sözleri umursamamak müzikten ne anlanıyorsa (hüzün, sevinç, özlem vs.) onu yaşamak kendince şarkıya birşeyler katmak. bayılmamak elde değil bu adamların söz yerine kafalarına göre birşeyler söylemelerine.*. (bkz: şeker)
insan hakları evrensel bildirgesi'nin kabulünün 60. yılında ''insan hakları için harekete geç!'' sloganıyla 3 aralık 2008 gecesini 4 aralık sabahına kavuşturacak yine şahane bir konserle yine toplumdaki ve dünyadaki olaylara tepkisiz kalmadıklarını gösterecek yıldızlı şükelalık grup. can yarısı.
eskişehirin bağrından kopup gelen güziide grup. festival festival dolaşıp seslerini duyurmaya başladılar bile çoktan. okyanus düğünü şiddetle dinlenmelidir.suyun derinliklerindesin sanki dinlerken..tam bir okyanus düğünü evet.. fekaat şarkının sonlarına doğru paganiniden bi esinlenme var neredeyse aynı gözümden kulağımdan kaçmadı, kaçırmam. *
"sevip de oralarda kalmaya karar verir miyiz acep?" şeklindeki korkularına rağmen, iran, pakistan, hindistan ve nepal' e dünyanın çatısına gidiyoruz diyerek tura çıkan bir gruptur bunlar. böyle bir gruptan da ancak böylesine güzel ve gizli bir ağıt ortaya çıkabilirdi; nayu, dinleyin, dinletin.
2. albümü çıktığında, beni havai fişek olarak atmosfere kadar çıkaracak gruptur. gelmedi böylesi, hiç olmamıştı böylesi. misal, şeker hafiften gülümsetir; ama müziği adamı hasta eder. sevinç ile hüzün arasında sıkışır kalır insan. neredeyse bütün şarkılarında var bu hava. ve bu olayı başarabilmek güçtür. müziğin ve sözlerin ayrı duyguları canlandırabilmesi zor iştir. ayyuka da iyi yapar bunu fakat gevende daha bağımsız, sözler direkt enstrüman havasında zira anlamı yok. herhangi bir dile değil de herhangi bir enstrümana uyarlamanız gerekir dinlerken. evet.
konserlerine kalabalık gidip, kendinizi kaybedebilirsiniz, hepiniz kendinizi kaybedeceğinizden ötürü de ortada kimse kalmıyor.
meali: çok eğlenceliler.
şarkılarının güzelliği canlı performanslarında pekişiyor..sözleri anlamıyoruz ama bir huzur..bir dinginlik..bir rahatlık..bir oh! hayat bu.. senfonisi..