın sosyal medya olduğu unutulmamalı. Ayrıca Türkiye'deki sosyal medya kullanımı Tunus ve Mısır'dakinden daha fazla ve bu yolun etkisi çok daha fazla olur.
"Occupy Turkey" sayfasının çizgisini daha iyi anlamak için bazı paylaşımlarına göz atalım:
Burada Kürt kökenli Türklerin "nasıl özgürleşeceği"ni gösteriyor!
Burada Uludere'de ölenlere sahip çıkmak bahanesiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti düşmanlığı pompalanıyor. Ayrıca Uludere'ye "Roboski" denerek ulusal birliği ve dil birliğini yıkmaya yönelik bir tutum sergileniyor. Diğer paylaşımlarda doğal olarak Tunceli'ye de "Dersim" deniyor. http://2.bp.blogspot.com/...KWUqrQ/s1600/OCC+robo.png
Görüldüğü ve incelenirse görüleceği üzere "Occupy Turkey" sayfası millîlikten uzak, demokrasi-özgürlük-devrimcilik adına millî birlik ve beraberliği yıkıcı propagandalar yapan bir sayfa. Elbette Amerikan karşıtı-tam bağımsızlık yanlılarını toplamak adına sayfada ABD karşıtı bazı yayınlar da yapılıyor(du). Ancak bu "örgütlü" güç meydanda bir kez dahi bağımsızlık üzerine, ABD sömürgeciliği üzerine bir slogan atmadı. Çünkü plânlanan "devrim" ABD'ye karşı, tam bağımsızlık ve millî çıkarlar için değil, "demokrasi, özgürlük" kılıfıyla ABD'nin, ABD'yi yöneten küresel çetenin amaçları için yapılacak bir hareket.
Pis kokulardan söz etmiştik...
Pek çok kez Silivri'de insanlara karşı acımasızca polis şiddeti uygulandı, Anayasal hakları engellendi, gözü çıkan insanlar oldu. Millî bayramlarını kutlamak için Ankara'ya giden kişilerin otobüsleri durduruldu. Güç bela Ulus Meydanına ulaşan on binlerce insana da aynı zulüm uygulandı. Bu faşist uygulamalar neden dünya basınında yankı bulmadı? CNN, BBC gibi kanallar neden ana haberlerde, haber sitelerinin baş taraflarında bu haksızlıkları gündeme getirmedi? Rihanna neden mağdurlara destek için tıvit atmadı? Neden yabancı ülkelerdeki insanların Silivri, Ulus Meydanı veya başka yerde polis terörüne maruz kalan Türkler için yaptığı video haber sitelerinde ve paylaşım sitelerinde yayılmadı? Norveç televizyonu olayları canlı yayınla neden aktarmadı?
Çünkü o gün küresel çete medyasıyla, sosyal medyasıyla, Sivil Örümcek Örgütleriyle böyle bir hareket amaçlamıyordu. Ama bugün amaçlıyor!
31 Mayıs gecesi Taksim'den döndüğümde durumu tartıştığım bir dosta, yarın Ertuğrul Özkök Taksim'i Tahrir'e benzetecek mi acaba, diye sormuştum. Zira kendisi "Türkiye'nin Tahrir'i neresi olacak?" diye yazılar yazıp Amerikancı "bahar" özlemini dile getiriyordu. Ve beklediğim gibi kendisi dün Taksim'in artık Tahrir olduğunu anlatan bir yazı kaleme aldı...
"Eğer bu eylemlerde küresel parmak varsa neden güdümlü Türkiye medyası bu eylemleri göstermedi?" diye soranlar oldu. Doğru, ilk gece televizyonlar sessiz kaldı. Sorunun haklılık payı var ama sosyal medyanın bu tür "devrim"lerde öne çıkması zaten hükûmet denetimindeki görsel-yazılı medyaya karşı bir alternatif olarak oluşmadı mı? Dış basın ve son yıllarda inanılmaz bir biçimde yaygınlaşan sosyal medya bu eksikliği kısmen kapatacak güçte.
OTPOR ve CANVAS, küresel çetenin denetiminde. "Occupy" oluşumları, OTPOR ve CANVAS'ın denetiminde. Bu oluşumların denetiminde, yönendirmesinde olan hareketler de küresel çetenin denetiminde olacaklardır.
Gezi Parkından tüm yurda yayılan dalgaya karşı sessiz mi kalınmalı?
