bir ilerisi "geyiğin dibine vurmak" olan, aslında bildiğin, muhabbetin ülkeyi kurtarmak yerine gülmek üzerine kurulduğu ama artık "muhabbet etmek"le aynı anlamda kullanılan olaydır.*
elektrolux'ün bulaşık makinası reklamındaki adamları göründe ev arkadaşıyla çevrilir. şöyle ki:
Ev arkadaşı: aa bak görüyormusun? aslnda bulaşık makinasının içinde onları yıkayan küçük adamlar varmış.
ben: sen bilmiyor muydun?
ev arkadaşı: bilmiyordum. Belki de çamaşır makinasının içinde onları çitileyen küçük kadınlar vardır.
ben: evet var. yoksa onu da mı bilmiyordun?
ev arkadaşı: şaşırdım şimdi. ne bileyim. ben teknolojiye inanan bir insanım.
...
şöyle bir hikaye uydurulmuştur. geyiklerden biri bir tepeye diğeri öbür tepeye çıkar karşılıklı bağırırlarmış ve öyle anlaşırlarmış. ama ikisi de birbirinden pek bir şey anlamazmış.
kafa bulmaktır bir yerde. bazen ise karşılığında kafa bulamamaktır. oluyor, herkesin kapasitesi, anlama, kavrama yetenekleri farklı, normal karşılamak lazım bunu. geyik güzeldir, ciddiyetten uzak, dalga geçmek falan, hoştur. hoştt lan..
kardanadam yapmak gibi değildir. öyle elle gözle görülmez her zaman. herkes yapmak zorunda da değildir. yapanlara da mani olmamak lazım. tabi geyiğin bi tarafına da su kaçırmamak lazım. kaçırılacak su varsa bilene bırakılsın.
iş yapmayanların yaptıkları şeydir genelde. Çok laf varsa iş yoktur. Sen günde sabahın köründen itibaren 15 saat çalış bakalım. Bırak geyik yapmayı, yatağa zor atarsın kendini.
bu tamlamanın enkarnesine dair bir hikaye de; resneli niyazi ile ilintilidir. aktif gerillacılık dönemlerinde niyazi; küçük iken aldığı bir geyiği büyütür, büyütür ve 1908 ihtilali nihayetinde geldiği istanbul'da kimi çevrelere tanıtır. ikinci meşrutiyet e alegorilik eden bu geyik; halkın diline dolanır. amaçsızca resneli ve geyiği konuşulmaktadır. iş bu durumdaki; yararsız, içi boş lakırdılar bütününe de; geyik yapmak denir.