malum gezegenler ve bütün gök cisimleri havada aslı ya da yüzüyor.
newton un bunu açıklayan çekim teorisi einstain tarafından çökertildi ama einstain in teorisinde de pek çok boşluklar bulunduğu söyleniyor.
uzay zaman meselesi yani.
uzay zamanı anlatmak için verilen gerilmiş çarşaf ve gezegenleri temsil eden çeşitli ağırlıktaki kürelerin uzay zamanı büktügü ve bu şekilde gezegenlerin o eğimde döndüğü düşünülüyor ama kise de demiyor ki o uzayda çartşaf mı var amino asitto.
böyle olması için yoğunluğu bilinen bütün metallerden daha yoğun bir maddenin bütün uzayı kaplamış olması gerekir.
dünyanın özgül ağılığı yaklaşı 3 gr/cm3 böyle bir maddeyi gören, tespit eden yok.
e o zaman nasıl asılı kalıyor, bu uzay cisimleri.
uzay zaman düzleminin, bir yoğunluğu olması gerek dedik. en azından dünyanın yoğunluğundan büyük olmalı ki dünya üzerinde yüzsün. böyle bir şeyin varlığı tespit edilemiyor.
uzaya ciıkan bir insan hic bir dirence maruz kalmadan ilerleyebiliyor. su da bile daha zor hareket ediliyor ki suyun yoğunluğu 1 falan.
gezegenlerin asılı kaldığını hangi bilim insanı söyledi sana acaba? uzayda hiçbir cisim asılı filan değil. uzaydaki her şey her geçen saniye binlerce km hızla savruluyor.
evreni anlayabilmek için evrenin sınırlarını anlamak gerekiyor. bu hiçbir zaman mümkün olmadı. kaldı ki evren denen şeyin var olduğu bile muamma.
gezenler yıldızlar galaksiler uzayda bir hiçlik içinde öylece asılı kalmıyorlar, durmuyorlar. yanlış algı yanlış tanımı getiriyor ve yanlış soruları sorduruyor. uzayda biraz hareket yasaları, biraz çekim kuvveti, biraz genleşme (hiç olmazsa lise seviyesinde fizik) bilgisi olan anlayacaktır. eğer uzayı-evreni bir pizza hamuru olarak düşünürseniz içinde olduğumuz samanyolu galaksisi de (diğer galaksiler) pizza hamuru üzerine düşmüş 5-10 tane susam olarak varsayarsak; pizza hamurunu açtıkça yaydıkça-evren genişledikçe pizza hamuru üzerinde susamlar bir birinden ayrılacak. aynı şekilde bu genişleme-hareket sırasında bazen galaksiler gezegenler yıldızlar bir birine doğru çekilecek-itilecek olması kaçınılmaz ki galaksiler ve yıldızlar gezegenler uyduların yörüngeleri sabit değildir. evren uzay bir nizam düzen içindedir ve bu bizim algımıza göre düzen-belli bir nizam değil de bu nizam kaos üzerine kurulmuştur. örn: ay'ın dünyadan uzaklaşması, dünyanın güneşten uzaklaşması vb.
lafı gözünden anlayan var.
başlığa sığmadığı için asılı kelimesini kullanmak zorunda kaldım.
elbette büyük bir hızla hareket ediyorlar ama sonucta aradığımız nasıl bi yerlere doğru gitmedikleri, birbirlerine yapışmadıkları.
yani bu güç ne.
çarşaf benzetmesinin zaten mantıklı olmadığını yukarıda anlattık. o sadece bir benzetme ama o çarşaf görevini görecek madde ne? özgül ağırlını neden göremiyoruz.
hala madde diyenler var.
yav madde olmanın ilk şartı özgül ağırlığı olması.
bu aynştayn da biraz sümer din adamlarına benziyormuş ha.
orada bi madde var ama siz göremiyorsunuz. ancak ben görüyorum. bana itaaat edin demeye getirmiş adam.
yok oğlum yok işte. olsa özgül ağırlığı olur. madde dediğin kütleye sahiptir. ve biz kütle ölçebilecek kadar gelişmiş biz uygarlığız.
b
--kendimden kopy--
u uydurma nasıl bi uydurmadır aminyum asitto.
ışık içinden geçerken kırlıyor ama asrtonot uzayda elini kolnu sallaya sallaya, hiç bir direnç görmeden yürüyor.
madde dedğinin özgül ağırlığı olur. ve ağılığı elimizle şöyle bir itince hissederiz.
demişerl ki evrenin hesaplanan kütlesi, yarraam evrenin özgül ağırlığını, biliyormusun da kütlesini hesaplıyorsun.
valla bu bilim, sümer din safsatalarını bile geçiyor, bezen.
yok ama var ben biliyorum bana itaat edin demeye getiriyor.
bunu yazan. bilime sonuna kadar uyacak biri. bilimin bazı konularda yanlışlanabilir olması onun kötü olduğunu göstermez ama eleştirmeden de ilerleme olmaz.
bu minvalde bakın. yadıklarıma.