Aşırı aydınlıktan gözleri kararmış kimileri için toplumsal bir hareketin gelişmesi, "devrim geliyor!" nidalarıyla sevince boğulmak için yeterli olsa da bizce durumun kim tarafından nereye sürüklenmek istediği düşünülmeli. Elde olmayan şeyleri eldeymiş gibi göstermek aynı amaç uğrunda yürüyenlere zarar verir. Turuncu devrim hevesi görülmeden çizilen yol haritalarıyla doğru yere varılamaz. Ayrıca muhafazakâr-dindar kesimi kapsamayan, onların en azından bir bölümünü içine alamamış bir hareket meşru olamaz. Tabiî mükemmel bir medya gücü yoksa!
Gezi Parkı savunulmalı. Sermayeye peşkeş çekilmesine karşı konulmalı. Bunun için meydana da çıkılmalı. Ancak Gezi Parkını korumayı aşan eylem, polis terörünün uygulanmasıyla da birlikte AKP'nin faşist uygulamalarına karşı biriken tepkinin ortaya dökülmesi durumunu aldı. Bu durumda OTPOR ve CANVAS ilişkili örgütler, BDPKK, Kürtçü-sol gruplar, Nor Zartonk gibi Ermenici örgütler dışında elinde Türk bayrağı, Atatürk posteri olan, vatansever insanlar da meydanın parçası olacaktı. Öyle de oldu. Taksim'de kolunda üç hilâl ve bozkurt dövmesi olanı da gördüm, solcusunu da. Az veya çok, "Mustafa Kemâl'in Askerleriyiz" sloganlardı atıldı, defalarca Gençlik Marşı söylendi... 31 Mayıs gecesi gerçekleşen Taksim eylemindeki polis terörüne tepki olarak meydana çıkan insanların pek çoğu millî bir anlayışa sahip olduğunu belli ediyordu. Ama önemli bir kesim de bunun tam tersi. Söyleyebiliriz ki, etnik düşüncelerden uzak, vatansever insanlar bu sürecin önemli bir parçası durumuna geldi.
Bu fitilin Soros tezgâhıyla yakıldığını bilen vatanseverler, olabildiğince yüksek sesle meydanlara çıkıp sürecin denetimini ele almalı."Tam bağımsız Türkiye" diye inlemeyen bir meydandan çıksa çıksa karşıdevrim çıkar. Vatanseverler, kendileriyle birlikte Türk bayraklarını, Atatürk posterlerini, millî marşları, milliyetçi söylemleri, sömürgeciliğe ve ABD'ye karşı sloganları da öne çıkarmalı. Halk içinde AKP'den rahatsız olanların "diktatör, baskıcı, anti-laik ve islâmcı Tayyip devrildi" diye rahatlatılıp farkında olmadan başka yollardan aynı sonuca varmasına gidilebilir! Buna engel olabilmek için "devrim"den önce, halk hareketine dönüşen bu toplumsal tepkiyi çok büyük oranda tam bağımsız ve millî bir çizgiye getirmek gerekiyor. Görev bunu sağlamak ve OTPOR-CANVAS bağlantılıların ve bölücülerin geniş tabanlı kitleye "öncü" diye ortaya çıkmasına engel olmaktır! Hazır henüz yönetimsel bir yapı oluşmamışken bunları yapmak gereklidir.
2004 yılından bir bilgi daha
Sırpça bir kelime olan "otpor"un dilimizdeki karşılığı "direniş"
Otpor kelimesi ilk olarak, Sırbistan''da Miloseviç''i iktidardan alaşağı eden halk (sokak) hareketlerini yöneten bir örgüt adı olarak kendini duyurdu.
Amblemi, sıkılmış bir yumruk; Şnanse eden de Soros''un şu meşhur Açık Toplum Enstitüsü.
Otpor''la ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşmak isteyenler internet''te google''a aratabilir.
Otpor kendi ülkesindeki görevini tamamladıktan sonra Gürcistan ve Ukrayna''da da iktidarların devrilmesinde baş rolü oynadı.
Otpor''un eğittiği Gürcü ve Ukraynalı militanlar, Otpor''lu hocalarının denetimi altında, ülkelerinde halkı sokağa döküp Siyonizm''in kendilerine biçtiği rolü -kabul etmeli ki, hakkıyla- yerine getirdiler.
Sadece Venezuella''da başarılı olamadılar, ancak orada da olaylara ne derece müdahale ettikleri, ettilerse hangi faktörlerin kendilerini durdurduğu henüz netlik kazanamadı; en azından ben tam öğrenebilmiş değilim.
Romanya''da hiç zorlanmadılar, çünkü hem iktidar hem de muhalefet kendilerinden -Soros''un ideolojisinden- yanaydı.
Şimdi sıranın Moldova ile Beyaz Rusya''ya geldiği söyleniyor.
Otpor bu arada, belki kendini yedeklemek için, belki de adı üzerinde biriken spekülasyonlardan kurtulmak için, "Şiddet içermeyen Devrim Planlama Merkezi" isimli paravan bir örgüt daha kurdu.
