Japon kültüründe yer alan bir kelimedir. Genel olarak geyşalar hayat kadınlarına benzetilir. Geyşa (Geisha) kelime kökeni olarak 'gey'(gei) den türemektedir. Gey (gei) Japonca'da sanat demektir. Bir geyşa eğitimli bir dansçı,müzisyen ve şarkıcıdır. Geyşalar müşterilerinin sırlarını kimseyle paylaşmazlar. Bir geyşa olabilmek için çok sıkı bir eğitim ve disiplin şarttır.
Üniversitede geyşam olmak isteyen bi kız vardı. Bende geyşa ne mk diyorum. Belalı falan sandım bakmadım. Çünkü kız teklif etti reddettim sonra geyşan olacağım dedi. Dedim abilerini yollayacak heralde. Sonra öğrendim ki çok şey kaçırmışım.
koşulsuz sevgiyle erkeğine taparcasına yapılacak bir yaşam tarzıdır bu.iş değil,hayat kadınlığı hiç değildir kesinlikle.ama değen bir erkek varsa ortada, geyşa da olunur,cariye de.
Sadece erkeğini gerçekten seven kadın geyşalık yapabilir. Hem eş, hem sevgili, hem anne, hem arkadaş, hem erkek arkadaş. Eşinin ruh haline ve o anki durumuna göre rolünü bunlardan biri olarak profesyonel şekilde değiştiren demektir. Tek amacı erkeğini her anlamda mutlu etmektir. Erkek ne derece mutlu olursa bunun yansımasından mutluluk çıkarabilecektir. Evli olduğu adamın aslında ufak bi çocuktan farkı olmadığını aklından çıkarmaz. Bu yüzden ne yaparsa yapsın ne derse desin affeder, şefkat gösterir, anlayışlı davranır. Canı sıkılıyorsa onu eğlendirmenin değişik yollarını bulur. Yemeğini özenle yapar, gerekirse eliyle besler. Yatakta öncelik onun istekleri ve mutluluğu olur. Tabi bunları yapması demek kendini ezdirdiği anlamına gelmez. Aksine o bunda istikrarlı oldukça erkeği onu yüceltir zaten. Örneğin erkek eve gelmeden önce ev temizlenir, yemek hazır olur, duş alınır, en güzel kıyafetler giyilir, erkeğinin en sevdiği koku sürülür. O kapıdan girdiği an yorgunsa duşa sokulur, elleriyle yıkar, sonra giydirir, sonra yemek yenir. Sonra hala yorgunluğunu atamamışsa güzel bir masaj yapılır. Uykuya huzurlu ve dinlenmiş dalması önemlidir çünkü sabah huzurlu uyanması geyşanın amaçlarından biridir.
erkek evde kendi isteği dışında hiçbir şeye elini sürmez. playstation oynamayı seviyorsa eşi de öğrenmek zorunda hisseder, sevdiği sporlara ilgi duymalı onunla aynı keyfi almaya çalışmalıdır. kısaca erkeğin o eve koşa koşa gelmesini sağlayacak neler varsa keşfedip öğrenip uygulayan ve bundan keyif alan kadındır
Geyşa; inançlı bir (müslüman) kadının japonyadaki karşılığı. Anadolu kadınları da erkeklerine karşı tam bir geyşa idi. Ama eskidendi tabi. Şimdi tüfek icad oldu mertlik bozuldu. Ne kadının kocaya, ne kocanın da kadına hürmeti, saygısı kalmadı. Geyşa mecburiyetten değil, isteyerek yapılan birşeydir. Japonya dışında Güney Kore de bile üniversite öğrencilerine (kizlara) günümüzde de; evde eşine, çocuklarına nasıl davranması gerektiği öğretilir.
kadının binbir türlü eziyetten ve eğitimden geçirilmiş halidir. mükemmel toplanmış simsiyah saçları her hafta mumlanır ve mumlandıktan sonra taranarak şekillendirilir, saçları bu şekilde 1 hafta durur. saçın bozulmaması için gece tahtadan yapılmış sadece boyuna destek veren bir aparat (kesin bi ismi vardır.) üzerinde uyurlar. uyuma sürecine alışabilmeleri için eğitim sırasında aparatın etrafına pirinç dökülür ve geyşa kızımız kazara dönerse mumlanmış saçına pirinç yapışır ve acı veren süreç tekrar baştan alınır.
