Cumhuriyetin kurucusu yüce önder Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra çok partili sisteme geçmek istemiş ancak şeyh sait isyanı ve cumhuriyet düşmanlarının bu partiye dahil olması bir de Kazım Karabekir paşa ile aralarında geçen liderlik çatışmaları gerekçesiyle bu partiye son vermiştir. Daha sonra fethi okyar'a da bir parti kurma emrini vermiş fakat gericiler bu partiye de doluşunca bu partiye de son vermiştir.
Mustafa Kemal en çok sahiplendiği ve aralarında liderlik çatışması yaşamadığı ismet inönü'yü Lozan'a göndermiş, cumhuriyet fikrini ilk onunla tartışmış, harf devrimini onunla konuşmuş ancak 1930'lardan itibaren uygulanan devletçi ekonomiden vazgeçme kararı aldığında devletçi inönü
ile fikirleri örtüşmemiş ve 1937'de başbakanlıktan inönü'yü istifa ettirmiştir.
1938'de Atatürk vefat ettiğinde ismet inönü'nün de düşündüğü tek şey cumhurbaşkanlığıdır. Ata'nın ölümünden sonra cumhuriyet yaşayacak mı korkusu tüm Türkiye'yi sarmıştır. Neyse ki inönü kapandığı evinden ordunun ve Celal Bayar'ın desteğini alarak çıkmış ve türkiye cumhuriyetinin cumhurbaşkanı olmuştur.
inönü cumhurbaşkanlığında Türkiye'yi ikinci dünya savaşı'nın dışında tutmayı başarmış ancak Almanya'nın etkisiyle pantürkistlere verdiği destek ve savaşın etkisiyle halka uyguladığı ağır yaptırımlar halkın CHP'yi dışlamasına neden olmuştur. (Bugün bile sayın Erdoğan elinde gazeteyle o zor yıllar üzerinden oy depolar çünkü ürettiği projeler otobandan ibaret...)
Almanya savaşı kaybettiğinde Türkiye'de çok partili döneme geçmiş şeflik dönemi sona ermiştir. 1946'da yapılan seçimleri CHP hileyle kazanmış ancak 1950'de CHP içinden gelen dörtlü tahrirle kurulan dp seçimi yüzde 60 oy alarak kazanmış, ki bu ezici bir üstünlük sayılmaz, ve liberal ekonomiye geçiş hızlanmıştır. Köylüye konulan ağır vergiler kaldırılmış tarımda makinalaşma hızla artmış ve tabii halkın isteğiyle Atatürk ve inönü döneminde dinde yapılan reformlardan 1946'dan itibaren taviz verilmeye başlanmıştır.
Biraz geçmişe gidersek evet Mustafa Kemal vatan hainlerini istiklal mahkemelerinde yargılamış ve idam ettirmiştir ama bugün de Silivri mahkemeleri var maalelesef ve yüzde elli diğerini o da ötekini vatan haini ilan ediyor. Bu ulus devlet projesinin başarıya ulaşmadığına delalettir.
Bu ortamda salt batıcılık ya da arapçılık ya da ırkçılığa uzanan milliyetçilik ülkeye yarar değil zarar getirir ve bu radikal düşünceler ülkeye yarar değil zarar getirir. Yapılması gereken diyalektik yöntemin gereği, ki diyalektik demokrasinin olmazsa olmazıdır, olarak tez anti-tez bağlamında fikirleri tartışmak ve halkın bilginin kaynağını aramayı öğretmek ve bu bağlamda eğitimde reform yapmaktır.
Tüm bunlar yapıldığında halk doğruyu arayacak ve vakit okurken sol gazetesini okuyabilecektir.
Halk doğru şekilde bilgilendirildiğinde demokrasi de tıkır tıkır işleyecektir lakin projeler uzun soluklu olmalı ve halk ideolojilere takılıp kalmadan siyasilere projelerini sorabilmelidir.
Bugün gezi parkı olayları bu bağlamda bir şeylerin başlangıcı olmuştur. Halk tek yürek olmalı ki Fransa'nın nazilerden kurtuluşu gibi biz de neonazilerden kurtulabilelim. Bence kimse komünist devrimi düşünmesin. Herkes bilsin ki iç anadoluyu ikna etmeden ne yaparsanız yapın boştur. Sahillerin iç bölgelere hızlı trenlerle bağlanması, teleferik hatları yeni turistik bölgeler doğurur ve iç bölgeler dünyaya entegre olmaya, gözleme satmak için dil öğrenmeye çalışır belki de ön yargılarından kurtulur.
Bu bağlamda islamcı gericileri ve darbelerle oluşturulan kemalist gericilere karşı üçüncü partiler bir nebze olsun hayat bulur.
Bu ülkede dindarlar kalabalığa kemalistler orduya güvenir. polisler de bu ülkenin değil siyasal islamcıların kolluk kuvvetleridir. ikisine de hayır! Yaşasın gerçek demokrasi yaşasın özgür halk...