Otpor''un bu ikinci versiyonunun kurulduğunu 28 Aralık 2004 tarihli Sabah''taki köşesinde duyuran Erdal Şafak, görevinin de "anahtar teslimi iktidar değişimi sağlamak" olduğunu yazıyor.
Sıranın Moldova ile Beyaz Rusya''da olduğu söylenip duruyor ama, Otpor militanları Türkiye''ye geldi bile. Birleşmiş Milletler bünyesindeki kuruluşlardan biri olan Uluslararası Göç Örgütü (IOM-International Organization for Migration), Ocak 2005''te yapılması beklenen Irak genel seçimleriyle ilgili olarak, Irak''a komşu devletlerde (iran hariç) OCV (Out of Country Voting Program) isimli bir program uyguluyor.
Programın amacı, Irak dışına giden, göç eden, kaçan Irak vatandaşlarının sayımını yapmak ve sonra da, adından da anlaşılacağı gibi, bunların seçimlerde oy kullanabilmesini sağlamak.
Bütçesi de -artırılabilmek kaydıyla- 25 milyon Dolar.
OCV Programı''nın, görevin yapılmasını açıklayan ayrıntılı bir Uyum Paketi (Orientation Package) bulunuyor.
ilk faul, şayet tekmelenmedik yerimiz kaldıysa, Paket''in 29''uncu maddesinde yapılmış: Madde; "Irak, Türkiye, iran ve Suriye''deki Kürt bölgelerinden oluşan bir Kürdistan''ın var olduğunu" açık açık yazmış ve tabii BM''nin resmi belgelerine de kaydetmiş olmuş.
(Kurds have migrated constantly both within "Kurdistan" (i.e.Kurdish areas in Iraq, Iran, Turkey and Syria) and to other parts of the globe.).
ikinci faul, OCV Programı''nın kimleri kapsayacağında.
Program teorik olarak, Irak dışındaki bütün Irak vatandaşlarını kapsıyor ama, uygulamada sadece Kürtler''le ilgileniliyor; Türkmenler kapsam dışı.
Üstelik, kuşların fısıldadığına göre, Türkiye''de yaşamakta olan Kürtler de, yapılabildiği kadarıyla, Program''ın kapsamına alınıyor ve Irak seçimlerinde oy kullanmalarının şartları hazırlanıyor.
Amaç çok açık: Seçim sonuçlarını maniple etmek.
Son faul -belki atılan gol- de, Program''ın uygulayıcılarında.
Otpor militanı olan 10 kadar Sırp, Program''ın uygulanmasına nezaret etmek üzere, "BM görevlisi" (!) kisvesi altında Türkiye''ye getirildi.
Bu birim için Ankara, istanbul, Diyarbakır ve Van''da çalışma yerleri açılmasına izin verilmesi Türk Dışişleri''nden talep edildi ve Ankara ile istanbul için izin alındı.
Dışişleri''nden verilen bilgi doğruysa, bu yazının yazılmakta olduğu sırada -28 Aralık, öğle- Diyarbakır ve Van için istenen izin hâlâ verilmemişti.
Ama, işin Türkçesi, "Bu saatten sonra kim takar Türkiye''nin iznini?" Otpor''un Türkiye''ye gelme amacı asıl ne, nerede ne yapacaklar, seçimden sonra Türkiye''den ayrılacaklar mı? Türkiye''den gelecekler ile K.Irak''ta yaşayan Kürtlerin seçimde kullanacakları oyların, daha önce eğittikleri Kürt militanlarca kontrol edilmesine nezaret edecekler;.
Seçim sonrasında, özellikle istenmeyen bir seçim sürprizi karşısında, K.Irak''ta başlatılacak halk hareketlerine nezaret edecekler;.
En vahimi, K.Irak''ta seçimden sonrası için federe veya bağımsız bir Kürt oluşumu planlanmışsa, onları destekleme ve onlarla paralel haklar elde etme için Güneydoğu Türkiye''de başlatılacak hareketleri yönetecekler.
En vahim seçenek gerçekleşecek olursa, bunu bütün topluma mal olmuş bir hareket olarak gösterebilmenin yolu, Türkiye''de önceden faaliyete geçirilmiş bazı STÖ''lerin (Sivil Toplum Örgütleri) bu hareketi -ayaklanmayı- desteklemelerini sağlamak.
Bunun için, Soros''un Açık Toplum Enstitüsü''nün yan kuruluşları olarak faaliyet gösteren bütün oluşumların harekete geçirilmesi gerekecek.
toplumsal patlamadır. geçen hafta isveçtik kanadaydık dimi herşey mis gibiydi. o yüzden bu kadar basit bir şey ne hallere geldi. ulan bebeler devletler sistemler böyle değişiyor işte azıcık açın da tarih okuyun.