--kendimden kopy--
Düşecek yer mi var amk? Boşlukta süzülmekten başka bir çareleri mi var?
Ya da.. Belki de evren bize anlatılanlardan farklı olarak dipsiz veya dibine henuz çakılmadığımız bir kuyudur. Ve tüm uzay cisimleri hep bir arada düşmekteyiz fakat bunun farkında değiliz. Belki de farkında olanlar var ama söylemiyorlar.
Belki de dibe vurunca herşey bir anda paramparça olacak kıyamet kopacak.
Başta saçmalasada arkadaşın parmak bastığı doğru bir nokta var.
Eğilip bükülduğune göre uzay zamanında bir kutlesi olabilir ve uzay zamanda belki madde olarak tanımlanmalıdır.
Esasında bu biraz karışık bir konu. benim görüşüme göre kütlesi olduğunu varsaydığımız madde gerçek değil. Suyun içindeki balonları düşün . Baloncuklar kendilerini gerçek sanacaklar birbiriyle carpismalarina bakarak suyun sadece bir bosluk oldugunu zannedeceklerdir. Oysa ki su bir maddedir. Baloncuklar maddenin icindeki bosluk durumlarıdır.
Bence biz gercek madde değiliz. Gerçek maddenin içindeki bir takım bosluk gibi durumların duzeninden olusuyoruz. Quantum dunyasindaki garipliklerde madde degil maddenin icindeki bosluk ve durumlsrdan olusmamizdan kaynaklanıyor.
Gezegenler arası boşluk çok geniş kardeşim. Aslında her kütle diğerini çekiyor. Basitçe uzaklığın karesi ile ters, kütlesi ile doğru orantılı olarak. Senin ağırlık dediğin şey dünyanın kütlesinin senin kütlen üzerine uyguladığı çekim gücünün senin kütlenle çarpımıdır. Çok uzak mesafelerde bu kuvvet ihmal edilecek kadar küçük. Mesafe kısaldıkca cisimler birbirlerini kütleleri oranda çekiyorlar. Belli bir mesafede ise ortak bir ağırlık merkezi etrafında dönüyorlar. Bizim ile güneşimiz arasındaki merkez güneşin merkezine çok yakın. Bu yüzden biz pratik olarak güneşin etrafında dönüyoruz. Güneş ile jupiterin ağırlık merkezi ise güneş atmosferinin dışında pratik olarak güneş ile jüpiter birbirlerinin etrafında dönüyor. Sen zaten özgül ağırlık derken herşeyi tarif ettin. Senin özgül ağırlık dediğin şey dünyanın kütlesinin o cismin uzaydaki 1 cm^3 kütlesine uyguladığı çekim gücü. Yani kardeşim özgül ağırlık dediğin şey de sabit bir birim değil. Alüminyumun özgül ağırlığı dünyada farklı ayda farklı jupiterde farklı. Eğer sen jupiterde doğmuş olsaydın kendi ağırlığın altında ezilirsin. Yanlız bu anlattıklarım newtonun çekim yasalarına göre geçerli. einstein amcaya göre ise kütle çekimi bir kuvvet değil. Kütlenin uzay zaman dokusu üzerinde oluşturduğu bir fenomen.
Edit: pilotmont 1 arkadaşım sakın burda yazdıklarını insan içinde söyleme. Yüzüne gülerler utanırsın, incinirsin, üzülürsün. Madde olmanın temel şartı özgül ağırlıkmış. Maddenin temel şartı kütledir. 1 cm^3 kütle ile çekim gücünün çarpımı özgül ağırlıktır.
öze odaklanamayan adamların bilime hiç bir katkısı olmuyor.
özgül ağırlık ve özgül kütle arasındaki farktan gol atmaya çalışan birinin bilime ne katkısı olur.
adam oarada detayla uğraşıyor ama gezegenlerin nasıl yüzebildiklerine, asılı kaldıklarına dair, benim ilk başlardaki entrylerde karşı çıktığım önermeleri tekrar etmekten başka bi şey yazmıyor.
madde algısı... kime göre neye göre madde? bir şeyin madde olması için ona dokunuyor olmamız mı lazım, görmemiz mi lazım, ölçmemiz mi lazım, tartmamız mı lazım? böylelikle o maddeye kütle tanımı mı yapmamız lazım?
ya görmediğimiz, dokunamadığımız, şey, ölçemediğimiz, henüz aklımızın almadığı şey ama varlığını bildiğimiz şey madde olamaz mı?
