+ben o zamanlar eskişehirde görev yapıyordum yavrum.
gençler toplanmışlar yunus emre caddesine, akp il binasının önünde basın açıklaması yapmak istiyorlar.
tabi biz izin vermiyoruz. geçirirmiyiz öyle. akp il binası demek bizim namusumuz demekdi o zamanlar.
sonra biber gazı, ses bombası atıldı gençlerin tam ortasına.
o hengamede ara sokaklara kaçanlar oldu.
ben yanıma köşe başındaki fırın çalışanlarını ve sahibi aldım.
bizim sokaktan geçmeye çalışanları elimizdeki sopalarla dövüyorduk.
biri kaçtı elimizden. sonra bir tanesi daha geldi. tam sıyrılıp kaçacaktı ki fırıncılardan biri çelme taktı düşürdü çocuğu.
sırtına. karnına. kafasına vurduk. tekmelerle ve sopalarla.
-ali ismail korkmaz mıydı o dede.
+evet evet ta kendisi.
-onu sen mi öldürdün dede.
+hayır yavrum. ben öldürmedim. hem o gün benim ayağım ağrıyordu. sert vurmuş olamam ki.
not: tarihin çöplüğünden feryat edenleri görüyorum. onlar değil miydi görüntüye bakıp ben hatırlamıyorum bu anları diyen. onlardı. onların söylediği bazı sözler de vardı ama şimdi bunu da hatırlamazlar.
başkasını döverken iyi hoş ama sopa sana dönünce yok olmaz... dostum artık o paçadan corba olmuyor.. ayrıca bu toplumun dayatılmışlığının en güzel yöntemi dayaktır. polis tarafından atılması gerekmektedir.