memoirs of a geisha filminde eğitimleri ile ilgili bir çok detay öğrenilebilir.
geyşa olacak kız çocukları ailelerinin rızası ile daha 10 yaşındayken bu işin okullarına verilir. başlangıçta ebeveynler okula belli miktar bir para öder, bundan itibaren kız çocuğunun tüm masraflarını karşılamak okulun yükümlülüğündedir. uzun süren eğitimin sonunda geyşa sıfatını alabilen kız, ailesinin okula ödediği parayı taksit taksit bile olsa geri öder.
geyşa olabilmek için kusursuz bir güzelliğin yanı sıra, zeka ve el becerisi de gerekir. geyşalar şarkı söyleyebilir, dans edebilir, şiir okuyabilir ancak en önemli meziyeti kusursuz konuşmasıdır. geyşalar japon kültüründe önemli bir yeri olan çay evlerinde çalışabildiği gibi özel olarak da kiralanabilir. japonya'daki varlıklı insanlar ülke dışından gelen misafirlerini ağırlarken muhakkak geyşa hizmetinden faydalanır.
geyşalar evleninceye kadar mesleğine devam edebilir. evlendikten sonra bu mesleğe kesinlikle devam edemez.
japon kültüründe önemli bir yeri olan geyşaların fahişe sanılmasının nedeni ise ikinci dünya savaşı sonrasındaki yoksulluktur. savaş sırasındaki bombardımanlar nedeniyle taş üstünde taş kalmayan japonya'da bırakın normal standartlarda yaşamayı ekmek bulabilmek bile çok zorlaşmıştı. işgalci müttefik askerlerinin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere bazı orospu çocuğu japonlar savaşta eşini, oğlunu, kardeşini kaybetmiş binlerce japon kadınını geyşa adı altında amerikan askerlerine pazarlamaya başladı. bir kutu konserve için bile vücudunu işgalci askerlere satmak zorunda kalan japon kadınları da böylelikle sahte geyşa olmuş oluyordu.
abd'nin pasifik donanması başkomutanı general douglas macarthur bu fuhuş tezgahını ortadan kaldırmak için gereken girişimlerde bulunmasına rağmen, düşmanını ahlaki yönden çökertmeyi bir savaş taktiği olarak günümüzde bile kullanan abd hükümeti generalin elini kolunu bağlayarak bu çarkın devam etmesine izin verdi. ne var ki işgalcilerin gölgesi üzerinden kalktığı anda yeni japon hükümeti 1947 anayasası ile fahişeliği yasakladı.
geyşalar günümüzde japon ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. binlerce turist sırf geyşaları görebilmek, onların hizmetinden faydalanmak için japonya'ya seyahat etmektedir.
japonya da eğlence hayatında erkeklere dans, şarkı, sohbet ve oyunlarla eşlik eden ve onları dinleyen,; bakımlı, güzel, eğitimli, zarif, her konuda bilgi ve kültür sahibi olan ama onlarla yatmayan kadındır.(tavsiye edilir: bir geyşa nın anıları- arthur golden).
10 yaşında filmde görüp geyşa nedir? diye sorduğunda, gayet net bir şekilde orospu yanıtını alan ilkokuldaki sıra arkadaşım büyüdü ve hayata karşı çok net bir şekilde başarılı bi geyşa olmuş.. takdir edilesi..
pudralı bembeyaz yüzleri ve harika kominolarının içinde, ince belleriyle insanların hayat kadını diye tabir ettiği kişilerden çok daha asil ve alımlı dururlar. kendilerine özgü danslarıyla göz doldurur, yaptıkları işi adeta bir sanatmış gibi icra ederler. boş bir amaç uğruna değil,* dolu dolu ve saygın bir hayat sürerler.