üzerimizde ki hava...
dokunuyoruz , terleyip elimizi yüzümüze doğru salladığımızda veya bir arabayla giderken camdan elini çıkardığında.
hissediyoruz, bazen soğuk bazen sıcak.
ağırlığını ölçebiliyoruz deniz seviyesinde veya dağ başında.
var olduğunu biliyoruz ve hangi formda olursa olsun hacmi kütlesi var.
ya uzay evren. hiçbir şey yok. imkan olsa kuaförden fön çekilmiş saçlarımızla çıksak üstü açık araba (kabriolet ya da konvertibl) veya planör ile saat de 200 km hızla uçsak saçımızın teli oynamaz, saçım bozuldu derdimiz olmaz. örn: dünyamıza çarpan bir göktaşı saatte 70 bin km hıza erişebiiliyor, halley kuyruklu yıldızı en düşük hızı saatte 3500 km güneşe en yakın zamanında hızı saatte 195 bin km'ye ulaşıyor. gezegenlerin çekim alanında saatte normal hızı en az 100 bin km hıza çıkabiliyor. bu astroit göktaşları üzerinde olsanız saçınız bozulmaz. sanki duruyor sabit bir nesne üzerinde gibi algılarsınınız kendinizi, ama inanılmaz hızlarda gidiiyorsunuz.
uzayda evren tam bir boşluk hiçlik olması bunun nedeni ama hiçlik olsa da vvarlığını biliyor ve yukarıda ki örneklerle varlığını hissedebilir ölçümleyebiliyorsunuz.
buna göre dünyamızda atmosferin varlığını biliyor gözlemleyebilir olmanız onu bir madde kütle olarak tanımlarken neden yokluğu hiçliğini bilip gözlemleyebildiğiniz uzay evren boşluğuna bir kütle madde tanımı yapamıyoruz?
tıpkı yaşamı tarif etmemiz gibi. klasik anlamda yaşamı tarif ederken kullandığımız argümanlara kriterlere göre denizin binlerce metre altında, yaşam olmaması gerek. oysa asla canlı bir yaşam türü formu hayatta kalamaz-oluşamaz dediğimiz ortamlarda yaşam var ve oluşuyor devam ediyor.
örrn: klasik anlamda virüsler de canlı sayılamaz ki virüslerin canlı olup olmadığı tartışılıyor.
bilenen klasik fizik biyolojik vb bilim metotları kuramları yeniden yazılıyor.
burada bilinen fizik kimya biyoloji vb bilim kriterleri tanımlarının yetersizliği ile yalan olması arasında ki farkı bildiğinizi farz ediyorum. madde derken maddenin tanımı ve maddenin bulunduğu katı sıvı gaz halinden başka bir formların da olduğu tartışmalarına vs girmeye gerek yok.
bilinmezliktir.
dikkat ettiyseniz 2 saat kayboldum.
kafama çok takıldığı için kaveye gittim. arkadaşlara konuyu açtım. hararetli bir tartışma başladı. fekat oyduğum kaveci sami işnesi bizi çaya boğdu. sabahtan demlediği ve akşama kadar sattığı çayları içirdi bize.
neyse fena da olmadı. sonuca vardık.
şimdi elinize bir avuç çeşitli büyüklükte çakıl taşı alın ve var gücünüzle fırlatın. en azından 3-5 saniye havada yol alacaklar ve birbirlerine olan mesafeleri düşüşe geçene kadar pek değişmeyecektir.
bu fırlatma işini sonsuz bir kuvvetle yaptığınızı farzedin. bu havada kalma süresi gayet uzun yıllar alacaktır. birbirlerine olan mesafeleri de pek değişmeyecektir.
bu iş büyük patlama kabulune gayet uygun.
newton tontonunun da momentumun korunumu kanunu na uyuyor.
üzerine bir kuvvet etki etmeyen cisim sonsuza kadar hareketine devam eder. yok eğer en baştan beri duruyorsa durmaya devam eder, gibi bişeydi.
Madde açıklanamaz bir mucizeyken; maddenin içindeki varlığıyla hisseden, duyan, duygulanan ve farkındalık sahibi insanın ruhu açıklanabilir mi? Yaratıcının varlığının kanıtı bu değilse bile sensin! ispat isteyen uyusun! Evren koskoca bir hiçliğe bürünüp sen ayıkınca var olan bir yer. Mânâ arayan kendi mucizesinin farkına varsın: Cansızın (atom) içindeki canlı (ben dediğin ve beden hapisanesindeki ruhi varlığın) organizma... Gezegenlerin asılı kalması bunun yanında inanın bir hiç.