bireysel bilinç ve bilinçsizliğin eşiğinde insanın yaşamı boyunca, gerçekleşmesine aracı olduğu ya da seyirci olduğu yaşanmışlıklar arasından teker teker çektiğimiz anlar gerçek mi yoksa döngü mü?
soru gerçek bir soru ama cevap o kadar göreceli ki izafiyet teorisi bile bu an gerçekliklerini ve döngülerini ayırt etmeye ya da analiz etmeye el vermiyor.
şunu ya da bunu seçmek, şunu ya da bunu yaşamak dediğimiz gerçekliklerimiz sonsuz seçenekleri olan bir labirentin sadece dar bir koridoruyken, olasılıkların hesabını dahi yapmadan, anlık gelişigüzel seçimlerle hayatımızı ne kadar rotasında yaşıyoruz.
acaba hayatı rotada tutmak mümkün mü ya da rota var mı?
sayısız rotalara açılan her anın tek bir rota istikametine alabildiğine benlik katılarak yönlendirilebilmesi algı üstü bir gerçeklikle bile anlaşılabilir ya da izah edilebilir mi?
sorular, sorular, sorular. peki ya cevaplar.
cevaplar ayrıntılarda, göremediklerimizde, aslında gerçekleşmeyenlerde saklı.
geçmişe bakarak cevap bulmamız olası değil ama biz inatla geçmişe bakıyoruz ve hep aynı cevapsızlıkla başbaşa kalıyoruz.
oysa ki gerçekleşmediği için zamanın bilinçaltına atılmış sayısız ve sınırsız bir geçmiş çöplüğünü kurcalamamız gerekiyor.
peki bu mümkün mü?
geçmişten değilde şu andan başlayarak geriye doğru gitmek, geçmiş çöplüğünün paralel evrenlerine ulaşma şansımızı bir nebzede olsa artırmaz mı?
olasılıkları hesaplarken atlamamamız gereken bir faktör daha var aslında.
o da bu olasılıklara döngüsel gerçeklikleri içinde olası müdahale ihtimalleri bulunan paralel olasılıklar yani paralelimizde ve olaylarımızın, gerçeklerimizin merkezinde ya da kıyısında yer alan diğer olası hayatlar, insanlar.
sonsuzun içinde sonsuzu aramak.
geleceği görmek, tüm döngüleri algılayabilmek mümkün olsaydı bile sonsuz sayıda sonsuz döngüyü analiz edip, en olası olanı bulabilmek mümkün olmazdı.
yani döngü ve gerçek içiçe geçmiş durumda.
ne kadar zeki olursak olalım, sonsuzluğun içine akan anlarımızı ne öncesinde ne de sonrasında en olası pozisyonları ile analiz edemeyeceğiz.
bu çok üst ve kollektif bir sonsuzluk.
yani, ne kadar psişik olursak olalım, ne kadar algı ötesini görürsek görelim, gerçek mi döngü mü sorusuna dahi cevap veremeyecepğiz.
kaldı ki arzu ettiğimiz, sonsuz gerçekliği, mutlağı yakalamak ve mutlak içinde mutlak olmak...
kuark ötesi arayışında insanı hangi sonsuzluklar karşılayacak.
enerji dediğimiz zamanı, maddeyi ve düşünceyi tamamen kapsayan boyutta aydınlanmış bir üst insan, üst varlık hayal ediyoruz ama gözden kaçırdığımız çok büyük bir gerçek var aslında;
enerjinin mutlak gerçekliği o kadar aydınlık ki aslında zifiri karanlıktan hiçbir farkı yok.
kör aynı kör, karanlık aynı karanlık.